11 Ocak 2014 Cumartesi

BİRİLERİNE ZENGİNLİK, ARTA KALANLARA ISTIRAP…

BİRİLERİNE ZENGİNLİK, ARTA KALANLARA ISTIRAP… 

Erozyona uğratılan değerler ve keseleri doldurmaya çevrilen emeller sınır tanımaz bir yol yordam kazası ve yolsuzluk sorunu yaratınca ülkenin kucağına bir ateş topu düştü. Dünya saltanatının sonu dünyada da vardır gerçeğinin unutulması ile hayatı, hayatları hiçe sayarak işlerine bakanlar böylece açık düştü. Ve gün ışığına çıktı gizli kapaklı tüm yapılmışlar. Ayrıca sürtüşmelerle su yüzüne çıkan ve yıkımlara yol açacak yeni süreçler de açıldı kendiliğinden ama gardlar alındı hemen.

Sonradan vatanperverlik taslamaların ve yakın zaman tutkularının tamamının paraya endekslendiği ayan beyan görülünce imparatorluk rüyasından uyanıldı bir anda. Aklın bir ucundan diğer ucuna, tadından yenmez iktidar aşkının nasıl kıytırık manzaralarda heba edildiği anlaşıldı maalesef. Uyduruk vatan cephelerinden bu yana bu güne böylesine kara suratlı gulyabanilik görmedi şu ülke. Radyo ajanslarında halkı halka jurnalleyen cepheleşmelerden bu güne faşist dönemler de dâhil böylesi bir yangın, ağır baskı yaşamadı şu garip halk.

Zorbadan mucize beklenmez dönemlerini direne, ezile, dayana aşıp gelmiş bu halk parsayı pis işlerin adamları toplar, temiz insanlar nal toplar gerçeğini çok iyi bilmesine karşın şimdilik susuyor. Buzdağını donmak pahasına bal tutan parmağını yalar iskele babasına bağlamak alışkanlığı yine hortladı, hortlatıldı. Ama nafile. Vaatlere, dualara inanıp, iyi adam görülenlere güvenmenin sonucu işlek ticaret yollarında, nefsinin arzularına direnemeyip nefsine esir düşenlerin ellerine tekrardan tutsak düşmektir post-realite. Çok yönlü esaretlerin yaşandığı şu fakir ülkede karşılıklı ve gönüllü tutsaklık azınlık birilerine zenginlik, arta kalanlara ıstırap dışında hiçbir katkı sunmayacak yakın gelecek. Herkes bilincinde artık gidişatın. Çünkü kendine Müslümanların yolu açıldıkça açıldı, kaldırımlar daraldı…

Kronikleşen geçim sıkıntısı ve açlık sınırında, toplumu dilenci konumunda gören bir devlet yapısı mantıksızlığı ile sandıklara oy depolamaya uğraşılıyor hala. Mahrumiyet ve ayrımcılık standardında aynılaşan ve yabancılaşan kitleler hizaya sokuldu ve safa çekildi afra tafrayla. Naza çekenlere ise sokakta harp var, düşman var üslubuyla saldırıldı, afsız hilafsız. Uyku çölünde bedevilik aşılanan halk tam her şeyi sineye çekmek üzere konuşlandırılmışken haram paraların haram insanları yüksek gerilim cereyanına çarpılıverdi. İkincisi, üçüncüsü ve diğerleri şimdilik önlendi, ertelendi gibi görünüyorsa da boş laf kampanyası çabuk geçer. Laf ebeliği köşe kapmacaya dönmez bu kez. Kumpanyada kampanalar bir susar bir çalar ve çan kulesinde yığılı çelişkiler olgunlukla notaya dökülür her fırsatta. Rota artık değişti...

Paranın madeni tınısında kaybolanların aile fotoğrafı her çevreden her çerçevede ayni pozlarda görülünce tafsilat, tahsilât gücü bir anda el değiştirdi. Tahribatı yapanlar sıyırmak için yalan kahramancıklara yıktılar ihaleyi ama tutmaz. Çıplak dağlara gölgesi düşecek, alık balık zehirleyen talancı sığıtmaçlar tarafından bile aklanamayacak tecrübelerin olabileceği geç de olsa anlaşıldı çünkü. On seneye varan uygulamalar ve uygunluğa duran uydurmalar apaçık ortaya dökülüverdi.

En mütevazi bakış açısıyla bile muamma, yüz bin altın değerinde ipek yolu üzerindeki gizli saklı kutulamalar, o seyahatlerde karaktere bulaşan haksızlık yapma sapkınlığı ve tüm yolsuzlukları, affetmek ise yine şu yoksun halka mal edildi. Bu dev boyutlardaki götürülüşe, seçimde hesaplaşılır kandırmacası ve yutturmacası bağlamında yine seçmen kesecek mükafatı veya cezayı.

Hayâ yırtılınca dikiş tutmaz saptaması yapanlar dahi maden kasnağında ihtiyaç fazlası, ihraç artığı kuklalar işleyen bu devranın gün olur biter gerçekliğini akıllarından çıkarmışlardı. Gelinen aşamada kumanda ipleri el değiştirir ise vay o kuklaların tahtasına, boyasına. Çünkü ilenyumlar yaşayan bu millet denkliğin zıtlığından doğan bu yer sarsıntısını, yeryüzü yarığını, bu kapatılması güç kara deliği er veya geç yozlaşmanın eseridir diye algılar ise kâseler, keseler, küpler boşalıverir aniden.

Elde avuçta ne varsa kutulanmışsa da, hele hele toplumun döğüşkenleri ayaklanır ise bu minval üzere, toplumun sözde değişkenleri sığınacak liman ararlar akından karasına tüm okyanuslarda. Çok yemin malı sattırır ama gürül gürül isyanlar da dükkânın kapısında yatar. Saltanatı sürerken unutulmuş olan budur işte.

Ayrıca karanlığa taş atarak, attırarak ışık vurulmazmış yalanına bu kez de aldanmak, adanmışlara ve aldanmışlara birinci sınıf biletin kalmadığı uzak yol kompartımanına bilet kaçaymış, derbi maç kaç kaçmış kaynağından, sızmasından öte bir nefes aldırmaz arada kalmışlara…

Hiç yorum yok: