11 Temmuz 2018 Çarşamba

KAVRUK VE KÜSKÜN ŞEHİRLER

KAVRUK VE KÜSKÜN ŞEHİRLER 
 
Bu günden itibaren memlekete yazılacak yeni tarihin, millete empozlenecek talihin ilk günleri. Nida şu; Yarı şehirler kavruluyor, yarı memleket küskün Ey Reisi Cumhur…
 
Epeydir Millet perişan. Kara bulutların tavladığı kavruk ve küskün, küsen şehirlerin kara çocukları çöp konteynırlarından Güneş kırıntıları topluyor. Günlük güneşlik saatlere gebe alaca sabahlarda üşümüş elleriyle. Mosmor bir hayat tarzı. Eksik fazla merasimlerde olsun anımsanmıyorlar. Arada armağan edilen plastik oyuncaklar. O kadar. Varsa yoksa ekran saltanatı. Ve kırılgan kabuk gittikçe sertleşiyor. İşte o serdengeçtilikle yemin vakti. Birinci dereceden yeni hükümet sistemine geçiş.
 
Ey Reisi Cumhur raydan çıkan acı, sızı, keder bir tarafa, cumhura kader tarafınızdan nedense hızlandırılıyor…
 
Oysa yarı Memleket yanıyor alev alev. Hep aynı ilgisizlik aynı yıkım. Huzursuzluk dört bir yana bulaşmış. Gönüller yaslı, pencere demirleri paslı. Ertelenen isyanın bir damlası değse damlara dayanılmaz. Dünyalar dağılır. Haritalar daralır. Cumhur cümbür cemaat nice nesilleri yutan yağmayla baş başa kalmışlığa başkaldırır. Kim sandıktan çıkarsa çıksın aynı son; siyasal dengelerin yıkılışı, yıkılmışlığı.
 
Vakit keraate erdi, dengine de getirildi ve yeminler edildi. Artık son karar mercii saraylı. Ve yeni hükümranlık zamanı. Neredeyse tüm şehirler düşmüş, memleket düşmüş, Cumhur bir sana inanmış, bir sana tapmış Ey Reisi Cumhur. Bundan sonra öylece ödünç tahtta oturmak, övünç adımlarıyla istikametsiz yürümek yarı Cumhuru epeyce ürkütür. Düşündürür. Anında şarktan garba yüz yıl önceki fakir memlekete dönülür. Ve külliyenin içinde Beştepe'de olan bitene yarı millet gözlerini kapar. Eğrisi doğrusuna bakmadan direnir. Defalarca kez aynı soru sorulur aynı sorun kavrulur.
 
Kavuk düşer Ey Reisi Cumhur…
 
Kavruk ve küskünler diyarında nasıl kanı kaynar burçlara dengesiz savrulan şehirlerin. İki yakasında da aynı harcanış. Manifestosu dünden hazır bir kavga. Zaman küskünleri yutmuş. Minarelerin şavkı vurmuş Memleketin surlarına, sırlarına, sınırlarına. Ey, Ey Reisi Cumhur işte köpüren bu kızgınlığı öpüyor üçyan Denizler. Denizler hırçın dalgaları ile kucaklıyor kiremit kırmızısı, kavruk ve küskün şehirleri. Sıralı akşamlarda nice isyanlar yeşilleniyor. Hazımsızlık hareketleniyor.
 
Ey Reisi Cumhur tunçtan sert bir felaket titriyor, titretiyor tüm şehirleri de memleketi de. Yarısından fazlasının ise tuhaf bir rotası var. Çünkü rüya yetim geçim dayanağı, riya ezber. Oysa riayetin bile sınırı var. Riyakarlığın da sınırsızlığı. Rivayet odur ki dem vurulan eski günlerdeki kavrukluk yakında inceden vurur küskünlük damgasını. Küskünlük zirve yapar. Vurursa unutturulanlar da bir bir anımsanır. Savrukluk savurganlık temelden tavana. Yeni sistemin birinci ayıbı da, kayıbı da işte odur ey Cumhur Reisi…
 
Ayaklanabilecek öyle şehirler var ki memlekete daima şimdilik dirlik katarlar. Mal makam aldırmadan, hakça düzen ve intizam örneğidirler. Ey Reisi Cumhur kurudu kuruyor yarım yamalak el atılan bu şehirler. Memleketin beka sorunu bir türlü çözülemiyor. İstikrar yeni memleketin ilk günü milletin gözüne gözüne dayanıyor. Ama localar dolar dolmaz, dolar almış başını gidiyor. Her yeni sistem veya model kendi handikaplarını da kendi içinde saklar. Büyütür. Hele böylesi evrensellikten uzak ve örneği hiç bir idare ile Allah muhafaza Ey Reisi Cumhur…  
 
Bundan böyle umut var olmak yarı memlekete zor gelir. Zar zor geçinenler ise neredeyse milletin tamamı. Evet, Reisi Cumhur daha çok zor var. Ve zor oyunu bozar…

Hiç yorum yok: