4 Ocak 2014 Cumartesi

"HOŞ GELDİN 2014, MUTLU YILLAR DÜNYA…"

"HOŞ GELDİN 2014, MUTLU YILLAR DÜNYA…"

Ülkede yerli yersiz korkuların ve yanlı zaafların inşaa ettiği koskoca bir yıl daha geçti. Son dönemecinde sönmemeye yalpalayan sarı ışığa akıl yatırmanın sonucu aniden beliren yolsuzlukların ifşa edildiği 2013'te geçti gidiyor ve 2014 kapı aralığından bakıyor…

Günü güne bağlayarak yoğun ve yorucu bir yılı daha eskittik ve yenisini bekliyoruz. Dördüncü evresindeyiz yolsuzluğun ve yoksulluğun. Bu günden şeytanı taşlasan ne fayda, taşlamasan ne zarar ayrıca yazsan ne yazar, yazmasan ne yazar…

Son günleri ateşten gömleğe dönüşen eski yılın bu son yazısını yazmaya beynimiz elveriyor da, yeni yı yazısı olamayacağından elimiz varmıyor bir türlü. Zaten yeniye yazmak uzunca bir süredir anlamını yitirdi. Yaz yaz nereye kadar sürecek bu işkence Allah biliyor. Ancak yazı kendiliğinden iz sürmeye başlayınca ve kelimeler birbirine zamklanınca durmak yok diyoruz, direnmeye devam.

Bizimkisi kendi çapında kara gölgeye devrilmeden, yolsuzluklara evrilmeden soylu sufi yarenliğini yaşamak sadece. Soysuz ve çapsızların topuna da ağlama efekti ayarlamak satır arası…

Taze ve yepyeni umutlarla, kapkara göğü yırtan fişeklerle, yaratılan renk cümbüşüyle, eksiksiz şölenlerle, karşıladığımız 2013’ü yine ayni şekilde uğurlayıp 2014’e yelken açacağız bir gün sonra. Ve yeni yılı ağırlayacağız tam 365 gün süresince deniz ile beraber...

Yazıya dökülmüş insanlık tarihini kişisel çıkarlar ve ayarsız hırsların yönlendirdiğini çok iyi bilmemize karşın entrikacı niyetlere inat, umutlanmıştık, sevinmiştik, eğlenmiştik 2013 gelirken. Ama 2013 çıkarken kendine Müslümanların üstü azar azar kapatılan yaptıklarını görünce içimiz karardı yine.

Sahte hayatlara eşlik eden kişisel vaatlere aldırmadan, ülke için bolluk ve bereket yılı olmasını dilemiştik âcizane. Türküler, şarkılar, halaylar, horonlar eşliğinde hoş geldin demiştik yeni yıla. Yaşlandık mı ne, 2013’ün 365 günü, harala gürele çok çabuk geçti. “Göğe direk denize kapak olmaz” misali sırlar, serler, savlar, kutular yerlerde süründü yine. İnsanlık yerlere serildi yine yılın son günleri. Her aklı başında bireyi delilendirecek, çıldırtacak, yığınla kötü olaya bir de yolsuzluk katarı eklendi ve yaşanmazlar yaşandı.

Küçük kıyametler de koptu böylece…

Sıcak gündem oluşturmak için değil bu sözler gerçeğin ta kendisi; İnsanlık onuru yine hiçe sayıldı. Silivri ülkede en tanınan kaza olmaya devam etti. Bir adımda gözaltılarla, sansür, baskı ve sömürü eksilmek bir yana arttıkça daha da arttı.
 
Hayıflandık, incindik, üzüldük, yerindik ve şaşırdık yine. Aslında klasik sayılabilecek tek bir cümle yeter bu kaypak dünyayı anlatmaya;

İçten gelmese de ‘eğer yaşamak denirse adına, yaşandı, yaşadık ve bitti gitti... 

Sözün kısası çalınan hayatları görmezden gelenlerin sırtının sıvazlandığı, çalanların palazlandırıldığı ve dahi ilahlaştırıldığı kuru gürültü harmanlaması bir yıl çalındı ömürden. Yaşayıp görmek ve illet olmak yine bizim payımıza düşen sermaye oldu.

Kılbazlıklar, madrabazlıklar çelik kasalarda, ağır ahşap dolaplarda, ayakkabı kutularında saklandıkça ve tüm gizli saklılar en umulmadık anlarda savruldukça, ortalığa saçıldıkça, yaşam zembereği boşanır saray yavrularının bile. Zümrüdü Anka ve Ebabil kuşlarının kanat çırpması da çare olmaz o vakit sultan saltanatına.

Ve acılar, yıkımlar, sürgünler yaşanır, yaşatılır öz memlekette...

Hesapsızca, enikonu özenilip bezenerek, düzenlenen kurallar silsilesiyle sus pus olmuş bireyler, kimliksiz kişilikler, kullar, tebaalar, kılbazlar yaratılmaya çalışılan ülkede, kumpaslara gelmeden, dimdirekt durarak, eski ve yeni yıllar adına, gelecek adına, özgürleşecek toplum adına, umutlu yaşayıp mutlu yaşatabilme niyetliliğiyle her dem doğruları haykırmaktan, nefes aldığımız sürece asla çekinmeyeceğiz.

Çekinmeyiz kimseden, çekinmeyiz sonsuzluk cetvelinden, çekinmeyiz hesaba çekilmekten…

Hoş geldin 2014, mutlu yıllar dünya, umutlu yıllar insanlık alemi…

Hiç yorum yok: