MAZERET MEZATI...
Siyaset ve toplumsal hayat resmen mazeret mezatı. Çünkü her zorlanılan meseleye, mazeret bulmak en kolayı. Bahane çok. Hele her şey sıradanlaştıkça bir kuru özür dilemeye gereksinim duymak bile yok. Kuryelik tiryakiliğiyle kabahat üstüne kabahat. Tek maharet yüksek maliyetle kalabalıklardan uzak durmak veya içten pazarlıklı zihniyetle mahiyete girmek...
Bu Truvavari girdapta gerçeklerle yüzleşmek ise vicdanen en acıtan, hasarı en ağır tokat. Felek çarptı mı bir kere maziyi temizleyecek, kirlenmeyi silecek güç takat kalmaz. Mazi paspas. Asparagas bahaneler, asortik mazeretler üretildikçe hayatın simetrisi bozulur. Herşey hepten sıradanlaşır. Sırlarla dolar her an, her anı. Sıkıştıkça mazeretlere başvurmak yerden göğe haksızken, haklı çıkma çabası yersiz kabalaşmayı günceller...
Kaba saba tavırla salt günü kurtarmak maksatlı, günden güne artan mazeretler, alacakaranlığı köpürten, Doğan ışığı karartan, maziyi körelten, körpe fidanları gücendiren mertebeye evrilir. Yinelenen tamamen yolunu yitirmişliktir. Yapılan edilenin topu yokoluş yolunda arsızca kabarmak ve kabalaşmaktır...
Ve böylesine banal kabına sığmazlıktan ve pandemik bulaşıdan temizlenmek ise çok uzun yıllar alır. Bir yandan içten içe kirlenme sürer. Diğer yandan bu katmerli sürgüye sürmanşet mızmızlanmalar da yetmez. Sırf mazeret üretme peşine düşme düşkünlüğü, gün olur kendi peşine düşülmeyeceğini de getirmez. Yani bin yılların emeğini hiçe sayarak, her şeyi pervasızca geride bırakış, hiç beklenmedik biçimde tenha patikalara sapış, yıllar yılı yenilen içilen kaba aldırmazlıktır. Atlanamaz ayıptır. Standardı olmayan sapmadır. Büyük günahtır. Yüksek beklentileri, bekle gör haline indirgemedir. Yani çelbeşik akılla kör kuyunun dibine çöreklenmedir.
Zaten dibe vurunca çanak çömlek çatlar, temel ihtiyaçlar da birden artar. Hayatın yaralayıcı ve yıkıcı yönü iyice keskinleşir. Mazeret ve mezat tezgahında fason işlenenler, işbilmezlere nasıl empoze edilirse edilsin başta edebi zorlar, edibi sonsuz rahatlatır. Haraç mezat işler, içler açısı boyutta ve açıkça siyasete işler. Ve kaçınılmaz son üç aşağı beş yukarı besbellidir..
Aslı astarı, genel rahatlık için her taşı ayrı tekmelemek gerekir. Her kara taşa ayrı muamele. Planlananlar dışında gelişen, yürek çarpıntısıyla çelişen ve ardında hiçbir iz bırakmayacak görülen plastik hayat, sıralı geçişleri hazırlar. Ve esnasında yakaya evrensel korku yapışır. Ve çirkin süprüntüleri, kolayca süpürmek için ana arterler umuma açılır. Hatta zaman ve mekan ayıracında en maraza korkağı bile asla korkmayacak hale getiren bir kızgınlık yaratılır. Çünkü belli mevzuların maruzatı, mazereti olmaz. Ve bu aşkın mazeret mezatı, siyaset ve toplumsal hayat etiğini de yer bitirir.
Ayrıca epey zorlanılacağı bilinen her vakaya, hayalen mazeretler sıralamak, tırmanan depresyonu daha da derinleştirir. Heyelanı ve hezeyanı tetikler ve hayat idare edilemez, çoğalan zorluklarla baş edilemez noktaya sabitlenir. Bu resmen ruhsuzca kayboluş ve fütursuzca kaybediş durumudur...
Durumdan vazife çıkaramayan suratsız veya ifadesiz suratlarla kayba dönük çözülmeler, yüreği ağıza getiren her çatışma ve gereksiz çarpışmalar belki çapsız kazanımları getirebilir. Ancak bu zararı epey ileride anlaşılacak çaplı kaybediştir aslında. Çünkü mazeret tüccarlığı da iflasa tabidir. Tabiyatıyla meziyetmiş gibi saplanılan hantal tutkuların mazeret gösterildiği her edepsizlik, toplumsal edebi de zorlar. Ve daima edibin hiç kıyıdan bakmadığı ama apaçık gördüğü ıssız limandır manzarayı bozan. Denizi karartan. Ve lisanı harbi ile harp başlatan...
Siyaseten kepazelik ve pespayelik pimini hiç çekinmeden çekenler, sığ siyasette bile kolayı zor edenler, elbette her doğrucu eylemi ve doğrultucu eylemciyi düşman görürler. Onları yaptıklarına mazeret, sarp uçuruma bahane gösterirler...
Oysa mazeretli veya mazeretsiz, bahaneli veya bahanesiz, bayağı imkansız görünen halleri tek alternatif saymak resmen ateş hattına savrulma ve kaynayan politika kazanında kavrulmadır. Meselenin özü her vakaya bir sürü hercai sebep sıralamak değil, doğru seçime, doğruyu seçmeye odaklanmaktadır. Çünkü seçimsel etiketlenmelere ve tecimsel vesikalara bahane ve mazeret üretmek, bananeci tavır sergilemek asla avantaj sağlamaz. Kayıp giden hayatların bedeli hiç bir şekilde ödenemez. Mazallah neyin mazereti neyin mezatı birbirine karışır. Kısasa kısas kutusu aklı karıştırır...
Kıssadan hisse, kara çalılar çatkapı çalımla hışırdayınca sinsi pikin ördeğinin titremesi haşmetlenir. Aşırı güvenilen kanatlara inme iner. Ve yamaçtan aşağı diplenmemeye, diplomatik paraşüt gerekir. Çünkü hep işin kolayına kaçarak meseleyi zorlaştırmak, mazeretlere sığınmak, katıksız kahırlı ve sığıntı bir hayata yakınlaşmadır.
İşte zaman boşinançla yakınsama yüzeyine yapışan yüzsüzlerin, zor da olsa toplumsal hayat gereği edeble, edeplice edipten uzak durma zamanıdır.
Hiç değilse siyaset ve toplumsal hayat mezatında meze olmamak için...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder