11 Ocak 2018 Perşembe

SÜRECE SEYİRCİ OLMAK ÜZERİNE…

SÜRECE SEYİRCİ OLMAK ÜZERİNE…
 
Süreç kongreler ve büyük kurultay süreci. Baş tacı edilen yazı o süreç yazılarından. Sürece seyirci olmak ve izleyici kalmak üzerine yığılmış cümlesi. Bazen öyle bir duruş gerektirir sıkışan süreçler…
 
Yaşanan yine kitlenmiş ve sıkıştırılmış bir süreç. Kongreye üç gün kala zor bela adaylaşılan veya adaylaşıldığı belli belirsiz, doğru dürüst netleşmeyen bu süreç sonunda herkesi yine bir başına, dayanılmaz üzüntülerle ve asla yapılmaz özeleştirilerle baş başa bırakır. Tekdüzelik faslında kral tacıyla taçlanmak da kurtarmaz içeri dahil olanları ve kenardan seyredenleri.
 
Sınırsız eleştiriler odağında sıcak temas ertesinde seyreyle gözüm İstanbul’u diye başlar anılar. Hey gidi soya çekim solculuk, on yıllardır sırları sabırla ateşe gömer, bir ömür sır tutar, bir ömür sur yıkar. Yetmez. Surun üflendiği güne nispet, kırmızıya yeşil, aleve kızıl, maviye deniz, sıcak demirlere Canandan Can katılır. Yetmez. Katılımlar gecikmişliği örgütler, yalan yanlış yarını öğütler. Kamplar kurulur. Kula, kurda, kuşa eğilmeden direnilir.  Eriyip eriyip dirilir dil. Yetmez. Dava uğruna diklenince de ateşe pervane suya yazı olur hayatlar. Yetmez. Hep bir şeyler eksik kalır.
 
Bir şeyler eksik ilerlerken diğer yandan biz yazgı buymuş, yazgımızmış deyip durmayız. Rasyonel aklın rengi hangi ahenkli kelimelere hükmeder ise biz o saflaşmadan yana kalırız. Gerisi hükümsüzdür bize…
 
Ayrıca sürecin uyum ve başarı ile işlevselleşmesi işlevselleştirilmesi artık kendisine gelmesi gerekenlerin işi. Kendilerine gelsinler ve gerekenleri yapsınlar. Gerekenin yapılması, yeniden yapılanma süreci kapıda. Ya mert dayanır ya da işler yine kapalı kapılar ardında halledilir.
 
Her iki koşulda da tüm aktivitelere katılanlar gerçek kimliklerini ortaya koyamazlar, koyma cesareti gösteremezler ise beklenen son tecelli eder. Yiğitlik gösterseler bile siyasi arenanın genel geçer kurallarından sayılan safsatalar işletilir mi acaba. Bilinir bilinmezlik. Eğer birleşme,  bütünleşme ve başarma üzerine işletilesi süreç tam bitme tükenme noktasına evrilirse korku dağları bekler. Aşağıdan yukarı aktif rol oynamak da hayallerde bir resim olarak kalır.

Zaten süreci iyi veya kötü yönlendirme veya yönetme yeterliliğini bir şekilde ellerine geçirenler, yanlışta ısrarcılar ve mevcudu savunanlar çemberin dışına çıkmasınlar. Çıktıkları an her şeyi baştan kabul etmişlik ve direnmemişlikten doğan sıkıntı ve sinirlilik gelişen süreci sırların döküldüğü fırtınaya çevirir.
 
Böylece derinden yıkılış bir kez daha tavandan tabana yayılır.  Bünyesinde yepyeni dersler ve yepyeni başlangıçlar barındıran bir süreç daha açılmadan kapatılır. Süreç kademe kademe hademeleşmeye kayar. Sorunları gidermek esasına dayandırılmış harcanan çabalar caba olur. Muhtemel ama tahminsiz bir biçimleniş halk yığınlarının sürece katılımını da engeller. Kim ne derse desin, kim neyi savunur ise savunsun yanlışta ısrarcılık devam eder. Süreç bu kısır düzeyde kalınca her şey gelenekselleşmiş yanlışları tekrardan doğrulama doğrultusunda değerlenir. veya doğrulatma düzleminde temelleri atılan temelsizlik yeğlenir.
 
Yeğlenir çünkü yerel sürecin tutarsız ve arsız şekillenişine el pençe divan duranlar, yereli göz ardı ettiklerinden dolayı genel süreçte özel düşler göremezler.
 
Göstermezler…

Hiç yorum yok: