17 Haziran 2016 Cuma

ÇAKILTAŞLARINDA SAKLISIN

ÇAKILTAŞLARINDA SAKLISIN
 
Vakit kerahete erişti yolcu
Ramadana takıldı özel vergilendirilen rakı dubleleri
çifte kavrulmuş sarı leblebilerin boynu bükük porselen çanakta
oysa tam da inadına sek vurmak vaktiydi...
Çatık kaşlı bir kalpaklı duruyor tam karşı çatmada
çattık yine kara böcek belaya bir akşam üzeri
ela gözlü yareni çoktan beridir unuttuk
o muhterem anımsattı.
Kara kaplı onu da kayda geçti hissettirmeden
bunu da.
Ayaz gecelerde
Saklı kent avuntusu karga kılavuzlu rehberliklerde
içlenip de içmeden sarhoşlamışken ağırlaştı yolcu
nakit zahmete değdi.
İşte o uz ile uzayan günlerin pervasızca savrulan dingin saatlerinde
öylelerini böylelerini ramadan hürmetine dahi olsa hoca deyip hoşlayanların
hocalara mocalara aşk ile göz kırpan
taptıkça arsızlaşan mustafilerin topunun
sevsinler dinini imanını
öpsünler.
Yol uzun yolcu vakit dar
yine de geçti ömür dinbaz leylek vakvaklarıyla
geç vakit menzile erişti yolcu
eriştiğince gördü
nam azdıranları namazlayanları.
Güttüğün aslı hu nesli hu koyunlar vize alamadı çoban
sencileyin boşa kaval üflersin…
Bunca bencillik hangi dinden armağan
bitmedi gitti her dilden sıktıkların
mat cilalı mermer havan.
Çerçi çoban artık yavan bu iller pek yaman
bir ille murati yanbaz softasından aman beyan
‘Namaz kılmayan hayvan…’
Lakin lambaya çüş dedirten türden bir ferman.
Ramadanın yüzü suyu hürmeti de iyi niyetlilik de bir yana
‘Bundan kelli sizinle ayni safta kılanın da kılmayanında…
Her iki dünyada orta halli bi tamam.
Katıksız yavan ekmek kumanyalı günlerden
akşam karanlığıyla
uzaktan kumandalı canlı musikili bilmem kaç tonluk kristal avizeli salonlarda
ak pak örtülü kuş sütü eksik bey paşa masalarına yancılananlar
namazınız kazayla belayla tamam da yatacak yer nerede kazılı…
Hey gidinin ramadanları hey gidinin üç kağıtçıları
Üç buruşuk hurma, bir lokma bir hırka nesli bu ne fiyaka
kime bu cakalanma.
Havanda su dövülüyor bir kıyıdan
Allahtan yolcu çok geceler öncesinden niyetli biraz da iyi niyetli
Karşı kıyının yirmidört boyundan gök han soyundan Çepni
Hayatta aldırmaz bu afra tafralara…
Zaman kötü
en ritmik hışırtıları bile asla es geçmeyesin ey çoban
halkalı cennet çok uzakta değil dünyada bir mekan
öyle ki bir zamanlar bildiğinden kuşkulan
kolla iyiyi zorla kötünü.
Hele hele güttüğün koyunlar da vize vermeyince davran
İşte o haller düşülesi değil pek yaman
tıpkı sana benziyordu çoban
namazı niyazı da eksik kaldı metezori kıldırıldı zorlan.
Bu evren çoban sülü’ye de kalmadı inan
İlahi adalete iman et çoban
kalpten inan.
 
Ey çoban bitecek elbet bir gün sözde sürdüğün davan
yitecek elbet güttüğün koyun sürün
işte o zaman görünmezlik hapı da yutsan
çakıltaşlarına da saklansan
ama lal semazir yolcu sözüdür
Denize düşen yılana sarılır
bekle gör her şey üç vakte kadar…
 
 
 

Hiç yorum yok: