24 Temmuz 2018 Salı

SÖZDE BASIN BAYRAMI VAR…

SÖZDE BASIN BAYRAMI VAR…
 
Dünden bugüne, bugünden yarına daha bir garipleşen şu memlekette sözde gazetecilere bayram var. Basın bayramı var. Takvim yapraklarında onlara adanmış bir gün var…
 
24 Temmuz, ‘Gazetecilik ve Basın Bayramı’. Bu bayram yüz küsur yıl önce baskıcı rejimin iyice abartıldığı memlekette sansürün kaldırılışına bağlanmış bir bayram. Sözde bayram. Sözde çünkü bir asır sonra hala sansürlenen makamlar, makaleler, âlemler, kalemler var. Hem de aklın ucundan geçmeyecek denli haşin ve artan dozda. Üstelik hapis var. İlerledikçe demokrasi, ilerledikçe zaman Basın Bayramı buruk geçen ve öylesine bir bayram…
 
Bunca bunaltan sarmalın kendine gazeteciyim diyene bulaşmadığı an yok gibi. Buhran bir biçimiyle sirayet ediyor. En azından nazikâne ve naçizane uyarılma durumları hâsıl oluyor. Olmadık anda farklı durumlarla da karşılaşılıyor. Oysa sansür ve denetim gazetecilikte asla izahı, izanı, ilanı,  mizanı, meali olmayan bir durumdur. Ama inceden işletiliyor.
 
Akan yaşama tutunmanın ve azan güce başkaldırmanın en iyi araçlarından olan gazetecilik son on yıllarda tamuya hapsedilince daha da zorlaştı. İyice zorlaştırılan, ince kamu görevlerinden sayılır hale getirildi. Gazetecilere üç maymunu oynamak ile insana benzer zıpır maymunluk arası roller biçilir oldu. Film dışındakiler ise ateşe pervaneler ve yananlar sınıfına eklendikçe eklendi. Hele de iktidarın değişmeyeceği öngörüsünü asla kesinleştirmeyen ve keskinleştirmeyenlere, en dokunulmaz görünenlere dahi dokunuldu. Asla şahsi çıkar gözetmeden halk için gözlemlemeyi ve denetlemeyi sürdürenler ile eksikliklere veya fazlaya muhalefet eden övgüye değer gazeteciliğin naif neferleri bir bir sıraya çekildi.
 
Dahası demokrasiyi tartışma rejimi olarak gören ve gerçekleri göz ardı etmeyen klasik basın erbapları ahbap çavuş ilişkileriyle köşe kapmışların, ömründe doğru dürüst bir makale yazmaktan acizlerin hedef tahtası oldular.  Böylece çok sesliliğin ve demokrasinin kökleşmesinin önü kesildi. Korku imparatorluğunun emrine giren, kuytu dehlizlerde saklanan ve gazetecilik bizden sorulur diyerek övünenler primlendirildikçe, protokollerde arzı endam ettikçe iyice işin suyu çıktı.
                                                                                                          
Zaten uzun yıllardır dokuzdan beşe beleş bir işte çalışmayı arada bir özleten meslek olan şu gazetecilik bir anda gulyabani bataklığında su üstünde yürümek gibi maharet gerektirir oldu. Elbette gazetecilik kara bela bir iştir. Daima hedefte kalmayı sabitler.  Başta iyidir ama belli zaman sonra sözlere gözlere geldikçe, gizlere ve gizemlere kulak misafiri oldukça, müsamerelere davetsiz konuk olunduğunda ya da kapılar taş duvar kesildiğinde, kolluk neferlerinin koltukçu defektlerin direktiflerine uydukları saptandığında, bir hiç yüzünden sizden defalarca özür dilendiğinde veya dilenmediğinde kahredersiniz bu güne. Bu güne de yaptığınız işe de. Bayramına seyranına da.
 
Yine de yarınların neler getirip getirmeyeceğine, neleri götürüp götürmediğine özgü fikirler, beyninizi kemirir durur her an. Öyle ki övünülesi yetenekleri ve hırsları olanlara hiç direnmeyen, ortada gezinen ve dahi acayip bukalemunvari renklilik gösterenleri de uhdesinde barındıran bu camiadan sayılmaya hayıflanırsınız.
 
Son on yıllarda basın sektöründe sansürü kabullenmek sürüden sayılmak, sansürün reddi ise sürüden ayrılmak olarak benimsenen o ersiz, erksiz, renksiz, denksiz ve dengesiz, katı bireyciliği de içine alan bir cemiyetleşmenin lanse edilişine köpürürsünüz. Ayrıca yevmiyeli gazetecilik oynamak en kolayıdır babında halka inildiğini gördükçe de dağılırsınız.
 
Zamanla en formda görünenler dahil olmak üzere forumu, yorumu, konumu muamma sansür üzere şekillendirilen mesleğin palazlandırılan sahte kahramanlarını topa tutarsınız. Ve bilirsiniz ki topuna sorulsa 24 Temmuz ‘Gazetecilik ve Basın Bayramı’ yüz küsur yıl önce baskıcı rejimin abartıldıkça abartıldığı memlekette sansürün kaldırılışını temel almış bir bayram olduğuna işaret ederler. Bu güne gelince bilemezler. Hatta bugün memlekette basına baskı yok, demokrasi ala, diye sür manşet atarlar.
 
O halde bugün özde bayram değil sözde bayramdır…

Hiç yorum yok: