20 Ekim 2018 Cumartesi

GÜNEŞ...

GÜNEŞ...
 
Tam tepemizde son gücüyle parlamak da güneş. Kızgın ve son saatleri. İçimizde, aklımızda ise akın var Güneşe akın repliği. İsyan isteği. Önümüzde ise takibinde zorlanılan dalgalı bir deniz. Ve yakın tarihten bu güne uzanan o en paha biçilemez anılar. Tüm zamanların en vazgeçilmezleri.

Ne varsa içinde saklı...
 
Saklı kentlerde bir zamanlar doğanın kusurlu detaylarına gizlenmiş kaçınılmaz gerçekler vardı. O acı gerçekler deneyimli ve incelikli fikirleri yok etti. Varoluş hikayelerini de sonlandırdı. Ama her son bir başlangıç. Güneş korkusuzluğun, cesaretin ve ölümsüzlüğün simgelerini yarattı. Sıradışı sembolleri tarihe kazıdı. Şimdi memleketin her köşesinde aynı beklenti. Varolma mücadelesi. Dünyanın dört bir yanına ulaşan aynı maharetlilik.

Tam izahıyla bir zamanlar tüm süreç gözler önünde cereyan etti. Tipik bir uyanış macerası bitti. Bitirildi.
 
Hey biz buradayız, akın var akın Güneş'e akın heybetlendikçe preslendi. Uyanış beyin gücü ve emek ile sınırlı kaldı. Aklı besleyen dönüşüm, ruha dokunan hayata işlenen bir seslenme nidası olarak tarihte yerini aldı.
 
Tarihte vardık, varolacağız ve Biz buradayız diyerek.....
 
Buradayız çünkü sonsuz ve göksel devinimin sembolüdür güneş. benliği de renklendirir. Denizden havaya hep en eski çağlardan bu güne tutkuları anlamlaştırır. Geleceğe geri sayanlara, demirdik eridik diyenlere, denizden ilham alanlara en çekici seçenektir güneş...

Dikenli bir çizgide asil ve eşsiz güzellikte altın mineral karışımlı bir paravandır sipersizlere. Sirensiz uzaklıktır. Veya en yakınlıktır. Sedefsi mavi bulutların arasından aksuya büyülü dokunuşlarla dökülen. Sırsıcak bir sarılıştır yollara. Hayat yolcularını soldurmayan, soluklandıran andır. Candır atmosferden içeri dünyayı kucaklayan.
 
Vizyonu evrensel, yaradılışı bütünlük tür. Bitmeyen kavgaya kendi sıcaklığını veren üstünlük. Geri kalmışlığını ve geri kalmışlıktan beslenen geri kalanları da yakan sürgün.
 
Öyle ki hışmını gösterir hiç çekinmeden...

Hiç yorum yok: