ÖZÜ KAYMIŞLIĞIN, GÖZÜ BOYANMIŞLIĞIN DİKALASI VE BELEDİYE DUKALIĞI…
Her şeyin bir şekilde değiştirildiği şu fakir ülkede eğer hala değişmediyse belediye; il ve ilçeler ile nüfusun iki binden fazla olduğu belde ve köylerde yerel yönetim örgütlenmesidir. Büyükşehir belediye örgütlenişi ise son on yılların kavramı…
Yöneticiler halkın oyları ile gelirler ve giderler. Kanunla kendilerine tanınan yetkileri kullanırlar ve yasalarla sınırlanmış görevleri yerine getirirler. Tüzel kişilik kapsamında yol, su, elektrik ve taşıma başta olmak üzere devletle içi içe kamu görevi icra ederler. Yine halk tarafından seçilmiş belediye meclisi icranın denetimi ve güdümünü sağlar. Literatür böyle tanımlıyor belediye kavramını.
Ancak literatüre değil de tevatüre endeksli tersine gelişmeler belediyeciliği rayından çıkardı. Yirmi yıldan fazladır ‘kötünün iyisi budur ve en azından alnı secdeye gider’ algı operasyonları ile biçimlendirilen cin fikirli politikalarla siyasal ve sosyal yaşamın dışarısında bırakılan halkın aklı çelindi. Bu çalımlar önce yeni belediyeciler sonra belediyeden gelme yeni siyasetçiler yarattı. Bunlar acemi çaylak geldikleri makamlarda kısa zamanda ustalaştılar ve uzmanlaştılar. Ve her konumda özellikle belediyelerde halkın hiç hissetmeyeceği yollardan yandaşlarına rant aktarmayı mubah gördüler.
Belediyelerin bu adaletsiz ve haksız kazanç aktarma üslubu ve disiplinsizliği her şey kitabına uydurulduğundan harcamak ve harcanmak üzere kurumlu bir düzen oluşturdu. Düzen kendi beslemelerini meydana saldı. Eksik gedik yapılanları marifetmiş gören, tüm yolsuzluk ve talanı doğal sayan bu besleme güruh; ‘kim çalmıyor ki, çalıyor ama çalışıyorlar’ martavalını topluma yaydı. Bu arada belediyelerin borç batağında yüzmesi, neyi var neyi yok satmasına kimse aldırış etmedi. Hatta bu kadar kötü belediyeciliğe ve yanlı idareye karşın gözü kapalı ve gözü boyanmış halkın nezdinde, tüm gözü dönmüşler yeni demokrasi havarilerinden sayıldılar. Ve hatta aynı zihniyetin pespaye temsilcileri dört beş kere üst üste belediye makamlarına oturdular. Babalarının malıymışçasına rahat, belediyenin bütün koltuklarını kendi taraftarlarının çıkarı doğrultusunda işgal ettiler.
Her türden uluslararası krizlerden dem vurup, onlarla beslenen bu neoliberal-dinci iktidarın yerel uzantıları olarak öyle bir hegomanya kuruldu ki; demokratik işleyiş resmen askıya alındı. Azınlıkta kalan ve hesap soramayan muhalif meclis gruplarının söylediklerinin tamamı statükocu zihniyet ürünü olmak ve havaya yazı yazmak sayıldı. İktidar meclis gruplarının ‘su akar yolunu bulur’ babında ekonomik güçlenişi ise akıllı olmak, layık görülmek ve belediyeciliğin gereklerinden sanıldı. Nimetlerin paylaşılmasına gözler yumuldu.
Muhalefet edilirken hep kısır siyaset çerçevesinde kalındığından, rakamlar hakkınca konuşturulamadığından daima iktidarı haklı çıkaran sonuçlara ulaşıldı. Ve mevcut köhne iktidar her seferinde, hatta üç beş kez üst üste olmak üzere halktan icazet aldı. Serde bu din iman mezhep tutkusu ve akıl kargaşası bulundukça daha da çok alırlar.
Buraya dek yapılan tüm saptamalara ve tanımlamalara harfiyen uyan çok belediyeler var. Örneğin megapol şehir İstanbul’un tam göbeğinde icazet üzerine icazet almış bir ilçe belediyesi bunlardan biri.
Bu ilçe ‘taşı toprağı altın’ günlerinden bu yana İstanbul’un orta yerinde yaklaşık on metrekarelik bir yüz ölçüme sahip. Devletin bir kurumunun boşalttığı arazi ile ileride nefesleneceği düşünülen bu ilçede 300 bine yakın nüfus yaşıyor. Belediye bu ilçeye bankamatik personeli hariç sözleşmeliler dahil bin beş yüz çalışan ile hizmet götürüyor. Bütçede öngörülen giydirilmiş geliri 190 milyar TL, gideri ise 200 milyar TL’nın biraz üzerinde. Aradaki açık, sermaye gelirleri olarak gösterilen kalemde kapatılmış kapatılmasına ama eğer varsa ve kaldıysa bir şeyler satmak lazım. Yani belediye değerlerinin satılması ile denklenmiş bir bütçeye sahip.
Geçmiş yıllarda da sattıkça satmışlar ama açık bir türlü kapanmamış daima artarak borçlanmışlar. Şu an ki mevcut borçları 130 milyar TL. civarında. Sene sonunda borcun 170 milyar TL’nı aşacağı öngörülüyor. Yani bir yıllık bütçesi kadar borcu olan, on yıllar içinde her yıl zarar eden, ettirilen bir yerel yönetim gerçekliği. Ancak sokağa çıkıp sorulduğunda karşılaşılan yanıt; dinine imanına, hinliğine kindarlığına üstün başarı abidesi bir belediye imajı.
Böylesine geniş kabul gören ‘alan razı satan razı’ duruma ne denir ki; ‘Özü kaymışlığın, gözü boyanmışlığın dikalası ve belediye dukalığı…’ demekten başka…
Rakamların dili olsa da anlatsa türünden ihale fesatçılığı ve fırsatçılığı ise sınıf atlamış, sanki üçüncü boyuta evrilmiş. Literatürde ihale tanımı; artırma ve eksiltme yoluyla yapılan, alım ve satımlarda en çok artıranın veya eksiltenin teklifini kabul etme ve işi ona verme olarak geçiyor. Ancak oturum zabıtlarına da geçen rakamlarla yarenlik edildiğinde, santim artıran ve eksiltenin işleri kaptığı görülüyor. Zaten hepten açık veya kapalı zarf, pazarlık usulü veya doğrudan temin ile tüm mal ve hizmet alımlarında şeffaflık ilkesine riayet edilmediği görülüyor. Rekabetçi ve yarıştıran bir metod asla izlenmiyor. İhalelerin ilanı ve duyurusu gerektiğince yapılmadan yandaşlık çerçevesinde ve ahbap çavuş ilişkileriyle yangından mal kaçırırcasına anında veriliyor. İhalelerde yasaların koyduğu şartların en azı ile masaya oturuluyor ve sonradan yasaya uygun hale getiriliyor. Örneğin, bu fakir ilçede bir önceki yıl açık ihale ve pazarlık usulü ihale ile ellinin üzerinde mal ve hizmet alımı yapılıyor, 13 ihaleye tek firma, 22 ihaleye iki firma fiyat veriyor.
Ve bu garip ilçenin iktidar üyelerince paşa paşa, hiç tereddüt gösterilmeden kabul edilen yeni bütçe rakamları gerçeği tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Eyvallah diyen yok.
Bu zengin şehrin en merkezi ilçesinde fen işleri, park ve bahçeler, emlak istimlak, ulaşım, işletme ve iştirak giderleri; yaklaşık 40 milyar TL.
Birkaç kaleme göz atıldığında örneğin bütçede asfalt kaplama işi için dört buçuk milyar TL öngörülüyor. Bu işlerin piyasa biraz araştırıldığında her şey dâhil toplam bedeli üç milyar TL. Yani fazladan yoksul milletin cebinden bir buçuk milyar TL. çıkıyor. Tretuvar yapımı yol ve kaldırım işleri bütçede 6 milyar TL. gösterilmiş. Bu işlerin tamamı, altı beton üstü granit yapılsa dahi 4 milyar TL. yani piyasa rayicine göre 2 milyar TL. fazla ödeme söz konusu.
Bu borç denizinde yüzen fakir belediye bütçesinde; Temizlik için 40 milyar, zabıta için 7 milyar, ulaşım için 3 milyar, sağlık için yaklaşık 4 milyar, kentsel tasarım için 7 milyar, sosyal yardım için 4 milyar, hizmet binalarına teknik personel hizmet alımı için yaklaşık 2 milyar, ramazan etkinlikleri için 2 milyar, Başkanın temsil ağırlama masrafları için 1 milyar TL ayırılmış.
Ancak beytül mala acayip sahip çıkılıyor ki; belediyede çalışan stajyer öğrencilerden öğle yemeği parası talep ediliyor. 15 Temmuz, 29 Ekim, 23 Nisan, 30 Ağustos gibi önemli gün ve haftalara bütçede yer yok, ayrılan para da yok…
Sonuç itibariyle üst üste kaçıncı kez ayni zihniyet tarafından yönetildiği bile unutulmuş bu şehrin tam da merkezinde bulunan ilçe belediyesinde yuvarlak rakamlara göre; sigorta ve vergiler hariç personel giderleri 30 milyar TL, mal ve hizmet alımları 130 milyar TL ve ödenecek faiz 25 milyar TL olarak bütçe bağlanıyor. Ve Meclisten geçiriliyor.
Literatürde, belediye yasa, tüzük ve yönetmeliklere aykırı davranışları barındırıyor ise belediye suçları oluşur diye geçiyor. Suç tespitiyle birlikte Merkez yönetim de gereğini yapar. Ancak bu tip ve benzer belediyeler tarihe çok çalışan belediyeler olarak geçiyor ve halkın yararına olmayan uyduruk projelerimerkezi hükümet tarafından ödüllendiriliyor. Halk da seçim bekleyip, fırsat kollayıp bu tip ve benzer belediyeleri ‘şerde hayır vardır’ düsturuyla yeniden seçiyorlar.
Şu an yerel seçim olsa yine at başı gidecek bir yarışta belki de yine ayni siyasi kurumdan ayni başkanın veya başka bir görevlendirilenin ipi göğüsleyecek olduğu şehrin otağındaki ilçe belediyesinin bütçe oturum zabıtlarına da geçen bir dip not;
İstanbul’un en nadide yerinde ve en müstesna ilçesinde, yıllardır ayni feraset ile yönetilen belediye; her sene evsel nitelikli olmayan atıklar için yüz bin adet civarında poşet alımı yapıyor. Bu poşetler geçen sene tanesi 6 TL civarında alınmış, bu bütçeye âdeti 2 TL’den alınacağı kaydedilmiş. Şu an poşetin tanesi piyasada 40 kuruştan gitti gidiyor. Daha nice örneklemeye ne hacet.
Ne denir ki; ‘Özü kaymışlığın, gözü boyanmışlığın dikalası ve gözü dönmüş belediye dukalığı…’ Allah hayrınızı kabul etsin, demekten başka…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder