9 Temmuz 2018 Pazartesi

KIYAMETE SEVK SİYASETİ


KIYAMETE SEVK SİYASETİ 

Sonsuza dek sürecektir bu aksak dirilişin işvesi ve sıralı dizilişin bıktıran nazı. Kavgası da. Çünkü bileşkesi, keşkesi, yazımı, nazımı yoktur bu habire havanda su dövüşün…

Kıyasıya planlanan ve kıymete binen kıyamete sevk siyasetinin sonucunda paçaya ateş sıçrar. Sıçrar sıçramaz, bölgesel çapta ve dünya ölçeğinde diğerlerine nazaran en demokratik görünen ülkelerde dahi hiç hissettirilmeden demokrasi askıya alınır. Sözde ileri demokrasi varyasyonları vizyona sokularak rejimler değişir.

Rejim değişti mi, değişti…

Peki, bu temaşaya tepkili duranlara büyük sermayenin temsilcileri, egemen güçlerin piyonları niye diş biler. Çünkü onlar olası emperyal istilaya rest çeker ve işbirlikçi uşaklarına dünyayı dar eder. Her fırsatta hiç beğenilmeyen işlemez denilen sistemler öyle iyi işliyordu ki diyerek cephe genişletir. Ancak her zaman karşı operasyonlarla emperyal istilacılar başka yandaşları da devreye sokarak, pentagonvari oyunlarla işleri kısa zamanda yoluna koyarlar. Bu konuda yüzyılların birikimiyle en uzman tavrı sergilerler.

Yoluna koyulanlar sergilendi mi sergilendi…

Eskinin ipek yolları, kervan yolları ve savaş yolları güzergâhında tarih boyunca sınırlı iletişim ağları ile sağlanan bölgesel kontrol bu gün üst düzeyde yerli iş birlikçileri ile sağlanıyor. Sözün özü yaşlı dünya emperyal istilacılar öncülüğünde Ortadoğu’dan dağılan yangınla, yakarak, yıkarak, yenilenme peşinde bocalıyor. Bu bocalayış anında büyük küçük ölçeklerde, hemen herkes bu tarihsel kavşakta birbirini takip eder. Bu takipçilik devletçi toplumların iç dünyalarında ciddi gedikler açar.  Ve açık kolayca da kapanmaz.

Böyle mi, böyle. Açık büyüdükçe büyüdü…

On yıllardır süren bölgesel buhrandan ve bölgesel kargaşa ile kapışmadan çıkış arayan emperyalizm, kapsama alanı dışında kalmış yolunda giden sistemleri de değiştirir. Belli zaman sistem bozuk algısı yaratarak değişime zorlar. Kendi yağıyla kavrulan rejimleri paraya boğar, ödenemez borca takar. Sonra da yıkmaya yönelir. Yıkar.

Yıktı mı? Yıktı geçti. Yeni dönem, yeni model, yeni sistem…

Kıyamete sevk siyasetinin kendilerine en karlı yatırım metodu başkalarının yıkımı doğrultusunda yamuk, yavşamaya yatkın enstrümanları yüksek dozda bir bir kullanmasıdır. Bu demokrasi yerleştirme, ekonomi büyütme ve istikrar yalanlarıyla uydulaştırılan milletler, liderler ve din iman mezhep bezirganlarına yeni bir dünya kurulur. Bu kurgu hiçbir devletin yeniden kurtuluşunu sağlamaz. Batırdıkça batırır.

Batıyor muyuz? Kimilerine göre memleket güllük gülistanlık. Kimilerine göre durum berbat…

Bilinen ise küreselleşen sermaye beka sorunu çeperinde bocalatılan her yerde sosyo ekonomik koşulları aşkın biçimde ağırlaştırır. Koşullar ağırlaştıkça, inanç değiştikçe eşitsizlik ayyuka çıkar. Yetmez yeni eşitsizlikler de yaratılır. İşte o en hassas dönemde belli referanslarla ve ilhamı kimden aldıkları belli biçimde hiç saklanmadan emperyalizmin tam emrine girilir. Şirket kurar gibi kolayca yeni rejim kurulur. Şirket yönetir gibi memleket yönetilir. Sandığa irade yansıtma ve layığını bulma edebiyatıyla yeniden inşaa sevdasından dem vurulur.

Vurgun vuruldu mu? Vuruldu…

O halde bundan ötesi işveli diriliş ve bıktıran naz bir yana sonsuza dek sürecek, sürdürülecek kavgadır. Bu mücadelenin de, bileşkesi, keşkesi, yazımı, nazımı yoktur. Kendiliğinden gelişir. Gelişecektir…

Hiç yorum yok: