30 Temmuz 2017 Pazar

KARENTİNA

KARENTİNA
 
Kızarmış balık kokuyor
tahtalar tahtırevanlar.
İri bal damlacıkları şehvetlendirdikçe
aklımın üzengisini
azap duyarım.
Arakladığım keyifle yetinirim
ve kala kalırım üzüm gözlerde
en yaslı .
Uyku akar göz bebeklerimden yavaşça
kıyıya vuran bebekler ağlar koynumda
ve altın sarısı salkımlar okşar gökyüzünü
iki yana sallanırım.
Maviye sırnaşır silik rüyalar.
Rüyalardan kaçıp
dalarım dalgın deryaya.
Ve yükseklik korkusunu yenerim
kokuları diplediğimde.
Tanrılar katı kızarmış balık kokuyor
taze süt ağızlı gül tenli melekler de
mitolojiden süzülen tanrıçalar da
düdüklü şeytan da.
Veryansın etmekle de olmaz ki dar pencereye
Dar vakit doğar
işlenmiş metal parçası parlaklığında güneş.
Isırır alnımın çatından
kızgın lavlarda ıslanırım.
Kasım kasım ısrarcı ateşin gözü
alımsı akşamlarda
tutar yakamdan
yine de grimsidir çakışan bulutlar.
Ve kızıl ötesinde
demiri döven tebessümle eşleşirim.
Ruhumu kurşuna diziyor soğuk esintiler
seller sular yakıyor tenimi ve
taş duvar dipleri kızarmış balık kokuyor.
Hep karanlıkta bir ışık arıyorum solakça
bulamazsam yağmursu gözlerde saflaşan yaşamı
altın sarısı bukleler okşar aklımı.
Aklımın üzerinde akıl tanıklığı
bal damlayan ağzımda ararım yetimliğimi.
Gurbeti hasreti.
Öyküler söyler mavi balıklar solungaçlarından
suya, dağa, doğaya, doğana
ara başlık
Kızarmış balık kokuyor Karadeniz…
İki laf arası biricik öksüz adaya birlenirim
geceleri ağartan yırtık ağlara ağlarım
Uykuya yatar yorgun yüreğim yavaşça.
Ve hırçın dalgalar şehvetlendirir rüyalarımı
çelikten bir yürek ve kağıttan bir gemide.
Yırtarım mağma tabakasını
kızarmış balık kokuyor dört bir taraf
arafta karantinadayım…

Hiç yorum yok: