24 Kasım 2013 Pazar

YEREL SEÇİM SÜRECİNDE, GÜLEN AYVA AĞLAYAN NAR…

YEREL SEÇİM SÜRECİNDE, GÜLEN AYVA AĞLAYAN NAR…
 
Yerelden ülke geneline er veya geç sayılabilecek bir mahalli seçim süreci yaşatılmaya başlandı. Eleştiriler ve polemikler arasında sıkışmış siyaset; demir tavında dövüldü ve çeliğe su verildi, birilerine de yol verildi…
 
Bunun üzerine içlerindeki kızgın protestoyu bastıranlar, kırgınlar prospektüsünde adı geçenler, müzmin ayrışmayı bir kenara bırakıp, halinden muzdaripler mevzileri bir bir boşaltıp adaylaşma yolunda ilk adımları attılar. Birkaç gözetleyicisi kaldı bu akla zarar gidişatın, onların da görmezden gelineceği aşikâr. İşlem tamam, iktidar istedi bir göz, muhalefet verdi iki göz.
 
Son yıllardaki bu doldur boşalt manevraları ile mekanizmalar bozuldu bozulacak. Siyaset tetiğinin boşluğunu kim düşürecek bakalım, bekleyip göreceğiz. Siyaset piyasasında satılacak ruh da kalmayınca elde avuçta gelenler gidenleri aratacak gibi. Çaresizlik çare olunca gül bahçesine, gülen ayva ağlayan narı oynuyor tüm siyasi figürler.
 
Bu toz duman bulutlu ortamda, popülist kültür melankolisinden kaçınarak siyasi gündeme dair yazmak da gittikçe zorlaşıyor. Çünkü yazmak, incelikle planlanmış olsa da, her an illegal sayılabilecek bir eylemliliktir. Asla legal resmi veya korsan gösterilerle işi yoktur yazının ve yazar kafaya takmaz altın yaprakları. Yazar nakkaş misali tüm olumsuzlukların altını oyar altın kalemiyle, kırmaz ve iktidara yaslamaz…

Ayrıca; Gülünç yanılgıların ve yanılmaların yansımasına yanıt vermek, halk yardakçısı gibi davranmak da yazın serüveni değildir. Yazar tüm medya ve sırça köşeleri bu aymazlık içinde sürünse de kanmaz, aydın olmanın gereği, cazibeli yutturmacılara ve yutturmacalara daima ayna tutar. 

Şu garip memlekette birileri gibi boğaza nazır veya uydu kentlerde bol kepçe, her şey hazır bir hayat yaşamıyoruz ki; durduk yerde uydusal sosyopatlığımız azsın. Seçimlerin yaklaştığı şu son günlerde geçmişe ilişkin yörüngesi kaymış izli-gizli ne varsa ortaya dökülecek olsa da, oltaya takılmayız kalan kısacık ömrümüzde. Damıta damıta imbikten süzülenleri yazar, en zorlu yolu seçip muhalif yanımızı yine önde tutarız. Helaline haram karışmış konu bolluğu olsa da, taşıma suyla değirmenin dönmeyeceğini biliriz. Ve değirmene gelen su bir gün kesilir ise korkusuyla hiç yaşamadık ve yaşamayacağız. Çünkü Yel değirmenlerini de biliriz hakkıyla ve en adaletlisinden.
 
Yaşamla her negatif karesinde boğuşmaktan, sahipli kelimelerle boğuşmaya dermanımız kalmadığındandır, cümlelerle, cümlesiyle iyi geçinmemiz. Sanılmasın ki, çaresiz ve umutsuzuz. İnanırız ki çare en umutsuz anda kapıyı çalar.
 
Aklımızın eseri, gözlerimizin önünden renkli mi renkli film kareleri uçuşuyorsa da, kıyamıyoruz ziyan etmeye. Çünkü Türkiye’nin aklı-fikri-zikri tutuklu, gözaltındayız topyekûn bugünlerde. Sinemanın dilinden, fotoğrafın renginden, romanın, öykünün, şiirin gücünden yararlanmadıkça da siyasetteki yer sarsıntısı ve zemin kayması arttıkça artıyor. Tıkılıp kalıyoruz sanki hala tüm serbestliğe karşın, meclissel rahatlığa rağmen saç telleriyle-başörtüsü arasına.
 
Yerelden ülke geneline bir baş eğme, boyun eğdirme, saydırma süreci yaşatılıyordu sözüm söz diyen insanlara. Seçimlere yakın bakacağız bir genleşme olacak mı? Bu siyasi kargaşa ve propagandasal temaşa potasında eritilmek rolü biçiliyor yine halka. Hiç istemesek arzulamasak da yaşanan ve yaşanacak olan durum bu.
 
Kim ki inadına, baş ve topuk selamı vermeden ama saygıda kusur etmeden dik durur ve direnir onunlayız her an. Sözcüklerden kalemize, altın kalemimizle ısrarla protest çizgiler çizmeye, çizdirmeye devam edeceğiz. Çünkü katıksız sevilme ve taraflı popüler olma derdimiz yok asla.
 
Siyaset arenasında her neden ise her koşula ve her ortama uyanlara, ileride muhtemel siyasi enkazın altında kalacaklara ve siyaset mezarlığında yerini alacaklara doğrusu ellisinden sonra ‘mizah’ biraz zor geliyor insana ama sadece bu ‘komedya nereye kadar’ demek geliyor içimizden.
 
Öyle bir sahne ki bu siyaset sahnesi, yerel seçim sürecinde aklı yaşında ve başında olmayan gülen ayva ağlayan narların mizah anlayışına da tebessüm etmemek elde değil…
 

Hiç yorum yok: