15 Ekim 2016 Cumartesi

GEL GÖR DENİZE GÖMÜLMEK…

GEL GÖR DENİZE GÖMÜLMEK…
 
Kırmızı uçan balonlu küçük kız 
Gel gör halimi buralarda niceyim
gez gör yükü yekûnu küçük bir adacık.
Nasılsa nasıl serpilmiş adalar
ada ada yanyanalar
yanılmamışım pek güzelmiş ama
gel gör denize gömülmek nasılmış.
Uğurlayanlar var her limanda birbirlerini
yolculuklardan yolculuk beğenmişler ile kendini beğenmişler
ellerde al yazma mendiller.
Benimki filmin sonuna son yazmak sevdası
sonsuzluğa yolculuk nidası
ya da sonsuzluğun başlangıcı.
Gel gör ne istilacı bunalımlardayım…
Mülteci hafızamı yokluyorum habire
anılarımı yalnızlıktan zorluyorum
meğer çok fena
çok önceden vurulmuşum.
Silaha merakım depreşiyor yine
ihtiyacım klasik tarzda
savım sayacım devrimcilik
gelip geçen gemileri sayıyorum. 
Gözlerimi her kapadığımda
izli mermiler patlıyor aklımda 
ışıyor hafızam kuru sıkı.
Düş kırıntısı rastlantılar diziliyor boğazıma boğazıma
vazgeçemediğimsin rast makamında isyancı
can yoldaşım.
Kim ki ayni yollarda iki garip yolcu
Elbette biziz.
Nasılsa nasıl gözüm takıldı yanındakine
okumak lazım onu da kitabın tam ortasından
ama okumayı da unutmuşum.
Kara gecelerde hecelemelerdeyim.
Hayat mücadelesi arttıkça yorulmuşum
en vurgun yemiş anlarda
gözüm dönmüş durulmuşum
dönülmeze dolduğunda dakikalar hep aklıma dolanıyorsun.
Tarifsiz keyifler muhitinde misafiriz 
gidiş adresi  belli dönüş günü belirsiz
tek başınayım hep. 
Elimde el yazması kitabın
kitapta minnacık ellerin
ellerinin izi.
Uyumsuz mavilikler saklıyor adaları
delibozuk dalgalar yutuyor kapkara adamcıkları
felaketin lekesi duvarlarda asılı
kelebek desenli.
Felek işte vuruyor şamarı zaman zaman.
Sıkacağım alnının ortasına ortasına 
solsun gözlerimdeki pertev
duymayacağım martıların yalvarmalarını.
Nice badireden sonra üstüme üstüme düşenlerle sağırlaştım.
Ismarlama yaşıyorum sanki yeşil gözlerdeki gizli alemi
Al yeşil bir dağdım parçalandım ve ağırlaştım.
Üflediğin can tükeniyor canımda yaran
kızgınlıkların küçük kızıyla besleniyor besbelli sevgi tüneli
ucundaki sarı ışık sahte.
Sevgilim diyemediğimden sevgili
sevgiliden öte yar
yolu çoktan yarıladım.
Yıllar geçse de aradan uzun yıllar
zaman buldukça senin içinde yanarım.
Hiç gücenmem.
Gücüm yettiğince senin
seninle senim
unutma en zor anında
içindeyim.
Beni yok say yine de sen
bu son yolculuğum olsun.
Tabancam oyun hamurundan namlusu akide şekeri
düş kırığı rastlantılar dizilmiş şarjörüme
sırısam ana renkleri göğe ılım ışık ebem kuşağı.
Bana hep hiçlik düşer.
Odacık odacık dağılıyorum içeriden dışarıya
Denizden içeri adacık adacık
patlıyorum küçük evliya çayırına parça parça.
Can tükeniyor.
Verilen vadeden gerisi boş yalanı her kalemde. 
Başlıyorum adan zeye saydırmaya.
Adamcıklara mesken adacıklar
Bacalarından mekan mekan hapislik tüter
alınmak gücenmek yok kimselere
bu son yolculuk
ilk yolculuğum.
İhtiyatlı bir ihtiyar ve kederli bir yar olsam da
sürgünlere uğrasam da liman liman
fazla gecikmeyeceğim emin ol kahpe felek
gelecek gemideyim.
Ve en can alıcı tanrıçaların
vedalaşmadan 
güzel yüzlerine sade bir öpücük kondurmadan
gitmeyeceğim.
Uysal bir parıltıya uyduruldum
boğuldum dudağına dudağım dokunduğunda hayatın.
Başımı güneşe çevirdim 
gülümsüyordu pamuk şekeri bulutlara sıcak sıcak.
Peki, ben neden buz kestim.
Varsın ağaran akşamın son ışıkları yolumdan saptırsın
iğreti ve çekingen dursun adacık evleri
pencereleri ürkekçe ve en saf
ismimi sayıklasın.
Erkeklik bir kez daha son kez bende kalsın
bu son yolculuğum
basar giderim.
Hafızamı yokluyorum arastada
arsızca üzerime üzerime çöküyor sağanak
busbulanık anılar kucağımda
Ata yadigarı tabancam belime takılı
bekliyorum tam o anı.
Yedek üç mermi avucumda
herkeslerden saklarım.
Korku dolu hayranlıkla basıyorum tetiğe
dokunuyorum boşluğunu alıp sonsuzluğa 
son gayret son
barut kokulu gözlerimin önüne sen doğuyorsun.
Işıl ışıl şimdi adacıklar
sıkı fıkı adamcıklar şaşkın
şah damarından yakalandığım başka bir hayat.
Ozan ile el ele karar vermiş kararmaya yüz tutmuş yıldızlar.
Zaman o zaman işte ilkel bir iskelede son kez bekleyeceğim.
Son kez sırt üstü uzanmışım dirilişin maviliğine
Gök kubbeye yatarak
yarıda kalan rüyalarımı tamamlayacağım.
Hayatım bu liman değil senin uğrayacağın
sana daha çok zaman var
Uğurlayıcılarımdan da değilsin zaten 
olanlar da erkenden kaçtılar.
Olsun.
Sanki devlet sırrı
ölümlerden ölüm beğenmek.
Bu son yolculuğum
eksik yolculanışım.
Mizanlar tutmuyor 
açık ara kızılca kıyamet turlardayım 
pamuk ipliğiyle işaret parmağıma bağlanmış kırmızı ipli nişan
sözün özünde gizliyim.
Kesin mizanım küçük bir kızın elinde
hayatımın bilançosu da. 
Maviye uçan bir kırmızı uçan balon hesabım kitabım
Ve ben.
Nasılsa nasıl göz gözü görmeyecek bir sis alacası
üstünde kırmızı bir uçak
altında mavi gemi.
Mora kesmiş bileklerim.
O geminin yükü 
gez göz arpacık yekunu 
ben ben ve ben.
Uzaya uzayan al balon basınca dayanamayıp patladığında 
nasılsa ben çoktan basıp gitmiş olacağım
yolcu yolunda gerek derdi babam
dönülmeze gideceğim.
Bu son yolculuğum
Bu sol yolculuğum.
Bitti biter, gitti gider, basar giderim…
Aradan çekilirim usulca.
Gel gör halimi diyemeyeceğim ben burada
Gel gör yekunu bir minik mavi adacık orada.
Al balonlu küçük kız aldırma ağır ağır büyüyeceksin
ben görmeyeceksem de
büyüleyen güzellikte…
Ve o derin mavilikleri süren
koskocaman gümüş yeleli bir adam 
adam gibi adamdı
ve o adam
hiç utanmadan babam diyeceksin.
Ve denize gömülecek tüm adamcıklar…

Hiç yorum yok: