14 Kasım 2013 Perşembe

SUÇ, ‘KIRIK CAMLAR’ VE CEZA…

SUÇ, ‘KIRIK CAMLAR’ VE CEZA…

Herkesin kendine göre bir suç tanımı yaptığı şu muhabbet arenasında gerçekleri mahallinde saptayan iyi hazırlanmış bir sunumdan dökülen kırık camlar, yüreğimize dokundu. O kırık camlar, teorisi bol aklımıza da ulaşınca maharetle işlenen tüm ilerlemiş ve gelişmiş gösterilmelere karşın hala yıllar öncesinde olduğumuzu anlayıverdik… 
Yarım asra vuran ömrümüzde düşünme özürlü olarak anılmaktan ise düşünce suçlusu olmayı yeğlemiş biri olarak aldık yerel dersimizi. Belki de elle tutulur tek suçu her hat ta ve her satıh ta kendine düşünce özgürlüğü yolunu seçmek olan garip bencileyin ‘Suça Ve Suçluluğa Dair’, ‘Suçlu Ayağa Kalk! Denilince’, ‘Suç Teşkili-Atı! Ve Değişim’ başlıklarıyla yazdığı suç üzerine üçlemesi cam kırıklarıyla buluştu yerelden genele…

Hiç bir şey bilmeden başladığımız hayat yolculuğunda alın yazısı, kader deyip nelere katlanmıyoruz ki, alt-yazı okuma alışkanlığımız zaten yok. Aslında küçük alıntılardan bile dersler çıkarabilmektir hayat, tıpkı dün olduğu gibi, bu günden yarına da olacağı gibi.

Yine de alıntılara başlarken; “İlla bir eksiklik, suça mehil arayacaksınız, bulduğunuzu sanıp doldurma haber yapacaksınız ki gündeme gelesiniz. Yok, böyle, akla zarar bir şey. Biz bardağın dolu kısmına bakanlardanız. Ne bardakla ilgileniriz ne de içindekiyle, ancak toplum sağlığına zarar getirecek denli bozulursa, kirlenirse iş başka. Ne birilerinin borazancığını yaparız ne de birilerinin kıyamet sur’unu üfleriz. Bireysel çıkarımızı toplumsal çıkarların gerisinde tutarız. “ diyoruz kimse alınganlık göstermesin diye.

Ve farklı bir pencereden bakmak gerek “Suç, ‘Kırık Camlar’ Ve Ceza…” cetveline;

Durduk yerde kendi muhalefetini kendisi yaratanlar, hem de en ağır biçimde, kendisini gizli açık tehdit edecek boyutta tırmandıranlar sonra suç tahlilleri sıralıyorlar ve kırık camlara, kırık kalplere aldırmadan cezayı da kesiyorlar. Gerekçesi tek kelimelik; müzmin mağduriyet. Oysa bilim; ‘asla ve kata, hiç olmaması gereken eylemleri bile toplumun nabzını ve toplumu yönetme erkini elinde tutanlar işlerine geldiğince belirler, statükoyu oluşturur ve suç haline dönüştürür’ diyebiliyor.

Tarihe, İnsanlık tarihine barışçıl anlayıştan çok, kişisel çıkarlar ve ayarsız hırslar yön verdiği gerçeğinden hareketle meseleye bakıldığında ise kurallı kuralsız dayatma ve baskılarla sus pus olan bireyler ve kimliksiz kimlikler yaratılmaya çalışılarak dönüştürülen toplumlarda suç asla önlenememiştir, önlenemez. Sadece kuzu kuzu yönetilir…
Dünyada ahlaki normların, dinin, gelenek ve göreneklerin etkisinin görülmediği bir sistem de yoktur. Olsun varsın ama önemli olan eksik veya gedik mevcut sistemi tüm toplum yararına işletmektir…

Bin bir türlü arzu ve isteklerine ulaşmak için her edimine fesat karıştıran kişi makamı ne olursa olsun topun ağzındaki ilk suçludur. O ilki yakinen takip edenler ve karşılığının ceza değil mertebe ile mükâfatlanma olduğunu görenler de devamını getirir. Süreklilik arz edince ise balık baştan kokar. Kendisine adamım diyenlerin perde ayaklı şansına kapılıp, yükünü tutma heveslerini bilinçaltlarından silmeleri gerekir. Çünkü sonuçta zemzem suyu ile yıkanılsa dahi suç ve suçluluk kırıntıları paçaya bulaşır. “Suç, ‘Kırık Camlar’ Ve Ceza…” cetveline isimler yazılır.

Yedi ceddimize bereket, eksik sıra dışılık ve kördüğüm edilmiş kurallarla, mıntıka temizliği olmaz. Orantısız güç ve bu gücün yerli yersiz aşırı kullanımı ise yerelde kulpsuz kazanda aşure karıştırmaya benzer.
Ve “Haddini Aşan Şey, Zıddına Döner”…

Etkinlik ve yetkinlik özellikle suçlara atfedilmeden geçilir ise değinilmeyen nedenlerle suça sisli öpücükler belirir hayal perdesinde. Anlamayanlar bu seans böyle der geçer ama biz yine sınıfta kalırız.
İnsan psikolojisi bir kereliğine de olsa dağılmaya görsün; “İnsan psikolojisinin yanında toplumsal psikolojinin bozulması da suça temeldir. Bir toplumda etik ve moral değerlerin çökmesi elbette bireyi çok yakından ve olumsuz etkileyebilir. Ancak Önemli olan gerçekdışı rüyadan uyanmak erdemliliğidir.”

Hayata sille selam, kadere silsile kelam; “ Çok olan şeyin değeri de azdır…”

Hiç yorum yok: