28 Ocak 2018 Pazar

SAVAŞLARA İÇ DIŞ GEBELİK


SAVAŞLARA İÇ DIŞ GEBELİK

İç veya dış gebeliklerle girilen tüm paylaşım savaşlarında çanların kimler için çaldığı, salaların kimlere okunduğu hiç fark etmez. Aksi seda, akla veda, canlar feda ile girilir tüm savaşlara. Her savaş böyle, bu savaşta da aynen öyle…

Resmen sınırsız savaşların ve kirli çatışmaların kıyısında eski dünya. Tarih arenasında cılız bahaneleri ve zayıf hikâyeleri olan nice savaşlar yapmış insanlık. Ve daha nicesine de içten dışa gebe. Sudan sebep taraf edilenler acımasızca çullanıyorlar birbirinin üzerine. Safça savaşacaklar artık. Sanki başka çare yokmuşçasına birbirlerine girişecekler. Böyle işliyor orman kanunu. Savaş tanrıları böyle emrediyor belki de.

Yani boşa telef olunduğu kimsenin umurunda değil. Ortama büyük bir aldatmaca, ayartmaca, apartmaca egemen. Abartmaya meyilli egemen sermayenin oyunu sahneleniyor. Kimse anlamıyormuş gibi davranıyor, anlamazdan geliyor. Zaten savaşlar istatistiğe dönüştürülen bir formata çekilince daha çok acılar çekilir. Savaşmak daha bir vazgeçilmezleşir. Savaşı kader görmeler artar. Paralı gurka savaşanı karizmatik gösteren bir dünya birikimi peydahlanır. Bu varsılların işine gelir. İştahla savaş çarkı işletilir. Şimdilik durum bu.

Bu kanlı çarka tutulanlara göre borca harca savaşta ölmek kimsenin derdinde değil. Çünkü ölmek dilli dinli ellerde bir güzel değersizleştiriliyor. Veya tüm kayıplar şehit statüsünde mertebelendiriliyor. Savaş öl eşittir cennet. Canı gönülden barış istemek bir yana, sadece barış demek bile baştan sona vatan hainliği…

Peki, hangi vatan toprakları, nereler yekpare satıhtan sayılmış düşünen bilen yok. Varsa yoksa müdahale, harekât. Dünyayı fırtınalar ve savaşlar, harpler ve kasırgalar tuzağına çeken kapitale endeksli ağır aksak yaşamlar primlendiriliyor. Pırasa gibi dökülmeyi bitirecek olan ise bellidir ama bitik farz ediliyor. Sonuçta bu ehliyeti olmayanların elinde oyuncak edilen koca dünyada, tüm eziyeti yine analar ve çocuklar çekecek, yeni mazlumlar üreyecek görmezden geliniyor.

Bu körlükle koca dünyanın en eski coğrafyasında savaşlar hiç bitmeyecek besbelli. Ayan beyan bellidir. Böyle de belletilir. Kızışma günleri geldikçe, oyunlar oyuncular değiştikçe sıra dışı görülen savaşlar yağmur ormanlarını da kuşatır. Çölleri de. Kurşunlar, mermiler, bombalar, gazlar yağmur gibi dökülür bereketli topraklara. İnsanlık kuşatılır, medeniyetler çöker. Savaş kutsanır, savaşanlar kutsallaştırılır. Oysa yiten akla çare, savaşlara vedadır, barış.

Aslında kulağa çalınan salalar, peşi sıra salları kovalamak, salavat getirmektir sadece. Hası ise barış müziği dinlemektir. Barışa selam sermayenin serbest dolaşımına da engeldir, yenidünya sistemine de. Savaşa dikleniş, büyük sermayeye bir karşı duruştur. Ve ilahi emre itaat, retçi yörüngeye oturuştur. Şımartılan savaşçı tavır ise aslında yıkılışın, çöküşün dışa vurumudur. Ayyuka çıkarılan her ne olursa olsun öldürmek üzerine basit bir kapitalist kurgudur.

Bu kapitalist kurgulu emperyal bataklıkta, belli insanlar adı ve namına insanlar öldürmeyeceğim demek veya maddi çıkar odaklı insanlar öldürülmemeli demek nedensiz suç ve günahtan sayılıyor. Ayrıca aynı dağın eteğinde biri diğerine zıt, alabildiğine karşıt gösterilen ayni yaşam tarzı düşmanlaştırılıyor. Aslında savaşa, savaşmaya gerekçe bu coğrafya da hepten boş, muamma. Gerekçe denilen, neden gösterilen kısaca resmi körleşme. Çıkarlara dayalı keskinleştirme. Emperyalist kültür dayatması, kültür emperyalizmi.  

Kültür denilen de çoğu kere aynıdır, benzeştir, eştir, beleştir. Ayrıca öyle karakteristik özneler vardır ki ancak savaşla, savaştırma ile var olur. Barışta ise yok olurlar. Zaten savaşlar on yıllardır sınırlar ve sınıflar üzerine olma vasfını da kaybettiğinden her fırsatta bu özneler devreye sokulur. Güdülenir ve güdümlenir. Bu yüzden savaşmalar hiç bitmez, bitmeyecektir de.

Çünkü varsa yoksa varsılın daha da varsıl olması, köşe dönenlerin kaçan rahatıdır düşünülen. Ben merkezli emperyal açılımlardır kıyasıya kıymetlendirilen. Kıyametlere sürüklenmek ise indirilenler üzerine kısmetlendirmedir. Yani yenide savaşlar da kılık değiştirmiştir. Kılıksız, kimliksiz, klipsel statüde vahşi bir kalkışmadır senaryolandırılan. Senaryoya özgü çok aramadan kapıda bulunan piyonları hazır, figüranları nazır bir dramdır, bu kadim coğrafyayı daima illete bulayan. Az bereketli bu topraklar hep hilelerle donatılmış, savaşlar dönemi açılmıştır yüz yıllarca. Yaşananlar aynıyla budur.

Yani yaşlı dünyanın merkezinde yeniden aksi seda, akla veda, canlar feda, büyük sermayeye pervane bir fedailik elektriklendirilmiştir. Kimler çarpılacak belli. Bu uygunsuz uygulamada çanlar çalıyor, salalar okunuyor kimsenin derdi değil. Her barışsal çıkarsama nafile farz ediliyor, savaşlar sınırsız sabırsız sürüyor.

Savaşa gebelik,  savaşlara iç veya dış gebelik hiç değerlendirilmiyor, değerlendirilmeden hurra…

Hiç yorum yok: