23 Haziran 2016 Perşembe

YÜKSEK TİCARET VE YÜKSEK SİYASET BAĞLAMINDA AİDİYET…

YÜKSEK TİCARET VE YÜKSEK SİYASET BAĞLAMINDA AİDİYET…
 
Yüksek Ticaretliler, seksen yıl önce 16 Ocak 1937’de Pera Palas Oteli’nde derneğin 1. kuruluş yıl dönümü münasebetiyle bir balo düzenler. Baloya Mustafa Kemal Atatürk de katılır. Mustafa Kemal baloda Yüksek Ticaretlilere hitap eder. Atatürk’ün 16 Ocak’ta 1937’deki bu hitabı “ Yüksek İktisat ve Ticaretliler’e Hitabesi - Ulusta Gençlik” başlığı altında bu günlere kadar taşınır…
 
“Ulus uludur, büyüklüğün, yüksekliğin, gençliğin Türkçe ifadesidir. Gençlik; esas ve büyük varlıktan çıkan ve ardı arkası kesilmeksizin genişleyen, büyüyen, yükselen, esas varlığın asla inkitaa uğramaksızın namütenahiliğini ifade eden bir Türk kelimesidir. 
 
Şimdi, ” Ulusta Gençlik” tabirinde birleşen “Ulus” kelimesinin manasıyla “Gençlik” kelimesi ne ifade ediyor anlıyor musunuz? Asla inkitiaa uğramayacak bir varlık, bir büyüklük, bir gençlik, bir parlaklık ve dünyaya şamil bir şeref. O halde Türk Milleti, “Ulusta Gençlik” terimiyle ancak bununla ifade olunabilir. Her kafanın anlamakta aciz olduğu yüksek bir varlıktır gençlik. 
 
Yüksek ilim meş’alesini ellerinde tutan ve bununla Türk âlemini aydınlatan kıymetli, seçkin bir muhitte bulunmak fırsatını bana verdiğinizden dolayı çok memnun ve mütehassıs oldum.”
 
Ata sözüdür; elinde tuttuğu yüksek ilim meşalesi ile alemi aydınlatan, diyor. Asla karartan değil. Budur işte Yüksek Ticaretli olmanın temel gereği ve gerekçesi.

Dünyanın küresel bir hapishaneye dönüştürüldüğü şu çağda Okullar ve ekoller korkuların verildiği, umutların gömüldüğü ve dönem egemenliklerinin normalleştirildiği üst seviye mekanlar olarak işliyor ve işletiliyor. Dayatılan, öğretilen ve yaşama geçirilen ise sistemin anca böyle yürüyeceği ve yürütüleceği yaygın ve örgün bilgisidir. Bilişim çağında bu biliş, mevcut düzenin soyut duyarlıklar, esrik duygular ve doyumsuz doyumlarla devamının sağlanmasıdır. Soyut egemenliğin acemileştirdiği gençlere yalnızca ileride çekecekleri acılar bırakılırken somut değerler başkalarının elinde birleniyor, istifleniyor.
 
Seksen yıl önceki o ulu sese kulak verildiğinde o kısacık metinde bu günler resmedilmiş resmen.
 
Seksen yıllık geçmişi olan, Yüksek Ticaret Mezunlar Derneği bir sivil toplum kuruluşu olarak belki de ülkenin en kalabalık ailesi. Ürettiği maddi ve manevi değerleri ile gıptayla izlenen bir ekol. Memlekete yaklaşık iki asra yakın daima pozitif katkı sağlamış bir okul. Yüksek Ticaret Mezunları önünde saygıyla eğilinecek bir dayanışmayı, ders alınması gereken bir birlikteliği yıllardır kurdukları dernekler ve vakıflar sayesinde sürdürüyorlar. Bu güne kadar az veya çok emeği geçen herkese teşekkür etmek bir borç. Çünkü Yüksek Ticaretliler diğer sivil toplum örgütlerinden farklı bir gelenek yaratmışlardır. Yurt çapında en bilindik üç beş gelenekten biri konumundadır hala, unutulmaz bu eşsiz yaratı.

Yıllarca Yüksek Ticaret birikim yarınlara ilişkin birçok mesajı kamuoyuna sunmuştur. Bu sunumlar ilme ve bilime sahip olmasının yanında, cesaretliliği de gösteren bir tavırdır, tutumdur, durumdur, bir duruştur. Bu mesajlar bazı dönemlerde değerlendikçe değerlenir. Ve sabırsızca beklenir.

Özellikle yurtta toplumsal muhalefetin önünün iyice tıkandığı, toplumun her kesiminde özgürlüğünü yaşama ve yaşatma, demokratik haklarını yeterince kullanamama endişesinin ayyuka çıktığı bir gerçek iken beklenti dozu giderek artar. Son günlerde bu beklenti başka bir konuma evrildi. Kamuoyu Yüksek Ticaret ve Yüksek Siyaset bağlamında bir aidiyet gerginliği ile işgal ediyor.
 
Kurumsal kültürün temel ilkesi aidiyet duygusunun geliştirilmesidir. İşte böyle kaotik atmosferde aidiyet ve aidiyet duygusu aşırı önem taşır. Bireyin daha geniş bir birimle ilişkili olan yanının güçlenmesidir asıl olan. Apolitik ve asosyalleşmiş bireylerin oluşturduğu bir toplumda iyice yalnızlaşan ve kalıplaşan bireyin bir topluluğa bağlanma duygusunun ve yeniden varlık olmasının dışa vurumudur ayrıca. Ama sadece duygulanmak ve hislenmekle de kazanılamaz aidiyet. Aidiyet kültürü bireye elbette bir kimlik kazandırır ancak ait olunacak ve olunmuş bir kurumun da olması gerekir. Yani o kuruma ait bir parça olduğunun kanıtlanması, geçerli kanıtın da elde bulundurulması gerekir.

Hamidiye Ticaret Mektebi Alisi’nden itibaren 133 yıldır bir ekolun, okulun, akademinin, fakültenin, üniversitenin devamında mezunlarından sayılmak ve Mezunlar Derneği’nin yüz binlerinden bir isim olarak anılabilmek kayıt ve şartların yerine getirilmesine bağlıdır. Yani organik bir bağ olmalıdır iki tarafı da haklı çıkaran. Bu bağlantı Diploma cetvelinde adı sanı ve namı yazması suretiyle güçlendirilmeli ve icazet ile şehadet kep fırlatılmamış olsa bile diploma ile resmen somutlanmalıdır. Öyle veya böyle yönetsel ve işlevsel politikaları hayata geçirecek kadrosal yeterliliğe ve yetkinliğe sahip olmak yetmez. temel ilke ve amaçları belli bir mezunlar bütünlüğü içinde olmayı sindirebilmek, Gelenekle özdeşleşmiş bir keskin duruştur. Tutunulan ipi kesmek değil.

Bu günden yarına bu hiç de diplomatik olmayan sindirilmişlikten hareketle Yüksek Ticaret amaç ve hedeflere varmak, umuduna ulaşmak için üye mezunlarına bir eylem serbestîsi tanımak ve sağlamak, siyasal aktivitelerin içine katmak ve ülke yönetiminde söz sahibi olabilmek gibi başka bir görevi daha üstlenebilmelidir.

Aidiyet kapsamında tepeden tırnağa kamuoyu çalkalandırılırken gerçeğe tanıklık edecek kişi, yazı, sertifika, fotoğraf, resim, belge, çıkış, mezuniyet, vesika, doküman, nefer, tanıdık, tanık kapsamında koca bir hiçlik söz konusu. Ve hep on yıllardır yokuşa sürülen bir süreç. Aslında tüm eğreti yapılanmaların yanlışlarını görmek ve göstermek tüm Yüksek Ticaretlilerin geçmişten geleceğe taşıdıkları sorumluluktur. Hiç kimse gücenmesin ama bu tarihi sorumluluğu harfiyen yerine getirmek boyunlarına da borçtur. Yüksek Ticaretlilerin kavram çeşitliliğine rağmen katılımcılık ve söylem birliğinde buluşması, terbiye çerçevesinde ülke menfaatlerini gözeten bir tavırlılık göstermesi en paha biçilmez erdemlilikleridir.

O halde durup bakılmaz bu aidiyet meselesi hayati bir meseledir. Sürekli ve en yaygın biçimde Yüksek Siyaset ve Yüksek Ticaret çıkmazında bu aidiyet meselesinin irdelenmesi, yepyeni biçimlendirmeler,  bilgilenme ve bilgilendirme yoluyla düzenlemeler ve böbürlenmeler daha çok yüksek rakımlı tepelere dokunur.  Dokunmalar ve dokundurmalar farklı bir anlam kazanır, gelişir ve diplomayı gerektiren bir meslekte diplomasızlık dip yapar. Bu dipsizlikten diplomatça sıyrılmak da bir yere kadar. Doğrudur yanlıştır, gerçektir sahtedir ivedilikle sonuçlandırılması lazım gelen bu durumdur bu aidiyet konusu. Çözüm aramak korku imparatorluğu baskılarıyla asla korku duyulacak değil, aksine ülke Yüksek Siyasetine reel katkıda bulunmak ve politik kulvarda ise Yüksek Ticaretlilerin önünün açılması manasına gelir.

Bu aşamada çağa uygun kurumsallaşmak elbette çok önemlidir. Dinamizmi eksik, çıkış yapma ve çözümsel patlama beklentilerine yanıt veremeyen yönetsel anlayışlar filizlenen umutları hep bir sonraki dönemlere aktarır. Bu aktarımlar sürdükçe ülkeye yön verecek güce sahip Yüksek Ticaretli kadroların da demlenmiş hayalleri bir bir yıkılır. Kazanımlar el değiştirir. Aidiyet duygusu diplomatik yollardan zedelenir. Yalancı iktidar olmak çarkında bekleşen kadrolar belki hareketli dönemler yaşar ama camianın kolaycılığa teslimiyeti de o denli hızlanır.
 
Toplumun her kesiminde bu ve benzer yüksek mantalite ile gerileyişe ve sıradanlığa zemin hazırlandığı asla unutulmamalıdır.  Artık şu aidiyet kavramı akademik açıdan akademik çevrelerce ele alınmalı ve gerekli yenilenmelere açılım sağlanmalıdır. Şu ‘Yüksek ilim meş’alesini ellerinde tutan ve bununla Türk âlemini aydınlatan kıymetli, seçkin bir muhite’ kim aittir kim değildir hakkaniyet ölçüsünde saptanmalıdır.

Pertevniyal’inden, İstanbul Erkek’ine yurttaki tüm köklü liselilerin gelene genele tavrı ortadayken, Ülkenin en büyük ve en örgütlü sivil gücü olan Yüksek Ticaretin hangi Yüksek Siyasi erkin yanında yer alır ise alsın veya almasın buna bakılmaksızın, bu diplomatik kaos bir an evvel netleştirilmelidir. Yüksek Ticaretli camianın top yekûn desteğiyle nelerin değişebileceğini ve en olmazların olabileceğini aslında herkes bilir, biliyor da. ancak neden ise tüm teamüllerin ve temayüllerin tersine Yüksek Ticaret galiba Yüksek Siyasetten maddeten olmasa da siyaseten çekiniyor. Radikalleşmeden çekinildikçe, marjinalleşmeye kayan bir demir yolu hattında gereksiz ısrar ve direnç zamanla kötü gidişe dur demeyi de zorlaştırır. İş işten geçer gider. Yok çekinilmiyor da öyle izlenim veriliyor ise bir arada bir yerde bir çekinen var demektir.

Her fırsatta övgüyle söz edilen yüz binlerce mezuna sahiplik ve yüz bini aşan akredite üyeye mensupluk ile ülkenin en aktif gücüdür Yüksek Ticaret. Açıkçası uyuyan bir devdir. Artık bu ülkenin en yüksek makamlarda ve en yüksek rakımlarda hakkıyla var olan Yüksek Ticaret’e ve Yüksek Ticaretliye aşırı ihtiyacı var. O halde güncele ilişkin, günü kurtaracak basit söylemler yerine ülkeyi rahatlatacak siyasal diplomatik prodüksiyonlara imza atılması vaktidir çok yakın gelecek.
 
İleride herkesin yaptıkları ve yapmadıkları ile karşısına çıkacak bu Diploma-tik muammada her gün yeni bir perde aralanırken, iddialar cirit oynarken aidiyet bir devlet sırrına döndürülmüştür. Konuşmak suç ve yorumlamak günah. Güçlü veya zayıf tüm sivil toplum örgütlerinde siyasetten maddi beklenti yüksek olduğundan acayip bir sessizlik hakim. Reklamın iyisi kötüsü olmaz belki ama bilenin bilmeyenin Yüksek Ticaret adını zikretmesi ve Yüksek Ticaretlilerin sürece katılmamasalar da ağırlıklarını koymayışları başka bir muamma. Aidiyetin ciddi biçimde ve yılmaz tavırlılıkla Yüksek Ticaret yönünde desteklenmesi ve bu yönde çaba harcanması ise literatüre göre başka bir aidiyet konusu ve paraya endeksli.Yasal gündem oluşturabilecekler veya günden güne artan ve değişen yapay gündemlere göz yumanlar, sorunlara çözüm ve çözüm yolları öngörebilecek ve önerecek konumda olanlar çekilmişler kenara izliyorlar. Ortada bir hukuksuzluk varsa eğer bu seyretmeler de zaman içinde suç kabilinden değerlenebilir. Her şey bir kenara bütün sivil örgütler içinde en önemlisi ve en güçlüsü Yüksek Ticaret. Ayrıca hepsinden öne çıkan bir marka ve imaja sahip. Son günlerde çok yara aldı ve Yüksek Ticaret’in marka değeri de bu sebeple düştükçe düşüyor…
 
Düne kadar bu büyük camiadan habersiz Yüksek Siyasetçiler bir anda Yüksek Ticaretli kesildiler. Bu on yıllarca yakalarına Yüksek Ticaret rozetinden başkasını takmayanlara resmen ayıp etmektir. Bakıldığında o rozetin içindeki semboller bakana göre değişerek karmaşık veya hoş gelebilir. Ancak sembollerin her birinin yüklü anlamları vardır ve bu Yüksek Siyasetçileri zorlar...

“Ticaret Tanrısı Merkür’ün Kanatları vardır rozette. Kanatlar mekân aşan kudretin ve değişimin sembolüdür. Asa ise taksim eden kudrettir, servetin eşit bölümü, gurur ve heybeti simgeler.Yılan, sihir ve füsun kudretidir. Kandırma, ram etme ve ikna sembolüdür. Altın paranın çeyreği ise değer ölçen sembol, mübadeleye araçlık yapan kudrettir. Ve Defne Dalı barış sembolüdür. Ticaretin barış ortamıyla ilgilidir.”

Ömründe yakasına bir kere bile Yüksek Ticaret rozeti takmamışların, rozetin anlamlığıyla bağdaşamayacaklarından asla takamayacakların aidiyeti de bir yere kadar. Diplomasız diplomat kesilmeler de kısa sürede az sayıda ve belirli üyesine seslenildiğinde bile yankısını bir güzel bulur. Küçük zaman dilimine sığdırılmış ufak etkinliklerle dahi çok şeyler söylenebildiği ve başarıldığı ortada iken bu aidiyet duygulanmaları daha çok can sıkar. Üyesel katılım yollarının alabildiğine serbestçe açıldığı, geçiştirmek kabilinden değil, gerçekçi açıdan bir yerlere gelebilmek olgusu güncellendiği halde on yıllarca en ala mevkilerde neden sessiz sedasız ve kayıtsız kalınmıştır anlamaya çalışmak gerek. Bilinsin ki bu geleneksele dayanan zümre nice yanlış gelenekleri yıkar geçer. Veya yıkılmaz.

Yüksek Ticaret kabul edelim veya etmeyelim yıllar içinde Yüksek Siyasetin çok fazla uzağına düştüğünden doğru değerlendirme ve değerlemelerle topluma dönük yüzünü bir türlü yenileyemiyor. Siyaseten kadro göçermesi yapamadığından arada bir ciddi vurgulamalarla ve belli hedeflerinden hiç şaşmadan yoluna devam etse de yenilenemiyor. Güvenirliliği sekterleniyor o yüzden yenilenmelidir. Değişim ve hızlı gelişimin yaşandığı dünyada Yüksek Ticaret komplike bir duruşla tavan yapacak projelere yönelmelidir.  Hakettiği payı alma doğrultusunda hamlelerini ölçülü ve kıvamlı düzenleyebilmelidir. Yönetsel işlerliği ve yansız işlevselliği sayesinde tüm üye yapısını kucaklayan bütünlükte tazelenmiş umutlarla topluma yön veren ve saran bir klasa bürünerek gereğini yapmalıdır. Aidiyet duygusunu kanıtlayanların beklentisi budur.

Yüksek Ticaret’ten Yüksek Siyasete uzanan yolda her yelpazeden devamlı yok sayılsa da bir sivil toplum örgütü olarak ülkeye fayda sağlama ve topluma öncü olma iradesi doğrultusunda efor sarf etmek yeterde artar. Her konuda en sağlıklı yönetim platformları kurabilecek bir ekolun temsilcileri ve bu köklü okulun öğrencilerine fırsat verildiğinde icatları ve icraatları ile ufku nasıl parlatacakları görülecektir.
 
Yüksek Ticaret ve Yüksek Siyaset bağlamında aidiyet duygusunun aslı ile yapmacığı diplomatik yollarla birbirinden ayrıldığında hesabiler değil harbiler kalır. Kalanlar da ilerideliteratürlere geçecek manifestolara, başucu başvuru kaynağı sayılacak kitaplara konu olurlar…

Hiç yorum yok: