AKIL TUTUŞMASI…
Ölümün gölgesi vurmuş akla. Akıl tutuşmuş gölgesi vurmuş Vezneciler’e. Tahsilat veznesinde kurşun ağırlığı. Sahipsiz bir mermi kovanı psikolojisi bozuk bir elde. Kimin bir sorunu varsa bir bir ilgilenilir. Zaten kursaklarda kalır o kurşun pası, zamanı gelir utanılır. Ramazanın ilk günleri ve bir cenaze töreni. Sahte üniformalılar resmi geçidi. Fatih’in şehrinde akıl tutuşuyor. Kimin sırası gelecek bir dahaki bombardımana. Belli değil şans, kader kısmet, fıtrat…
“ Yabanıl kemirgenler yine nöbette. Akıl tutuştuğunda özel nedenler yoksa hemen çıkarlar ortaya. Bedelsiz bereketsiz son kez hatır gönül işlerine girilir. Ancak barutun dumanı genzi yakar. Merminin çekirdeği yivlenerek fırlar. Us isyandadır. Herkes her şeyden bir haber olunca şu cesaretine yandığımın cesareti en akıllısından da uzaklaşır. En zayıfların ise bilgelik taslama devridir üzerinde uzlaşılan. Baş köşede ise kırılan cilalı asalar durur…”
Ölüm geceleri de uyumaz. Gündüzleri de. Sorgulamak lazım olan biteni kalan akılla. Ne kadar güvendeyse milletin savcıları o kadar şaşırtıcı. Meydanlarda can yakan patlamalar, akıl tutuşturan bombalamalar. Merkezden ücraya menşei açık belli. Ölümün gölgesi vurmuş haram aylara.
“ Kişinin gücü günün birinde tükenir ama bilgi yaşar. Bilgelik akla zarar olunca manzara başka. Bilginin ışığı kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur. Eşek hayvanı ölür semeri kalır, eşsiz insan ölür eseri kalır. Eser belli her yerde her şey. Gerçeği gidenin değil bıraktığının ardına ağlanır. Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmemeli, makas değiştirilmeli. Böyledir böyle bilinir ve denir…”
Birbirine tıpa tıp benzer canlı cansız bomba patlamaları karşısında haziran çarpınıtısı. Kazara hazirun kırpıntısı. Sertifikaları kayıtları ve diplomaları belli o göbekten bağımlı kurşun dağıtıcılarının yaptıkları da heyecandan kalp çırpıntısı. Mutlaka muhtarlar vasıtasıyla aziz millete havale edilir mesele. Tansiyonu tezelden çıkan birileri çeker hesaba, öder birileri hesabı. Dil siyasi restleşme dili olunca ceremesi de dilsizlere.
Nereye doğru bir evrilmedir bu devrilenlerden hiç biri anlamıyor. Önlem alınamaz bir çark ediş var. Operasyonlar köşeyi tutmuş, akıllar tutuşmuş. Ölümün gölgesi çökmüş memleketin üzerine. Vuran vurmuş, olan olmuş dur durak yok. Dirayetli biçimde dur diyen yok.
“ İstemeye istemeye açılır okunur kara kaplı. Kara kalın kaplı kitaplar. Kara kitaplar bu günleri, aklı tutuşturan aklı günleri de yazar. Tüm şehir arkasına düşmüş ölümsüzlüğün, ikizini aramaktadırlar. Lakin bulamazlar. Sığmaz mabet avlularına melanetin tipi tipleri. Meclisten dışarı taşar. Bu memleket nerede başlar nerede biter bellidir, yazılıdır kaidesinde. Hala yaşanır ki yaşanır memleket sevdası kıyı köşe. Memleket biti biter, uzar gider sevdası. Memlekete sevdalık. Memleket ölümlülerin peşine düşmüş arıyor mevlasını ve de belasını…”
Aklı kurcalayan ölümün gölgesi vurmuş iki adım öteye. Ölümün gölgesinde yaşananlar yaşatılanlar kitaplara sığmaz. Kararır kağı baca. Şehir korkularından ileri bir akşam hüznüdür yayılan. Bir naza bin nazdır dağılan. Bir kaza kurşunu kaçadır haraç mezat kaça onu da kitaplar yazmaz.
“ Yalnızlık korkanadır. Ölüm bir ölüp bin doğamayana. Toprağın ekim zamanı tarım emekçisi tek başına kalsa da başkasına danışmaz. Yeter ki toprağın tavda olduğunu bilsin savurur tohumları. Bir sönmez ateştir tapılan. Demir tavında dövülür. Ve vez…”
Ölümün gölgesi vurmuş Vezneciler’e. Özde değil sözde veznedarların yüz karası vurmuş Fatih’in avlusuna. Akıl tutuşması yaşandığı besbelli. Kurşun gibi ağır bir hava. İflah olmaz bir olgunlukta savunmalar pek yakında savrulur. Sahiplenmişliğin borusu öter ve peşi sıra alarma basılır.
Ne kutsal bir emanettir bu şehir. Şu kutsal ayda yaşananlar emanete hıyanet. Canın canla mübadelesi ise mükafattır. Özenle ve törenle geçmişe bir tırmanmaktır katıksız kaypaklık. Kime kar kime zarar işler karışık. Karadelik fırtınasıdır sanki yaşatılanlar. Çıyan başlı saçmalıklar, en haddini bilmezlikler değerlendikçe ödüllendirildikçe başa gelir daha çok şeyler. Adeta damgalı bir savruluş yaşanıyor. Yaşansın.
Can incinmiştir bir kere. Çile dolmuştur yürekler. Çileli illet bir zamandır yaşanan çivisi kopmuş dünyada. Bir vicdan çakışmasıdır Vezneci’lerden taşan, mabet avlularına doluşan. Mermi kovanı asıl sahibince sahiplenilmedikçe daha çok akıllar tutuşur.
Bu akıl tutuşmasıyla daha çok mermiler bombalar patlar…
Ölümün gölgesi vurmuş akla. Akıl tutuşmuş gölgesi vurmuş Vezneciler’e. Tahsilat veznesinde kurşun ağırlığı. Sahipsiz bir mermi kovanı psikolojisi bozuk bir elde. Kimin bir sorunu varsa bir bir ilgilenilir. Zaten kursaklarda kalır o kurşun pası, zamanı gelir utanılır. Ramazanın ilk günleri ve bir cenaze töreni. Sahte üniformalılar resmi geçidi. Fatih’in şehrinde akıl tutuşuyor. Kimin sırası gelecek bir dahaki bombardımana. Belli değil şans, kader kısmet, fıtrat…
“ Yabanıl kemirgenler yine nöbette. Akıl tutuştuğunda özel nedenler yoksa hemen çıkarlar ortaya. Bedelsiz bereketsiz son kez hatır gönül işlerine girilir. Ancak barutun dumanı genzi yakar. Merminin çekirdeği yivlenerek fırlar. Us isyandadır. Herkes her şeyden bir haber olunca şu cesaretine yandığımın cesareti en akıllısından da uzaklaşır. En zayıfların ise bilgelik taslama devridir üzerinde uzlaşılan. Baş köşede ise kırılan cilalı asalar durur…”
Ölüm geceleri de uyumaz. Gündüzleri de. Sorgulamak lazım olan biteni kalan akılla. Ne kadar güvendeyse milletin savcıları o kadar şaşırtıcı. Meydanlarda can yakan patlamalar, akıl tutuşturan bombalamalar. Merkezden ücraya menşei açık belli. Ölümün gölgesi vurmuş haram aylara.
“ Kişinin gücü günün birinde tükenir ama bilgi yaşar. Bilgelik akla zarar olunca manzara başka. Bilginin ışığı kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur. Eşek hayvanı ölür semeri kalır, eşsiz insan ölür eseri kalır. Eser belli her yerde her şey. Gerçeği gidenin değil bıraktığının ardına ağlanır. Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmemeli, makas değiştirilmeli. Böyledir böyle bilinir ve denir…”
Birbirine tıpa tıp benzer canlı cansız bomba patlamaları karşısında haziran çarpınıtısı. Kazara hazirun kırpıntısı. Sertifikaları kayıtları ve diplomaları belli o göbekten bağımlı kurşun dağıtıcılarının yaptıkları da heyecandan kalp çırpıntısı. Mutlaka muhtarlar vasıtasıyla aziz millete havale edilir mesele. Tansiyonu tezelden çıkan birileri çeker hesaba, öder birileri hesabı. Dil siyasi restleşme dili olunca ceremesi de dilsizlere.
Nereye doğru bir evrilmedir bu devrilenlerden hiç biri anlamıyor. Önlem alınamaz bir çark ediş var. Operasyonlar köşeyi tutmuş, akıllar tutuşmuş. Ölümün gölgesi çökmüş memleketin üzerine. Vuran vurmuş, olan olmuş dur durak yok. Dirayetli biçimde dur diyen yok.
“ İstemeye istemeye açılır okunur kara kaplı. Kara kalın kaplı kitaplar. Kara kitaplar bu günleri, aklı tutuşturan aklı günleri de yazar. Tüm şehir arkasına düşmüş ölümsüzlüğün, ikizini aramaktadırlar. Lakin bulamazlar. Sığmaz mabet avlularına melanetin tipi tipleri. Meclisten dışarı taşar. Bu memleket nerede başlar nerede biter bellidir, yazılıdır kaidesinde. Hala yaşanır ki yaşanır memleket sevdası kıyı köşe. Memleket biti biter, uzar gider sevdası. Memlekete sevdalık. Memleket ölümlülerin peşine düşmüş arıyor mevlasını ve de belasını…”
Aklı kurcalayan ölümün gölgesi vurmuş iki adım öteye. Ölümün gölgesinde yaşananlar yaşatılanlar kitaplara sığmaz. Kararır kağı baca. Şehir korkularından ileri bir akşam hüznüdür yayılan. Bir naza bin nazdır dağılan. Bir kaza kurşunu kaçadır haraç mezat kaça onu da kitaplar yazmaz.
“ Yalnızlık korkanadır. Ölüm bir ölüp bin doğamayana. Toprağın ekim zamanı tarım emekçisi tek başına kalsa da başkasına danışmaz. Yeter ki toprağın tavda olduğunu bilsin savurur tohumları. Bir sönmez ateştir tapılan. Demir tavında dövülür. Ve vez…”
Ölümün gölgesi vurmuş Vezneciler’e. Özde değil sözde veznedarların yüz karası vurmuş Fatih’in avlusuna. Akıl tutuşması yaşandığı besbelli. Kurşun gibi ağır bir hava. İflah olmaz bir olgunlukta savunmalar pek yakında savrulur. Sahiplenmişliğin borusu öter ve peşi sıra alarma basılır.
Ne kutsal bir emanettir bu şehir. Şu kutsal ayda yaşananlar emanete hıyanet. Canın canla mübadelesi ise mükafattır. Özenle ve törenle geçmişe bir tırmanmaktır katıksız kaypaklık. Kime kar kime zarar işler karışık. Karadelik fırtınasıdır sanki yaşatılanlar. Çıyan başlı saçmalıklar, en haddini bilmezlikler değerlendikçe ödüllendirildikçe başa gelir daha çok şeyler. Adeta damgalı bir savruluş yaşanıyor. Yaşansın.
Can incinmiştir bir kere. Çile dolmuştur yürekler. Çileli illet bir zamandır yaşanan çivisi kopmuş dünyada. Bir vicdan çakışmasıdır Vezneci’lerden taşan, mabet avlularına doluşan. Mermi kovanı asıl sahibince sahiplenilmedikçe daha çok akıllar tutuşur.
Bu akıl tutuşmasıyla daha çok mermiler bombalar patlar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder