DİN VE DEVLET...
Felsefe gerçek dünya, din sanal dünya bilgeliğidir. Politika ve devlet sorunlarını din, bilgiye dayanmayan ve kendisiyle çelişen türden önermelerle düzenler. Bir diğer açıdan din devleti kendi ilkelerine bağlı kaldığından, farklı din ve mezheplere eşit vatandaşlık ortamı yaratamaz. İşte bu yüzden din devletinde dışlananlar, dinden kaçarak başta insan hakları olmak üzere tüm beklentilerini felsefeyle karşılamaya çalışırlar. Aklı öteleyen ve dinden yararlanmaya çalışanların her tavrı tutarsızlıktır. Bilimi rehber edinenler ise tutkuyla felsefeye bağlanır...
Devletin ruhu olmalıdır, dini değil saptamasının dayanağı hiç bir dini veya dine dayalı devlet, gerçek devlet olamaz gerçeğidir. Ancak kilise, camii vesaire devleti olabilir açılımıdır. Zaten tüm dinsel kurumlar halkla ilişkilerini salt iman ve kör inanç üzerinden kurar. Böylece politikayı düzenleyen dinsel kurumların emrinde olanlar ve din temsilcisi olanlar daima yüce bir lider arayışındadır. Bu kez katmanlar dini otorite yerine otoritenin dinine yönlenir. Güçlü bir dini organizasyondan yoksun mezhepler zaten devlette asla etkili olamazlar. Böylece demokrasiden de kopulur.
Modern devletler dini politikanın emrine sunarak, dinin otoriteye açık desteğini alırlar. Temel tez açıktır ve testlerle din ve devlet kaynaştırılır. Öyle ki; "Her türlü otoriteye boyun eğin çünkü her otorite Tanrıdan gelir" çıkarsaması kabullenilir. Oysa öğrenilmesi gereken otorite sağlanması değil, kurulan otoritenin kime hizmet ettiğidir. Eninde sonunda şöyle bir noktaya varılır ki zamanla dinin genel ruhu yok edilir ve varedilen korkuyla din birilerine aitmiş gibi kullanılır. İşte bu açıkça dinsizliktir. Dünyevi küstahlıktır.
Dik çarpanlarıyla genişleyen çok çarpanlı bir düzenektir din. Gerçek üzüntü ve isyanın dışavurumudur veya herşey bir yana her türlü isyana protestodur. Yani din ezilen insanın iç ezgisi, kalpsiz dünyanın sıcaklığı, ruhsuz toplumsal koşulların ruhudur. Öz olarak din "halkın afyonudur" aldatıcı mutluluktur. Bu politize edilmiş duruma gerçekçi sol bakış açısı ise dini ortadan kaldırmak yani politikayı gerçek mutluluklar üzerine yeniden dizayn etmek olmalıdır.
Ayrıca dinsel eleştiriler dinin aylasıdır. Gözyaşı vadisinde zincirlenenlerin zincirlerine dadanan ve süsleyen hayal çiçekleridir. Süslü veya süssüz umudu eriten zincirleri kıran, yeni zincirler yerine insanoğluna yakışanı vasıflandıran dinsel eleştirilerdir. İnsan kendi çevresinde dönmediği sürece, çevresinde dönen aldatıcı bir güneşe sığınır ve din ile ısındığını ısıttığını farz eder. Oysa devleti ellerine geçirenlerin dayattığı bir yanılsamadır dincilik. Biçimlenen ve biçimlendirilen kurgu, kutsalı var etmek için kendi özüne yabancılaşan dini organizasyonların ortaya koyduğudur. Din temelinde yapılandırılan devlet ise insanı tarihin hem öznesi hem nesnesi yapar. Akıl ve bilimden uzaklaşan, teknolojiyi kullanırken şaşkın, üretirken ürettiğine yabancı olan uyarlama bir nesildir uygun görülen. Din-bilim çatışması çerçevesinde hapsedilişin amacı ise kilise, camii vesaire esaretinde bir düzeneğin sürdürülmesidir.
Korkmadan yapılacak din eleştirisi aslında dünyanın eleştirisi, siyasi ve ekonomik yapının eleştirisidir. Tüm eleştirilere karşın devletin kutsalı var etme çabası resmen insanına yabancılaştığını da ortaya koyar.
Din ve devlet sarmalında akıl ve felsefe dışı ortaya koyulana karşı koyan da sol bilgeliktir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder