STK’LAR İKTİDARA OY STOKLAMA MERKEZLERİ OLMAMALI…
Ülkenin ulaştığı boyut itibariyle sivil toplum kuruluşlarının tümüne ihtiyaç varmış gibi görülebilir, ama gerçekleri görmenin vakti zamanı da geldi…
Sivil toplum kuruluşlarını hep ayniyi düşünen, tek tip ve benzer olanlar diye kategorize etmek elbette doğru olmaz. Ancak yerelden genele bakıldığında tüm örgütlenme ağları akrabalık derecesiyle orantılı ve hiçbirini diğerinden ayıracak bir özelliği olmayan bir işlevsellik içinde iktidarın küpüne su taşıdıkları ayan beyan açık olunca bu sivil toplum kuruluşlarına güvenmek de zorlaşıyor.
Son yıllarda devletin asli görevlerinden olmamasına karşın, ülkenin gerçekten itici gücü olarak STK’lar sistemli bir biçimde kullanılıyor. İktidar tarafından istenilenin, projelendirilenin topluma sunulması aşamasında yerelden genele STK’lara aktif roller veriliyor. Üyelerinin gönlünü hoş tutmak amacı gütmesi gereken bu sivil toplum kurumları ülkenin önündeki sorunları irdelemeden ve yeterince incelemeden eksik çıkarımlar yaparak toplumsal şekillenme yaratıyorlar ve uygulanmak istenen toplum mühendisliğine yardımcı oluyorlar.
Bu tip cemiyetlerden ülkede yüzlerce, binlerce hatta yüz binlerce var. Hizmetleri karşılığında ise hepsi de bir biçimiyle yerel ve genel iktidardan nimetleniyor ve nemalanıyorlar. Hiç biri ticari rant boyutunda görünmeyerek, baştan sona ticari rant peşinde dolanıyorlar. Akçeli işlere bulaşmam diyenleri ise her iki yıla denk düşen seçimlerde siyasi rant kapma hayaliyle kuruluşlarını iktidara gül bahçesine dönüştürüyorlar.
Hal böyle olunca değerini geçmişten geleceğe pazarlayarak, parayı veren düdüğü çalar mantıksızlığı içinde iktidar yanaşmalı adaylaşma yarışlarına tutuşuyorlar.
Bu tip kuruluşların iç dinamiklerine göz atıldığında bilerek veya bilmeyerek tüm aykırılıkların tırpanlanmış durumda olması da başka bir gerçek. Bünyesinde değişik görüşleri, farklı unsurları taşıyan ve barındıran bir sivilleşme maalesef yok. Adına sivil denilse ve böyle gösterilmeye çalışılsa da bu kuruluşlarda bir askerleştirme, tek tipleştirme yaşanıyor ve yaşatılıyor. Bu olguyu üçü beşi çevresine toplayan kuruluş başkanlarının çoğunlukla iktidar yanlısı adaylaşması apaçık ortaya seriyor.
Farklı yorumlar yapmaktan ürken, farkı gözetmekten ısrarla kaçınan bu toplumsal kuruluşlar ülkenin dört bir yanında, atılımcı ve uzlaştırıcı biçimlenmenin ötesinde, iktidarla uzlaşmacı, emir verin yapalım, emredin yerine getirelim sıradanlığının üyeleriyle paylaşımını STK’cılık olarak görüyorlar. Ve en az üyeden çok üyeye, en çok üyeye sahip tüm bu kuruluşlarda kısır döngüleri aşmak yerine kurum kurum kurularak seçim dönemlerinde akan musluklardan nasıl mevkileşirim paylanırım kaygısı zirve yapıyor.
Her şeyin bu biçimde yönetime gelmekle bittiği sanıldığındanyerelden genele bu sivil toplum kalıplarını en üst seviyede kullandırabilme ve kullanma yöntemleri arayışına düşerek geniş alanda gizli paslaşmalar yapıyorlar.
Yaratıcılığın ve üretkenliğin olmadığı bir ortamda gelişme ve ilerlemeden nasıl söz edilebilir ki. En ciddi işleri bile sadece yönetenlerin yeteneğine ve yeterliliğine orantılayan ve bağlayan bu koskoca sivil kurumlar ve koskoca adamlar sivil toplumculuk kulvarını da boşa işgal ediyorlar. Kurumculukları kendilerine siyasi ikbal getireceğine inandıklarından, kan ter içinde bütün koşuşturmaları ise gözde adam olmaktan öteye değil.
Özel adam itibarı kazanmayı bu STK’ların başında kalmaya borçlu, kendilerini yetiştirmişlikleri ise camia içi basit eleştirilere bağlı bu güruh asla özeleştiri yapmadan gerçekleri görmezden gelerek, devir bu devir tavrı içinde iktidar çeşmesinde kuyruğa giriyorlar.
Seçimden seçime ve seçim sonrasında gelen iktidara tapınıp, gelişmeye ve yenileşmeye set vurmak için bu sivil konseyler toplumun önüne atılıyorlar ve göstergesi belli siyasi oyunların malzemesi oluyorlar maalesef. Bu durum iktidarın da işine geliyor elbette.
Reklam, yazılı ve görsel basın ve medya kurnazlığı ile bütün tüketim alışkanlıkları ve değer yargılarının değiştirilmesinin topluma sunumu STK’larca yapıldığı için toplumu etki altında tutmak da kolaylaşıyor. Toplumun siyasi yön değiştirmesi ise standart sapması en aza indirilerek gözetim altında tutuluyor.
Sivilleşmeyi asla düşünmeyen bu toplum kuruluşları bilinçli biçimde yaygınlaştırılarak, durduk yerde değil de yılların birikimleri sonucu patlamalarda iktidara zırh yapılıyorlar. Taban ve tavan değiştirme sistematiği asla işletilmeden ülkenin geleceği STK’lar elbirliği ile batağa saplanıyor günden güne. İktidarın başarılı olmadığı apaçık belli olsa da, görülse de STK’lar muhalifliğin çekirdeği olacak yerde protokole konma derdiyle günahsız üyelerinin oylarını pazarlıyorlar.
Zaten iktidarda amaç kolayca gidecek iken gidişi ertelemek ve faydacı mantığın devamlılığını sağlamak olduğuna göre her seçim seherinde ayni manzara yaşanıyor. Bu kara fotoğrafa bakıp alan satan memnun deyip işin içinden sıyrılmak ise ülkeye zarar. Her şeyin hep ayni kalması için sükun ederek, içten dışa, dıştan içe iktidarların devamına uğraşıp didinen bu sivil toplum kuruluşları, örgütlülüğü, örgüsü, süsü, süngüsü belli bu çarpık düzene hizmet etme yolunu seçerek seçilenlere köleliğin nüvesini oluşturuyorlar, siyasal çıkarlar uğruna.
Son söz yerine; STK’lar yerelde ve genelde iktidarlara oy stoklama merkezleri olmamalı ve mevcut iktidarlara blok oy kullanma yanlışlığına da düşmemeli. Bir bakarsınız sandıktan sizce umulmadık iktidarlar da çıkabilir…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder