1 Kasım 2013 Cuma

BAYRAM YARENLERİNE SELAM OLSUN…

BAYRAM YARENLERİNE SELAM OLSUN… 

Mücevherat kutularında saklı akıl, yan yana dizilmiş harflerde yalnızlık da başlayınca bayram yapar keyfince. İçi boş fikirlerin küreselleştiği, fakirlerin şu bekleme-tekleme günlerinde ne kadar bayram yapılabilir ise yaptık. Yalnızlığı yaşarken zaman eğri büğrü hayatın tek doğrusudur belki de bayramlar. Bayram bulutu yüklü saatler sızınca o eksik hayatlara bekçiliğine kadrolandığımız şu harap şehrin pas renkli binaları da renklenir gibi oldu ayrıca.

Bir renktir ki bayramlar, renklerin rengidir, o renk ki ilahidir. Ve insandır bayramların hammaddesi. Bayramları değerli kılan insan, insanı değerli kılan ise anımsamak ve anımsanmaktır…

Bu Kurbanda da bacası tam tütmeyen şehirdi İstanbul. Yakamozlar eşliğinde sonsuzluğa sürüklenirken kurbanlar, hanelerde misafir kâselerinde orijinal insanlık-insancıllık ikram edildi yine bol kepçe. Sevgisizliğin kara yüzünü hiçe sayan bayram tebriği ve tebrik mesajları birbiri ardına düştü ölümcül kayıplar limanına. O mesajlarla ve şeker toplayan çocukların kapı aşındırmasıyla yediğimiz vurgunları da bir anlığına unutuverdik. Çatılardaki kovalamacadan usanan güneş sırtımızda oyalandı sanki ve ısındık metobolizması bozuk, delik deşik paşa sokaklarını iyi niyetle adımladıkça.

Bir kez daha anladık ki, zihinsel açıklarda beyin fırtınası yaratacak güçtedir anımsanmak, sevgiyle söylenen veya iletilen birkaç kelimedir geleceği servetle açıklamak. İşte Tebrik mesajları o hiç umulmadık anda kapıyı çalar ve insana bir ömür yetmezi anımsatır. Kaçmaca vakti gelip çattığında ise fıskiyelerden fışkıran tuhaf fısıltıların ve itirafların önünü keser o tebrikleşmeler. Bir kez daha gördük.

Bencileyin garip kasap, yazma sanatından ne anlar. Mantığında kurban, kurbanlık ve kesilecek koyun, dana davar. Okuduğu ise arada sırada lazım geldiğinde baytar tabelası. Büktüğümüz laf bir gün inşallah kulağı geçer diyerek;

‘Bu bayram balyalanmış ballı çörek inanışlara aldırmadan, bam telinden vuran teranelere inanmadan ipeksi bir duruşla sözün belini kıran, bayramı bayram kılan, bayram yarenlerine selam olsun’ bu sütunlardan.

Ve onlardan birkaçına;

“ Tekin Yolsal, Hakan Aksoy, Süleyman Vardar, Muharrem Erol, Tuncay Cebeci, Ayhan Bölükbaşı, Abdurrahman Akalın, Kerim Aksu, Özkan Tombul, Dursun Sarısaray, Cumhur Renk, Kemal Bakır, Mustafa Saray, Hüseyin Başkan Aksu, Celal Doğan, Gülhan Yıldıran, İbrahim Murat, Cahit Ataker, Mustafa Usta, Ayşe Özhan, Yunus Kaya, Mustafa Kaplan, Hülya Çetinkaya, Fuat Saka, Muzaffer Tunç, Fettah Dindar, Süleyman Kahveci, Garip Fatih Aksu, Nazım Özgür, Ziya Çandır, İzzet Aksoy, Emre Bitiş, Recep Erdoğan, Mesut Kaya, Nurdan Zeybek, Mehmet Sanin, Güray Yazgan, Rıdvan Eriş, Musa Bazin, Nazmiye Aydın, Rahmi Yılmaz, Salih Kayıcı, Serkan Basut, Nurper Bozok, Oğuzhan Akyıldız, İbrahim İlter, Mehmet Keçeci, Eren Akalın, Hatice Akdoğan, Veysel Aksu, Erdinç Gergin, Mustafa Fidan, Hüseyin Koç, Harun Aksu, Mustafa Yılmaz, Gülben Beyhan Resuloğlu, Mehmet Sirkeci, Haydar Güneysel, Haluk Eyidoğan, Yunus Türkölmez, Tahsin Baydar, Hasan Aydın, Nevres Taştan, Orhan Ayla Erdim, Ahmet Kurt, Tules Çevik, Hayrettin Özbakır, Emin Oktay, Haluk Koç…”

Binlerce teşekkür olsun bu yazı…

Evet Sivil yaverler ve hayret verici ziyaretçilerle geçti gitti bayram. Biz yine beklenenin zıddına, zihinlere kazınmış, yüreklere dadanmış örümcek ağlarını deleceğiz elde kalem, dilde söz. Belki insanı cezbedici şu porsuk düzende sus vakti gelip çatmıştır, bilemeyiz. Ama biliriz ki doğruyu doğru göstermedikçe, kuvvet ve kudret iktidarsızlığı doğurur eninde sonunda. Asla Susmayacağız.

Yalnızlığımıza has kelimeler arayarak kovalayacağız kara geceleri ve bir nurlu günde başka bayramlarda tekrar görüşeceğiz.

Görüşeceğiz ama dileriz bayramlık ağzımızı açmadan ve kel kibarlığın senatosunda senatör, densizliğin orta yerinde ortacı olmadan…

Hiç yorum yok: