11 Ocak 2014 Cumartesi

BİRİNCİ SINIF YOLCULUK BİLETİ KAÇA?

BİRİNCİ SINIF YOLCULUK BİLETİ KAÇA?

“Kıyamet günü nereye gitmek istiyorsan hazırlığınızı ona göre yapınız”…
 
Öncelikle bilinmesi gerekiyor ki özgüven duymadan ulu orta ahkâm kesmekle ülkenin üzerine çöken bu açmazdan kurtulmak olası değil. Ne kadar garibi kandırırsak o kadar paklanırız, idesi ise mahşeri bir yanılgıdır. Kusurların azameti karşısında kıvranmak ve her akçesiyle milletin olanı görmezden gelmek,  hileyi milletten üstün tutmaktır. Bu fiil yeryüzündeki sözde en cesur olmak ile özdeştir, ama bir yere kadar. Çünkü toprağın altında hesap başka işler, kayıtlarda ise asla hile bulunmaz.
 
Dünyayı sadece kendilerine yaratıldığı yalanına kapılanlar,  kapılananlar, kananlar kendilerine adam kandırmayı seçerler doğal olarak. Milleti toptan küçük görmek işte o an başlar ve ötekiler oluşur kendiliğinden veya oluşturulur. Aslında milleti küçük görmek değildir işin özü, kendini küçültmektir olduğunca.
 
Öyle bir fırtına patlar ki ansızın en hazretleri bile vurur geçer peşi sıra kasırgalar.
 
Teğet geçme mantığı bu kez işlemez, işletilemez. Ve Üsküdar’dan Sarayburnu’na ulaşmak hayal olur o tufanda. Hüdayi yolunu iyi bilmek de hiçbir işe yaramaz. O; “Kimsenin bilmediği patikalar açar en gariplere. O patikaların götürdüğü nice cennet bahçeleri vardır emre amade. Ama fırtınayı çağıranlara nice cehennem odları ve kodları belirir dar geçitlerde.” Böyledir işte bollukta adam sanılmak, darlıkta ise  mihnetlenmek. Milletin unutkanlık hastalığına güvenerek heyecana gelmek ziyadesiyle boşlukta kalmaktır sel vurunca, volkan patlayınca.
 
Ampulü bulan Edison aslında karanlıktan korkardı bilmek gerek…
 
Birileri için basit görülebilir, basite indirgenebilir son olaylar. Yolsuzlukları daha başlamadan durdurmak baş ağrısı yaratabilirdi belki ama geçerdi kısa sürede. Ama açığa çıktıktan sonra tahkikatları engellemek travma yaratır. Yoktur böyle şey, iftira, komplo diyerek kapı kapı dolaşmak ise kanserin tüm organlara yayılması demektir bilmek gerek. Kefenin cebi yoktur hatırlatması yapan her dünyalıyı suçlu görmek ve suçludur muamelesi yapmak ise bu habis urdan ölmek demektir, bilmek gerek.
 
Gülüp geçmiyoruz bu ibretlik olaya, sevinmiyoruz da iyi oldu gibisinden. Ayni derde düşmemek merhametliliği taşıyoruz yürekte ve bu suça müptelalara her defasında bakış açımızı derinleştiriyor ve geliştiriyoruz. Duvarlarda oluşan delikleri ve çatlakları doldurmak marifeti kime mahsus ise ona direnmektir, mastara gelmemek gayesidir ve tarlan güneş görüyor mu diye sormaktır tüm yaptığımız.
 
Birinci sınıf yolculuk nasıldır, birinci sınıf yolculuğu kaçadır, ne pahasınadır bilmeden yapılamaz, yapılırsa böyle hüsran olur yolun sonu. Her terbiyesizliğin şaşkınlık ve tiksintiyle izleyenleri mutlaka çıkar her adi adli olayda bile. Bu devasa devasızlıkta, tansiyon yükseldikçe birinci sınıf uçmak, türbülanslara düşmeden yol almak ve kanatlar yere vurmadan inmek inanılmaz boyutta güçleşir bilmek gerek.
 
Hatayı önce kendinde sonra millette aramaktır aslında en erdemli davranış ve eda.
 
Yangından çıkış kapısı olarak görülen ve uygulanan hangi metot olursa olsun, önce halktan olmazsa Tanrı katından döner bilmek gerek. Hele delikler haddinden fazlaysa, geniş ve yama tutmayacak gibiyse kara delikler ve hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ise bir daha bir daha düşünmek ve bilmek gerek. yaprak dökümünün tarih yapraklarına işlendiğini…
 
İktidar ve ihtiyar olmak ve bu sebepten muktedir olmak en düşman kardeşleridir insanın, insanlığın.
 
Öfkeyi kontrol etmek veya zihni sakin kılmakla bir süreliğine sadece bir süreliğine dost kalırlar. Sonra o dost veya düşmanlık yani İktidar ve ihtiyar olmak ve bu sebepten muktedir olmak, performans artırmak için hayatın şekilciliğine konsantre olunduğunda değerden düşmenin temel taşlarını döşerler insanın önüne, bilmek gerek.
 
Zamanı veya devranı hep kendine kendine yorumlamak ve devir daimi kendince iyi kullanmak değildir bunca gürültüye sebep.
 
Dosta düşmana rezil rüsva olmaktır tüm mesele. Zaten birinci mevkide yolculuklar o aşamaya kat edilmişse, halkoyunun dikkati tüm hükümetsel faaliyetlere, kamusal alana çevrilmiş ise aktiflik süreci de pasifleşir bilmek gerek. Negatif enerji yayıldıkça endişeler arttıkça, bencilleşen şemayı inceleme çeşitliliği de edebiyat olmaktan çıkar, manşet olur. Ve her atılan adım uzak bir âleme veya sınıfsız bir yolculuk biletine dönüşür. İnce manalı ve imalı sözler ile araca binerek yola düşmek esenliktir, tepeden inme ağır sözleri sarf etmek ise içinde yeller esen dolmuşa binmektir, bilmek gerek.
 
Sırlamak, kollamak, suçlamak, yakınmak, kişisel marka değerinin ucuzlayışının en basit göstergesidir aslında. Ve kusurlar araştırmaya sebeptir, manasız inada sebep değildir. Birinci sınıf yolculukların vazgeçilmezliği bazen insanı kendi kendine yardım yapamaz mertebeye çıkarır.
 
Yol üzerinde uyumaktır asıl suç.
 
Hele hele gece uyunacak ise sıcak suyun soğuk sudan ağır olduğunu, tuzlu suyun tatlı sudan ayırtıldığını iyice bilmek gerekir…
 

Hiç yorum yok: