6 Ekim 2016 Perşembe

FESLEĞEN ÇİÇEĞİ

FESLEĞEN ÇİÇEĞİ
 
Darağacına çekildim sanki
enfes bir geceden sonra
sonsuzluğa.
Yanıma düştün nefes nefese
fesleğen çiçeği
ve yarını çekiyorum kalın misineli çapari takımıyla
nefessiz.
Rastgele günlerdeyim.
Hayıflanmamak elde değil
çok yıllar var boşa geçen çok.
Kocaman adamım içimdeki çocuktan çekiniyorum hala
ve çekiyorum.
Anamı özledim yine en önce
sonra babamı.
Ve tüm ailemi vedalarda.
Yarından sonra
karalahana çorbası ve mısır ekmeği buğusu
hamsi tavaya doyma mevsimi.
Doydum olabildiğince o gece
çekildim darağacına sanki
enfesti rüya
fesleğen çiçeği.
Şehirlerin kraliçesinden epeyce uzakta
deniz battaniyeli bir memleketteyim şimdi.
Köşe bucak hasret gecesi
imkansız kavuşmalar limanındaki yolcuyum.
Dalgalanmalar imzasız sunuldu.
Savruldum gittim al mendil sallamalara
solladım evreni.
Fesleğen çiçeği kokuyordu kesme taş kaldırımlar
Ve yarım kalan tüm sevdalar
Kokladıkça ayıldım.
Nefes nefese yanıma düştüğünde anladım
büyüklere masallar niteliğindeydi yürek burkan ayrılıklar.
Bir boş anımdı yakalandım semaya
tek kurşunla vuruldum alnımdan
alın yazım silindi
Alın terimle döküldü tüm aykırılıklar.
Sıksan bir damla kanım akmaz şimdi.
O yüzden hala sessizliği yaşıyorum
sensiz ve nefessiz
sonsuzluğu.
Yanına düştüm nefes nefese
fesleğen çiçeği
fesleğen çiçeği kokuyordu tenin.
Sihirbaz ressam altın fırçasını dokundurdu rıhtıma
duruldu manzara
sanki darağacında gerildim.
Sinyaller perdesinde simler çatladı.
Bir süs iğnesi gibi narin yalımlı çalımlı bir isim
nefes nefese yanıma düştün.
Taş plaklarda ayni hüzün şarkısı.
Enfes bir geceydi
vedalaşacağım helalleşeceğim anılarımın her zerresiyle
nur düştü kararmış denize
binbir hevesle
doğruldum.
Sadece ben gördüm sanki o ebedi düşüşü
yalan değil
hayatta tuzlu suları yutmak da varmış
şerbet gibi.
Hafsalamı toplayamadım sanki bir an
bir düş ki en aykırı
ve de en güzel.
Düştüm.
Olsun varsınlarla geçtim sınırı
ne kapris ne hırs
öylesine çocuksu.
Memleket manyağıyım ya düşesim
düşesim gelir çakıl taşlarına takılıp
arada bir.
Bir düş ki fesleğen çiçeği
yosun kokan kireç beyazı bir taşlıktayım
elinden tutup gezdirdiğim çocuk çelimsiz mi çelimsiz
kepçe kulaklı ve kirpi saçlı
çipil gözlü çırpı bacaklı
dişleri sarı ve paslı üstelik aralıklı.
Çok yıllar var onu anmamıştım
ansızın karşımda buldum
Enfes bir geceydi fesleğen çiçeği
Şimdiye denk düştü.
Paraşütle indi sanki anılar limanına tek parça
ben ipini çekemedim paraşütün bedenim paramparça.
Hayata çakıldım çivi gibi.
Hırslanmamak el değil ama böyle
çekildim darağacına sanki.
Çok yalanlarım var sanki
soba borusuna saklanmışlarım zulam
korkmuyorum.
Kocaman kadın içindeki çocuktan korkuyor sebepsiz
oltaya takılmış yarınlardan besleniyor
ve güncelerimde bir nokta sahanlığı
oraya yerleşiyor.
Ne kadar kaçınsam da hatırlamamak elde değil
yıllardan sonra ayni hava
ayni mermer taşlı sokak ve haylaz çocuğum.
Yıllar var ki boşa geçmiş hovardaca harcanmış yollar.
Fesleğen ayni fesleğen çiçeği.
Ay sulara vurdukça hazırlanırım ben geceye
koca kadınlar çabucak kaçarlar denizden
dolarlar ciğerime.
Ardından fesleğen kokusu.
Hayıflanmamak elde değil çok yıllar kalmadı elimde.
Nefes nefese yanı başıma düştüğünde
fesleğen çiçeği kokuyordun
enfes bir geceydi.
Ve ben ilk defa korktum.
Darağacına çekildim sanki…

 

Hiç yorum yok: