25 Nisan 2016 Pazartesi

GÜN AĞARMADAN GEL

GÜN AĞARMADAN GEL

Ağaran saçlarını
gündönümünü gördüğünde ağlayan gül
güldüğünde bülbül
göndere eşitle
gümüş sırma.
Usulünce uzat maviye bulutlara…
Kısırlaşan döngüleri de
dağıt denizlere okyanuslara.
Güz güneşine ekle gücenmişliklerini
kurtul kusurlu düşlerden
sıra dağlara dal.
Kurut gözyaşlarını
düş yollara.
Gün ağarmadan gel.
Estiğinde kara yel
düş yollara
adını unuttuğum caddelere
çıkmaz sokaklara
dal.
Umutla.
Geç kuşatılmışların kavşağından
hayata dönüş sapağını da geç.
Gecikme.
Yavşaklara aldırmadan
sapma hiç dümdüz ilerle
Kurtarılmışların kıyısından sıyrıl
sıtkı sıyrılmışlardan kop
gel adını unutana.
Adres soran mermi gibi
Işkın gibi zıpkın gibi
tek parça.
Adın gün ağartan olsun…
Ağarmış saçlarında güz güneşi sarhoşluğu
Agora meyhanesinde şerefe dursun yıldızlar
İçsin dostluğu yalnız yoldaşlar.
İçelim kışkırtmadan neyi
açalım akşam serinliğinde yar kokulu meyi.
Gün ağarmadan gel.
Gel ve
kaç yıl kalacaksan kal
avunmaz gönlüne aldırmadan.
Hatırlı konuğumsun…
Hatıralı hatırlım
tuğralım.
Aldırmasın gönül başın öne eğilmesin…
Hayatı kapatıp tam uyuyacakken
sende ben
ekranımda sen
ayıldım.
Yollara düştüğün ilk halinle göründün
ey yolcu bırakmam bende seni
sen kal…
Düşmüştüm yollara yıllar evvel bir gün
ağarmadan daha gün
kayboldum…
Adını unuttuğum
tozu dumana kat ara
beni bende.
Altın tozunu yutmadın ise dal hayallere.
Haller hal
hayaller bal…
Değişim sürecine kapılınca balatlar
kapı dışarı serinlik
üşütme.
Sen sen ol
dünya da değişmezleri
değiştirmeyen ol.
Öylece kal...
Ve gel değişmeyene en dik
bir o kadar da yumuşak
coğrafyadan.
Adını unutmuş olsam da
Gün ağartan olsun adın.
Adın andım.

Olsun…
Erkeğim.
Kadınım.

Gün ağarmadan gel…

Hiç yorum yok: