2 Ekim 2016 Pazar

DENİZKIZI…

DENİZKIZI…
 
Kırk yılda göle bir maya çaldım, tutmaz sandım tuttu. Tek dikili ağacım yokken dünyada, göl deniz oldu…
 
Gölü deryaya, kıta karayı denize, kara denizi hırçın dalgalara, batık gemilerin gül yüzünü bana çevirdin denizkızı. Denizleri okyanuslara, okyanusları eski ve yaşlı kıtalara bağladın. Son yolculuğum öncesi boşa dönmeyecek artık mavi küre. Zoru kolaya, alayı halaya denkledin. Beni de bana. Yani demem o ki içimdeki ölü dünyaları dirilttin denizkızı.
 
Göle çaldığım maya tuttu…
 
Çözüldüm tezelden sayfa sayfa. Gülü bülbüle sordun, aşkı deryaya saldın. Safa ile safa geldin, beni tatlı düşlere daldırdın. Artık görmeye kıyamadığım en renkli rüyamsın denizkızı. İlk nefeste baba dedin, ata baba ocağını canlandırdın. Konuşmayı da kıvamında ve iki dilden çözdün. İki dile evrenselliği de bağlıyorsun şimdilerde. Utanmak güzeldir evet biraz öyleyim, öyleydim açıldım. Meğer yıllarca söz gümüş, sükût altın diyenlerce aldatılmışız. Olsun sen de sorulduğunda yanıtlarsın ve susar susar en üst perdeden kadife perdeleri yakarsın. Öğrenilmedik ne varsa kendi adıma senden öğrendim. Sen de öğreneceksin denizkızı, denizkızından.
 
Göle çaldığım maya tuttu ve…
 
Dere köyden dışarı bir kentte, suslu puslu bir havada buldum seni. Dersimi aldım ve uslandım. Serde yeniden seninle beraber doğmak varmış. Er doğdum geç uyandım, olsun. Güzeldi evet pek güzel, elime tutuşturulan o pembe deniz zerresi. Asla pusmadım küsmedim diye ödüllendirildim sanki. Mert dayanır namert kaçar denizkızı. Hiç kaçmadım öylece savruldum bitmeyen kavgalar peşine soluksuz. Sustukça, sıra susanlara da gelir unutma. Gün olur konuşacaksan temel gerçekleri gönlünce konuş, sıralı sırasız. Korkma. İnan ama sorma; baba denizkızı gerçek mi, var mı? Gerçek elbette ve var. İnanıyorsan eğer vardır mutlaka, tıpkı sen gibi.
 
Göle çaldığım maya tuttu ve deniz…
 
Aşk ateşten ipeksi gömlek denizkızı. Can suyuna akar en sıcak en kırmızı. Ateşten gömlek giymek ise yaşarken ölmektir. Sen inadına yaşa. Her şeyler en alasından sana, en beter ölümler bana. Ölümden öte köy yoktur denizkızı. Sen var olunca, ölümden gayri derdim kalmadı dünyayla. Kimse çöreklenemez asla bu ot bitmez çöle. Tavında ama çok takatsizdim denizkızı. Kızma. Senden sonra kuş uçmaz, kervan geçmez memleketlerde yorgun yolcuyum artık. Kurşuna gelesi başım bir ağrıyor, ağrıyordu ki delirtircesine, uğruna kusursuzlandım. Denizkızı ben seninle akıllandım. Eskiden ölümden gayri başka çarem yoktu şimdi sadece sen varsın diye yaşamaya koşullandım. Hayatın gediklisiyim sayende denizkızı.
 
Göle çaldığım maya tuttu ve deniz hiç…
 
Derdim hep beklediğim o atlas yelkenli gemiyi o ot bitmez kentin silik limanlarında aramaktı. Deniz aşırı savrulacağım yarınlara ayarlanmaktı tek dileğim. Yarım kalmış, geride bıraktığım ne varsa gün doğumlarından kara gecelere sahil boylarını taramaktı. Güneş vuran patikalardan yollanmaktı sonsuzluğa. Vurdum yollara ve ölümden öte köye sıra bekleyenlerle yarenlik ettim. Ateş koyunda aşkı yaşamak buymuş demek denizkızı. Sen gölü deryaya, karayı denize, denizi dalgalara, tiz düdüklü vapurların yönünü bana çevirdin bir çırpınışta. Çığır açtın en matemli çağrılar diyarında bir bardak suda boğulmuşluğuma. Ak suları çağlayan Aral gölü ak kumlu çöle dönerken arındım senin tılsımınla. Dünyada dünyadan daha güzel ne varsa sende buldum denizkızı. Denizi gördüm adında.
 
Göle çaldığım maya tuttu ve deniz hiç çalmadım…
 
O sensin, hem deniz, hem kız, hem de denizkızı. Hem ana, hem baba, hem de bambaşka. Yani her şey. Denizkızı, ana gibi yar olmaz ama sen anadan ileri yarsın. Kabıma sığmaz anılar tasarlardım önceleri. Dolup dolup taşardım. Meğer ne denli boşmuş kalıbım. Şimdi uyumluca uyurum başım göğsünde usulcacık. Başın göğsümde minnacık. Bildiğim gördüğüm tüm kentler, bu kendimler artık eski kentler eski kendim değil. Kısa zamanda çok şey değişti nedensiz. Şu kahrımdan öleceğim günlerde iyi ki varsın. Çöle dönmüş daral gölüyken hayatımı denize, eksik günlerimi vahaya çevirdin denizkızı.
 
Göle çaldığım maya tuttu ve deniz hiç çalmadım çırpmadım…
 
Gün olup gidecekse eğer çok sevilmeden gitmeli insan. Yolculuk en uzağaysa dönüş biletsiz olmalı yolculuk. Bu sonsuzluğa dik duruşun sulu vedalaşmaları da olmamalı asla. Zaten gerekte kalmaz, zaman da kalmaz herkesle cümle alemle ısmarlaşmaya. Tek cümlecik yeter, cümlesine tek sözcük; eyvallah. Yiğitçe eyvallah demeli insan yolculuk dönülmeze ise. Sonra evelallah gitmeyi bilmek gerek en harbisinden. Suç günah varsa eğer yalnızca insanları çok sevmektendir. Gayrısı da yoktur şükür. En zoru ise denizkızına veda etmektir. O vakit eyvallah demeden basar giderim. Çünkü denize de denizkızına da daha doyamadım yeterince.
 
Göle çaldığım maya tuttu ve deniz hiç çalmadım çırpmadım. Hiç. Yalnız göle maya, kendimden kendi hayatımı çaldım. Başka da suçum günahım yoktur. Suçum günahım işte o kadar. Denizkızı bu sana son söz olsun. Ebedi armağanım. Sen de sakın hiç çalma.
 
Sevabım da günahım da sensin denizkızı…

Hiç yorum yok: