GÜN AĞARMADAN
GEL
Ağaran
saçlarını
gündönümünü
gördüğünde ağlayan gül
güldüğünde
bülbül
göndere
eşitle
gümüş
sırma.
Usulünce
uzat maviye bulutlara…
Kısırlaşan
döngüleri de
dağıt
denizlere okyanuslara.
Güz
güneşine ekle gücenmişliklerini
kurtul
kusurlu düşlerden
sıra
dağlara dal.
Kurut
gözyaşlarını
düş
yollara.
Gün
ağarmadan gel.
Estiğinde
kara yel
düş
yollara
adını
unuttuğum caddelere
çıkmaz
sokaklara
dal.
Umutla.
Geç kuşatılmışların
kavşağından
hayata
dönüş sapağını da geç.
Gecikme.
Yavşaklara
aldırmadan
sapma
hiç dümdüz ilerle
Kurtarılmışların
kıyısından sıyrıl
sıtkı
sıyrılmışlardan kop
gel adını
unutana.
Adres
soran mermi gibi
Işkın
gibi zıpkın gibi
tek
parça.
Adın
gün ağartan olsun…
Ağarmış
saçlarında güz güneşi sarhoşluğu
Agora
meyhanesinde şerefe dursun yıldızlar
İçsin
dostluğu yalnız yoldaşlar.
İçelim
kışkırtmadan neyi
açalım
akşam serinliğinde yar kokulu meyi.
Gün
ağarmadan gel.
Gel ve
kaç
yıl kalacaksan kal
avunmaz
gönlüne aldırmadan.
Hatırlı
konuğumsun…
Hatıralı
hatırlım
tuğralım.
Aldırmasın
gönül başın öne eğilmesin…
Hayatı
kapatıp tam uyuyacakken
sende
ben
ekranımda
sen
ayıldım.
Yollara
düştüğün ilk halinle göründün
ey
yolcu bırakmam bende seni
sen kal…
Düşmüştüm
yollara yıllar evvel bir gün
ağarmadan
daha gün
kayboldum…
Adını
unuttuğum
tozu
dumana kat ara
beni
bende.
Altın
tozunu yutmadın ise dal hayallere.
Haller
hal
hayaller
bal…
Değişim
sürecine kapılınca balatlar
kapı
dışarı serinlik
üşütme.
Sen sen
ol
dünya
da değişmezleri
değiştirmeyen
ol.
Öylece
kal...
Ve gel
değişmeyene en dik
bir o
kadar da yumuşak
coğrafyadan.
Adını
unutmuş olsam da
Gün ağartan
olsun adın.
Adın
andım.
Olsun…
Erkeğim.
Kadınım.
Gün ağarmadan
gel…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder