7 Şubat 2016 Pazar

ŞEHRİYAR…

ŞEHRİYAR…

Şehir eskiydi
yesyeniydi şehriyar
yardan geçemediğimden sellere şerbetlendim.
Selvilendim
dudaklarım kurudu
gençliğim yandı.
Paslı bir akşamüstüydü bastıran
boğazıma çöktü
sonbahar.
Çarpıldım cereyana
yaşanan
garip bir yolcunun hazin yol öyküsüydü
çetin geçen.
Tozlandım
kirlendim tepeden tırnağa.
İçimde üç kişilik yalnızlık çarkı
iyice yalnızlaştım
çarketmedim.
Toparlandım.
Ve bu çirkin şehirle senin için seviştim
çarpuk çurpuk
mahşere kadar sadece senin kalarak.
Nice sevişmelerden sonra
arsız bir çocukçasına ağladım
gözyaşlarında arındım.
Küfür küfür estirdim
geleceğe hayıflanarak.
İsyanımı sağır sultan duyar
sitemlerimi
şiranda şehriyar.
Şehrin akciğerinde binlerce habis tümör.
Hapislik eskiydi
ve şehrin eskimiş viyolasını öptüm
ikinci el aşk borsasında.
Senden çaldım seni
sahte ışıkların gölgesinde.
Her şey eskidendi
Aşkların da en hakikisi.
Var yok diyarında kördüm
güler yüzlü eski âşıklarımla öpüştüm
gördüm.
Bir günüm yandı
geçti günler
yıllar binnar.
Provokatör bir kimlik yaktı ampulleri
şehri patlattı.
Yaslı bir yıldönümüydü
eskiydi şehir.
Eskidim.
Beynime sarktı yalanlar
aklım çelindi
küllendim.
Şehrin eskimiş ışıklarıyla yıkandım
ve şehirlerarası yolculuğum başladı.
Koyu kıvamlı bir akşamüstüydü
ıslak havlulara sarıldım yetmedi
alev alev tutuştum
yandım.
Hayatıma çöktün
çöktü hayatım.
Şehrin esrimiş ışıklarıyla öpüşmeden
Güneşle ay
yıldızlar
bir yumruk yemiş gibi yolculandım.
Uğurlayanım su dökenim olmadı
hazlı bir akşam üstüydü.
Varlığım eski bir şehirdi
Vardığım da.
Ve şehrin yenilenmiş ışıklarıyla daha öpüşmeden
yenilendim.
Duysun şehriyar
Yenilmedim…

Hiç yorum yok: