4-6 MAYIS…
Her yıl Mayıs dördü ila altısı arası nar gözlü hüzün yüreğimi kanatır. Bir kez daha ölümsüzlüğe uğurlarım, dost bağına gömülü sönmez fikri, asla solmaz üç kırmızı karanfil Denizler ve pederi şahım Çavusoluyu. Canbabam bende, Denizler Denizkızımda, Terzi içimizde süreriz sürprizlere gebe acı hayatı. Dahili sürgünüz gelincik tarlası dağlara, pupa yelken. Süreç güneşin zaptına yakın olsun olmasın son nefesime onları kesinlikle unutamam. Devrimcilik biraz da unutulmaz yolcuları hilafsız dirençle anmak ve yaşamaktır…
Unutulamazlar çünkü onlar darağacında sehpaya veya mermerden musallaya dikbaşlarına yürümekten asla çekinmediler. Daima deniz cesaretleri ve derya umutları vardı. Yığılmadılar üç beş paraya, yığınlara yoldaş oldular. Yıldızlara arkadaş. Ve hala mavi gökyüzünde turlayan doğanlarda atar nabızları…
Her yıl mayısın ilk haftası dünya yıkılsa solmaz güllerin dikeni yüreğimizi kanatır. Duygu fırtınasında tam boğulacakken babamın beynelmilelliği kuşatır hayatın gerçekliğini. Bir demet soluklanışla Denizlerle buluşuruz. Babam da atlas maviye kanatlandığı, o sınırsız boyuta uçtuğu günden beri eminim onlarla. Baba ve oğulları misali. Şimdilik emanetiniz bende. Bizden sonrasında da emanet, yakın uzak, hırlı hırsız tüm hıyanetçilere inat, Denizkızıma emanet…
Yarenliğimiz yalansız günahsız topun ağzındaydık günlerinden şu yalan dolan yüklü hiç çekilmez günlere. Yirmidört yaşındayken, ‘kendimi Türkiye’nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum’ diyebilme zenginliğinden. İşte o uzun yolculuğa dayanır bizim yoldaşlığımız. Atambabamla da öyle...
Öyle bir tarih örgüsü ki bizi kavuşturan, Mayıs akşamları kızaran ufuklara vurduğunda, en baba gülümü de “Gülünün Solduğu Akşam” toprağa verdiğimdendir. Bu karanfil kokulu yasa bu nedenle alnımıza zindan karası sürülsede asla unutkanlık ve acizlik gösteremeyiz. Hiçbir zaman. Unutmak yakışmaz. Ayrıca arzdan arşa mayıs gülleri öper aklımızdan. Yüreğimizde hasret, zihnimizde öyle biyografiler ki hasleti hamide. Hemde bir yanda “yüz metreyi en hızlı koşan çocuklar” terzi ile babam diğer yanda. Yersiz zamansız ölüme mahkûmiyet. O yüzden yaşanmazı yaşamak incitir ve tekletir yüreklerimizi...
Her mayısın ilk haftası iskele, sahil, meydan, memleket esenliği için turlayanlara babam da katılır. Bende eklenirim kıyıdan. Babam, övülmeye layık yoldaşlar, dostlar, ben ve Denizkızım. İzlenecek en devrimci yolların yolcusu olarak vururuz adımlarımızı mayısın ilk haftasına. Mayıs akşamlarında kızgın güneş renklendirir yeşilden kırmızıya yarım kalmış sevdaları. Babam bende, Deniz Denizkızımda sürgün, güller tomurcuklanır, sararan yapraklar canlanır ve lacivert taş üzerine kazınacak bilgelik şekillenir...
Çağlayanlar çağlar, çetin ceviz rüzgârlar vurur iskelelere. Atlas yelkenleri şişirir zamansız ölümler. Anılar rengârenk gökkuşağı ve yeniden demlenir ömür. Çünkü ölümsüzlüğe doğmaktır gaye...
Dört bir yanda ölüm meleği, havada karada melanet, kıyı bucak hıyanet, kenar köşe ihanet, yıldıramaz hiçbirimizi. Her seneyi devriyesinde “Gülünün Solduğu Akşam” çöktüğünde, size özlemle yanarım...
Uğurlar olsun dost bağına gömülü sönmez Fikri, solmaz üç kırmızı karanfil Denizler ve sarsılmaz pederim şahım Çavusolu. Zihnim kara toprağı öpene dek sürecek bu sonsuzluğa erişen hüzün. Sonrası ibrişim kuşaklar sarılacak, imgeler yeşerecek ve dostlarla buluşulacak.
Hararetle sıramızı bekliyoruz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder