11 Mayıs 2021 Salı

ÖLÜMCÜL KENT YANILSAMALARI...

 ÖLÜMCÜL KENT YANILSAMALARI...


Ölümcül ihtirasların filizlediği acımasızlık, falezi meçhul aykırılık ve yalandan mahmurluk malum mahkumiyet, tanrılara diz kırma ile sonlanır. Yani kendi sonuna dümen kıran güruh, günah çıkartma veya timsah gözyaşlarına gebedir. Bereketli topraklarda kutsal ocağa sürülen, pencerelerden süzülen ve kapı sürgülerini zorlayan işte o acınası tutkudur. Tut ki evlerden dışarı, zift tutmuş bacalardan içeri facia Tanrısı ile ölümüne, ölümcül yüzleşme. Ölümcül kent kentlileşmesi, ebedi köylülük ve tiyatral yanılsamalar maliyeti kurtarmaz...


Ölümcül kentin boğazına durmuş, tohumuna para sayılmayan ölümcül hava. Kaçan kaçana. Kara humma salgını, karanlık çağa özgü çatı çatı dağılmış, eski zaman tapınaklarından içeriye, kuytulara sığınmış. Kent ortası vurulmuş, kanlı kanallarla yayılmış bereketli toprakların üzerine ölümcül tema. Bir ölümcül diriliş kuşkusu ki, kara sularda boğulmuş evrenin ekseni, aksular bulanmış kentin dağlarında...


Dağ tepe öyle zulümler çağı yaşamış ki ölümsüz kentler, ölümcül tutkuların tuzağında, en acınası hallerde bile yüreklerdeki derin sızıyı avuçlamış. Ölümcül kentler basbayağı ölürken bile bağımlılık ve bağımsızlık arası bir hisle kurulmuş, kavrulmuş cehennem ateşinde. Kalın taş duvarlarda ölümün tatlı dili ve delirişin büyüyen gölgesi kabarmış. Ölmeye gör, görülen ve görülecek olan sonsuza dek kıvamında kıvranmadır. Başı sonu ölümcül ihtiraslarla yoğrulma, acıyla yorulma, yorgun bedenlerin kaldıramayacağı örüntü ve silik görüntüdür.


İlla ki tümden silmeye bir ihtimal vardır. Kentin zulasında zalim buyrukların üstesinden gelinecek günler filizlenir belki. Her felaket sonrası bereketli topraklarla yosun tutmuş taşlardan, karanlık gecelere hep uğursuzluk çöküntüsü akacak değil ya. Ya da çökertmeden çıkılınca çözülen duyguların kışkırtmasıyla dibe çöken merhamet ansızın ayaklanacak. Değil miki merkezden en uzağa tek sorumlu, tüm suçların zanlısı pik yapan zavallılıktır. İşte o yüzden zilzurna ortaklığın cezası tanrılara diz kırmakla ödenmez. Kılıçlar çekilir, kanlar çekilir, kessen akmaz. Bereketli sular çekilmez ve dahi ölümcül ruhlu şelale hiç araya girmez... 


Salt ölümcül anlar biriktiren bu bunca abartılı tabiliği, yığınla tabletler kazınsa, fırınlansa pişirilse ve geleceğe ileti babında bereketli topraklara gömülse asla hafifletmez. Afiyetle safiyetle palazlanan pislik temizlenmez. Kendine vakitli vakitsiz diz kırılan tanrılar da bunca melaneti mutlak affetmez... 


Aforoz edilen kentlerin ölümcül hafızasında öyle anlar canlanır ki; ceviz gölgesinde kurulan hamaklar, asma kütüğüne çakılan semboller, karınca yuvalarında saklanan umutlar, kuytu koyuklarda keşfedilen yazıtlar bile filizlendiremez ölümcül olanları, ölümcül hataları, ölümcül anları. An gelir ölen ölür kalan sağlar kentlerindir. Çünkü kentlerin hiçbirinde barınamaz, genbozanlar ara kara bağlayanlar...


Karı zararı belli, kentin orta yerlerine çivilenmiş esrik yaşananlar, öyle yokluklar çağı başlatır ki sonradan görmelerin kucağında silik ve bitik, kambur ve soysuz mevkiilenmedir hepi topu. Topa tutulan taş duvarları ölüm sessizliği yalar yutar. Ölümcül ihmaller, kent soyluluğu ve ezel ebed soysuzluk arasında uluorta medcezir faslı. Hasıla asla bağışlanamaz uyarsız uğursuzluk. Marazi bağımlılık, bariz düşmanlık, şarki kurnazlık ve büyük yalancılık. Hele ki emanete ihanet ve ahde vefasızlık resmen hiçliğe akaryakıt. Zaten ölümcül fırtınalar peş peşe vurunca, falezlenen fiiller de sırayla karaya vurur. Hırçın dalgalar ise kentin boğazına sarılır. Korkutucu ihtiraslar ve en ölümcül yanılsamalar vurur bereketli toprakları. Saygınlık ve özgürlüğü tüketen, gücü ve yetkiyi yönlendiren acımasızlık, kentin dört bir yanını sarar. Defalarca tekrarlanan entrikalar, defedilesi zevkler ölümcül törenlere bulaşır. Ve kar zarar cetveli yıldızları saydırır... 


Ayıklama sayıklama karamsarlığında propagator bulaşıyla fikirsizlik pik yapar, propagandist değersizlik dip yakar. Ölümcül kent yangınlarında, bütün yanılsamaların dibine, tipsimaların köküne hiç acımadan kibrit suyu...

Hiç yorum yok: