9 Ocak 2018 Salı

YENİLMEDİK, YANILDIK…

YENİLMEDİK,  YANILDIK…

Biz, memleket otuz milyonken doğmuşuz. Şimdi seksen milyon. O günlerde İstanbul yaklaşık bir buçuk milyonmuş, şimdi on beş milyonu çoktan aşmış yirmiye yanaşmış. Yani, İstanbul dünyadaki yüzlerce ülkeden daha büyük. Tam elli iki sene evvel babamız yan yana iki köyden birine şimdiki Birlik Mahallesi'ne iki göz bir mutfak yapmış. Köyler, Esenler Köyü ve Atışalanı Köyiçi. O zamanlar iki köyün nüfusu üç beş bin var yok. Bugün İstanbul’un orta yerinde 16 mahalleli bir ilçe. Üç yüz küsur bin seçmeni var. Nüfus 600 bine dayanmış. Ama hala koskoca bir köy. Bunca sene değişen sadece nüfusu ve beton binaları. Günden güne hep geriye gitmiş. Sözde yığınla gelişmeye karşı biz hep aynı yerdeyiz. Hala işçiyiz, emekçiyiz, emekliyiz, küçük esnafız. Kenti kuranlar, yerlileri ve eskileri olarak çoğumuzyine geçim derdindeyiz. Oysa atı alan Üsküdar'ı çoktan geçmiş…

Gelmişi geçmişi belli, Atadan sülaleden CHP'liyiz. 80 faşist darbesinden sonra emaneti koruma maksatlı 87 yılında CHP Bakırköy ilçesine o zamanlar SHP’ye üyelik başvurusu yapmışız. 94 yılında Esenler İlçe olduğunda belediye meclis üyeliğine aday olmuşuz. SHP ile CHP birleşmesinde CHP kurucu yöneticilerindeniz. Partiyi kuran, 2,5 dönem yani beş altı yıl yöneticilik yaptıktan sonra istifa eden, bir daha da yönetmeye talip olmayan biriyiz.

Onlarca yıl sonra ciddi anlamda kollektif anlayışla birlikte yönetmek için yola çıktık, İlçe başkanlığına aday olduk. Elbette durduk yerde adaylaşmadık. Yıllar içinde hep izlenen politikalar, yol ve yöntem hakkında itirazlarımız oldu. Daima doğruları gösterdik durduk, dilimizin yettiğince anlattık. Önerilerimiz tutmadı. Esenler'de iyi kötü onca değişime karşın bir şeyler hep aynı kaldı. Ve siyaset otuz yıldır fazla değişmeyen, yenilenmeyen bir yerlere gitti.

O yüzden çıktık aday olduk, yıllardır aynı isimler, eskiyen yüzler siyaset sürüyor, aynı kişilere benzer roller dağıtılıyor dedik. Kongreler rol kapma üzerine kurban ediliyor, yanlış yukarı doğru akıyor dedik. Ne yazık ki gençlerimiz partide hak ettikleri derecede yükselemiyor, onlara ilerleyecek kulvarlar bir türlü açılmıyor dedik. Hele kadınlarımız kota ayrımı olarak görülüyorlar dedik. Parti on yıllardır uzaktan kumandalı yönetilim, sokma akıl, kulaktan dolma bilgi, fitne dedikodu ve siyasal kültürsüzlük yüzünden darboğaza sürükleniyor dedik. Gittikçe hayat tarzına endeksli özel siyaset temel alınıyor, ilkelilik,  hoşgörü ve dayanışma yok sayılıyor, yaşamsal izlenimler ve yerel siyaset içten dışarı tıkanıyor, uyum intizam bozuldukça bozuluyor, önyargılı üstünlük sağlama planlanıyor dedik. Tüm yeniden yapılanmaların önü kesiliyor, ben merkezli siyasal açılımlara prim tanınıyor ben merkezcilik ağır basıyor, biz unutuluyor dedik. Peşin hükümlerle rekabet ve parti içi demokrasi sekterleniyor,  yetkin ve etkin deneyimli kadrolar filtreleniyor,  kongrelerde nitelik öğütme mekanizması kurulmuş nicelik hesapları yapılıyor dedik. Parti içi demokrasi monarşi ve mutlakiyet tabanlı resmen yok ediliyor, klişe kalıplarla birbirinin benzeri yönetsel yapılarla parti iyice kabuğuna hapsediliyor, taklit ve kopya düzeneği ile çalışan çelişkileri bol bir uyumsuzluk ve geçimsizlik harmanlıyor dedik. İşte tüm bunlara karşı çıkabilmek ve siyasal özgürleşmeyi hayata geçirebilmek için çıkıp aday olduk dedik.

Biz hala gençlik yıllarımızdaki ideolojimizi savunuyoruz. Kim ne derse desin yıllarca savunduk savunuruz da. Siyasal yaşamımızda çoğunlukla dik durduk. Genel iradeye dönük örgüye ve yerel sarmala boyun eğmedik. Sınıf tabanında, taban kitle düzleminde siyaset yaptık dedik. Bu siyasal dayanaklarımıza güvenerek, hiç çekinmeden otuz yıldan sonra emeğimize göre yükselmek hakkımızdır düşüncesi ile adaylaştık. Negatif gelişmelerden kimseye sorumluluk postalamadan,  kimseyi sorumlu tutmadan yolumuza devam edeceğiz, bu bilinçle yola çıktık. Biz siyasetin alfabesini biliyoruz, yükümüz çok ağır işimiz kolay dedik.

Dediklerimizi dedik, bir güzel dinlettik ama karşıya tam geçiremedik. Yine yeni rejimin gereksinimi güçsüz ve kompleksli karakterler ve egemen güçlerin partiyi dizaynı gerçekleşti. Resmen acı gerçeklere göz yumuldu.  Bu kongre memleketin getirildiği noktada belki de son fırsattı. Kaçırıldı.

Nedense malum bir karanlığa girdik çıkamıyoruz, battıkça batıyoruz. Artık bu yüzyıllık partide ideolojik saptamalar içeren doğrultuda siyaset yapmak, doğruları savunmak ve yeni bir dünya önermek iyice zorlaştı. Yarın için ortaya özgür düşünce ve özgün eylemler koymak, çağa dönük modern öneriler sunmak kısırlaştı. Bu kör kuyu siyasetinden kurtuluş planları saltanatın tekeline takıldı. Maalesef partide durum bu merkezde.

Dediklerimizde baştan sona haklıydık, bundan sonrası için söyleyeceklerimizde de baştan sona hak sahibiyiz. Çünkü aritmetiği yapıldığında görülür, asla yenilmedik sadece yanıldık. Yalnız bir yerde yanlış yaptık. Kader belki tesadüflerle şekillenebilir ama siyaset asla ilahi ve mucizevi boyutta itaat ile geliştirilemez dedik, işte bu noktada yanıldık.


Tek yanlışımız budur…

Hiç yorum yok: