12 Nisan 2016 Salı

BULANIK SU KAPİTALİSTLERİ VE DİN…

BULANIK SU KAPİTALİSTLERİ VE DİN…
 
Bulanık suda balık avlama mevsimi yaşanıyor bir süredir. Mevsim bulanık su kapitalistlerinin ve o yönde kurgulanmış dine uygun dincilerin tekelinde. Çünkü Tanrı’ya en yakın ve seçilmişlerden savları ile toplumsal arenaya itilenlerin foyası çok çabuk ortaya çıktı. Güvenilenlerin yaklaşan fırtına öncesi ve sonrasındaki tavırları görüldü ve bulanık sularda projelendirilene koşut yolunda yordamında gitmeyen bir şeylerin olduğu da açıkça belirginleşti. Ve geri dönüşsüz bir yola sapıldı…
 
Zaten gündelik yaşamda minnetlikler arttıkça, akıl ve duygular minyatürleşir, özgürlükleri yel savurur, kurtuluş sele kapılır, ihanetler karikatürleşir ve beklenmedik fırtınalar can evinden vurur saltanatı.

Kale kapılarınızorlayan her çılgın fırtınada önce çöl durgunluğu ve suskunluğu yaşanır, sonra ortalık kumlanır ve sonra yine eski ateşler harlanır ve surlar delinir. Bu ateş denizinde şarki şekillenişin şematiği de şaşınca din iman, kitap mezhep adına yapılanların tümü bulanık su balıkçılığından başka bir şey değildir…

Her türden dinci eylemliliğin haraç mezat kutsandığı bu çöl susuzluğunda, çal soysuzluğunda, çil huysuzluğunda ve karabasan kum fırtınasında çifte kavrulmuşluk da kar etmez. Bu etkisizleştirme operasyonunda milletin illetimsi ruhla yine ayni hikâye diyerek geçiştirme meraksızlığı da akla zarardır. Günahtır.

Doğru olmayı ve durulmayı sağlamak yerine, çöl durgunluğunu vurgunlarla vahaya çevirtme planlarını kaşımaktan uzaklaşarak, hesabını sorarız sarmalına girmek ise iktidar ayıbıdır, iktidar kaybıdır.

Kibirlenilen lafta ilerleyiş, yenileniş, gelişim ve değişimde hiçbir gizli formüle dayanmayan sadece dikkatleri kendi üzerinde tutmak, dikteleri kendi nüvesine çekmek diktatörlüğüyle sadece gün kurtarılır. Ama şu Tanrısal bağlanış seçkinliğinin kökten halledilmesiyle fırtınalara da yakalanılmaz.

Yükün en ağırı ise her geçen ve gelecek fırtınada kuru çölde, kum denizinde, kan ummanında hangi âmâna sarılacağını şaşırmaktır. Dünyanın bir olup baş edemediği küresel kriz dönemlerinde yeniden hortlayan kapitalist siyaset ve tipik bulanık su uzantılarının eski kıtada yeni iktidarlar yaratarak bıçak sırtı ilerleyişine kılıf din olduğundan şaşkınlık artar. Yetmez hegemonyaya mezhep ve etnik karıştırıcılık da eklenir. Son yıllarda bu dinsel ulamayla Ortadoğu’da ortalık iyice budandı ve sular durulmaz halde. Bulanık ateşi ise dört bir yana sıçradı.

Şu işbirlikçi bulanık su kapitalistlerini zorba emperyal istilalar da kış uykularından uyandırmıyor. O derin uykuda dünya nimetlerine zil zurna aç dinsel ve mezhepsel bazda en bağnazlardan seçilenler hala işlerine bakıyor. O dini yobazlar ve mezhep şarlatanları daima vardı aslında. Düğmeye basıldı ve büyük sermaye şeytanlarınca hortlatıldılar. Şimdi o bulanık su balıkçıları, din ve mezhep kaçıkları onlarca yıl bekledikleri fırsatı yakalayıp ortalığı bir anda kan gölüne çevirdiler. Ve küskün ve kızgın iç hesaplaşmalarda nice canlar nedensiz yere hala heba ediliyor. Çünkü meşhur ipek yolları, zengin kervan yolları ve tarihi savaş yolları hala güncelliğini koruyor.

Sonuçta bölgede sadece ülkeler boyutunda değil dini, mezhepsel ve etnik kapsamda küçük ölçeklerde, büyük çapta hemen herkes bu tarihsel kavşakta. Her buhrandan her bölgesel kargaşadan sonra kapitalizm ve işbirlikçisi bulanık su kapitalistleri suçlansa da emperyalizm hiç sorgulanmaz nedense. Emperyalizm daima mevcut sistem bozuk algısı yaratarak değişime zorlar. Ve arzuladığı köhne yapıyı para pul, silah mermi destekler. Özellikle kendi yağıyla kavrulan rejimleri yıkmaya yönelir. Bir bir yıkar.

İşte bu en hassas dönemlerde bulanık su kapitalistleri dinsel ve mezhepsel referansla hem de kimden ilham aldıklarını hiç saklamadan vahşi kapitalizmin safına geçerler, emperyalizmin tam emrine girerler. Tanrı’dan korkmadan kara paranın buyruğu altında toplanırlar. Kuyruğa girerler. Kuyrukçuluk yaparlar ve uyruksuzlaşırlar. Bu dinci ve mezhepçi uyuşukluktan faydalanan emperyal istila da onların evine girer.

O durumda din iman mezhep elden gitmez denilse de ki gider, bulanık su dinciliği de artık beş para etmez…
 
Ve Ilımlı İslam anlayışlı iktidarlar, o bulanıklıkta gittiği yere kadar gider. Önü kesildiği zaman, o ılıman iklimlilik neye dönüşür artı Tanrı uhdesindedir.

Hep hüküm sürmek için etmediğini bırakmamak da bir yere kadar. Ilımlı çılgınlıklar elbette an gelecek savrulup, kavrulup gidecek ve düz duvara toslayacaktır. Böyledir zamanın kısa tarihi. Asla değişmez. Geniş halk yığınlarına ılımlı veya alımlı diye dayatılan keskin din, dil, ırk, mezhep kıskacı da bir gün sonlanacaktır. Dayatanlardan da kurtarılacaktır. Yeter ki gerçek dindarlar bir şafak vakti toplu yürüyüşe geçebilsinler.

Şu bulanık suda balık avlama mevsiminde ılıman mutedil din düzleminde yönetmek ve yönetilmek her nevi neoculuğun göz bebeği sayılabilir.  Ancak gerçek din zuhur edince ki çok yakın zamanda eder, bir anı olarak kalırlar akıllarda. Berrak zihinleri öyle veya böyle bulandıran din simsarları ise Tanrı ile baş başa kalırlar zemin kayınca.

Çünkü mahşer elbisesini ki yoktur dincisi dinsizi, dilbazı yobazı, sağcısı solcusu, komünisti faşisti, yanar döneri kanak hünerlisi beraberce prova edeceklerdir, hiç kuşkusuz. Şüphesiz şu değmez sistemde apansız belirir o kara nokta. Ve yutmaya başlar atanı, satanı, vatanı, milleti. Öyle bir illet musallat olur ki topluma iç karartan noktalara sürükler zevatı.

Bulanık su kapitalistleri ve din beyinde açılan tüm pencereleri tıkayınca akılcı davranmak asla söz konusu olamaz.  Çark çekirdeğinden çeperine bozulur. Dipfrizde bekletilen difüzyon başlar. Baştan çıkılır. Baştan çıkmanın sonucunda en gergin yüzlere yansıyan ise Tanrı’ya nazire yaparak rol çalanların sahteliğidir sadece.

Yine de koca bir hiç uğrunadır, bulanık sularda balık avlamak gayretkeşliği. Boşunadır bulanık su kapitalistliği. Çünkü büyük sermayenin planı Dini, imanı, mezhebi, ırkı, milleti, nesebi bahane en adisinden savaştır.
 
Bulanık suda balık avlama mevsimi yaşanır bir süre daha ama eninde sonunda biter. Mevsim bulanık su kapitalistlerinin ve o yönde kurgulanmış dine uygun dincilerin tekelinden çıkar. Sonrası Tanrı uhdesindedir…

Hiç yorum yok: