YENİLMEDİK, YANILDIK…
Biz, memleket
otuz milyonken doğmuşuz. Şimdi seksen milyon. O günlerde İstanbul yaklaşık bir
buçuk milyonmuş, şimdi on beş milyonu çoktan aşmış yirmiye yanaşmış. Yani, İstanbul dünyadaki yüzlerce ülkeden daha
büyük. Tam elli iki sene evvel babamız yan yana iki köyden birine şimdiki
Birlik Mahallesi'ne iki göz bir mutfak yapmış. Köyler, Esenler Köyü ve
Atışalanı Köyiçi. O zamanlar iki köyün nüfusu üç beş bin var yok. Bugün İstanbul’un
orta yerinde 16 mahalleli bir ilçe. Üç yüz küsur bin seçmeni var. Nüfus 600
bine dayanmış. Ama hala koskoca bir köy. Bunca sene değişen sadece nüfusu ve beton
binaları. Günden güne hep geriye gitmiş. Sözde yığınla gelişmeye karşı biz hep
aynı yerdeyiz. Hala işçiyiz, emekçiyiz, emekliyiz, küçük esnafız. Kenti kuranlar,
yerlileri ve eskileri olarak çoğumuzyine geçim derdindeyiz. Oysa atı alan
Üsküdar'ı çoktan geçmiş…
Gelmişi geçmişi
belli, Atadan sülaleden CHP'liyiz. 80 faşist darbesinden sonra emaneti koruma maksatlı
87 yılında CHP Bakırköy ilçesine o zamanlar SHP’ye üyelik başvurusu yapmışız.
94 yılında Esenler İlçe olduğunda belediye meclis üyeliğine aday olmuşuz. SHP ile
CHP birleşmesinde CHP kurucu yöneticilerindeniz. Partiyi kuran, 2,5 dönem yani
beş altı yıl yöneticilik yaptıktan sonra istifa eden, bir daha da yönetmeye talip
olmayan biriyiz.
Onlarca yıl
sonra ciddi anlamda kollektif anlayışla birlikte yönetmek için yola çıktık, İlçe
başkanlığına aday olduk. Elbette durduk yerde adaylaşmadık. Yıllar içinde hep izlenen
politikalar, yol ve yöntem hakkında itirazlarımız oldu. Daima doğruları
gösterdik durduk, dilimizin yettiğince anlattık. Önerilerimiz tutmadı. Esenler'de
iyi kötü onca değişime karşın bir şeyler hep aynı kaldı. Ve siyaset otuz yıldır
fazla değişmeyen, yenilenmeyen bir yerlere gitti.
O yüzden çıktık
aday olduk, yıllardır aynı isimler, eskiyen yüzler siyaset sürüyor, aynı
kişilere benzer roller dağıtılıyor dedik. Kongreler rol kapma üzerine kurban ediliyor,
yanlış yukarı doğru akıyor dedik. Ne yazık ki gençlerimiz partide hak ettikleri
derecede yükselemiyor, onlara ilerleyecek kulvarlar bir türlü açılmıyor dedik. Hele
kadınlarımız kota ayrımı olarak görülüyorlar dedik. Parti on yıllardır uzaktan
kumandalı yönetilim, sokma akıl, kulaktan dolma bilgi, fitne dedikodu ve
siyasal kültürsüzlük yüzünden darboğaza sürükleniyor dedik. Gittikçe hayat
tarzına endeksli özel siyaset temel alınıyor, ilkelilik, hoşgörü ve dayanışma yok sayılıyor, yaşamsal
izlenimler ve yerel siyaset içten dışarı tıkanıyor, uyum intizam bozuldukça
bozuluyor, önyargılı üstünlük sağlama planlanıyor dedik. Tüm yeniden
yapılanmaların önü kesiliyor, ben merkezli siyasal açılımlara prim tanınıyor ben
merkezcilik ağır basıyor, biz unutuluyor dedik. Peşin hükümlerle rekabet ve parti
içi demokrasi sekterleniyor, yetkin ve etkin
deneyimli kadrolar filtreleniyor,
kongrelerde nitelik öğütme mekanizması kurulmuş nicelik hesapları yapılıyor
dedik. Parti içi demokrasi monarşi ve mutlakiyet tabanlı resmen yok ediliyor, klişe
kalıplarla birbirinin benzeri yönetsel yapılarla parti iyice kabuğuna
hapsediliyor, taklit ve kopya düzeneği ile çalışan çelişkileri bol bir
uyumsuzluk ve geçimsizlik harmanlıyor dedik. İşte tüm bunlara karşı çıkabilmek
ve siyasal özgürleşmeyi hayata geçirebilmek için çıkıp aday olduk dedik.
Biz hala
gençlik yıllarımızdaki ideolojimizi savunuyoruz. Kim ne derse desin yıllarca
savunduk savunuruz da. Siyasal yaşamımızda çoğunlukla dik durduk. Genel iradeye
dönük örgüye ve yerel sarmala boyun eğmedik. Sınıf tabanında, taban kitle düzleminde
siyaset yaptık dedik. Bu siyasal dayanaklarımıza güvenerek, hiç çekinmeden otuz
yıldan sonra emeğimize göre yükselmek hakkımızdır düşüncesi ile adaylaştık. Negatif
gelişmelerden kimseye sorumluluk postalamadan, kimseyi sorumlu tutmadan yolumuza devam
edeceğiz, bu bilinçle yola çıktık. Biz siyasetin alfabesini biliyoruz, yükümüz
çok ağır işimiz kolay dedik.
Dediklerimizi
dedik, bir güzel dinlettik ama karşıya tam geçiremedik. Yine yeni rejimin
gereksinimi güçsüz ve kompleksli karakterler ve egemen güçlerin partiyi dizaynı
gerçekleşti. Resmen acı gerçeklere göz yumuldu. Bu kongre memleketin getirildiği noktada belki
de son fırsattı. Kaçırıldı.
Nedense malum
bir karanlığa girdik çıkamıyoruz, battıkça batıyoruz. Artık bu yüzyıllık
partide ideolojik saptamalar içeren doğrultuda siyaset yapmak, doğruları
savunmak ve yeni bir dünya önermek iyice zorlaştı. Yarın için ortaya özgür
düşünce ve özgün eylemler koymak, çağa dönük modern öneriler sunmak kısırlaştı.
Bu kör kuyu siyasetinden kurtuluş planları saltanatın tekeline takıldı. Maalesef
partide durum bu merkezde.
Dediklerimizde
baştan sona haklıydık, bundan sonrası için söyleyeceklerimizde de baştan sona
hak sahibiyiz. Çünkü aritmetiği yapıldığında görülür, asla yenilmedik sadece yanıldık.
Yalnız bir yerde yanlış yaptık. Kader belki tesadüflerle şekillenebilir ama
siyaset asla ilahi ve mucizevi boyutta itaat ile geliştirilemez dedik, işte bu
noktada yanıldık.
Tek yanlışımız
budur…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder