20 Ekim 2012 Cumartesi

"YAŞAR NE YAŞAR NE YAŞAMAZ" LARA DİNİ BAYRAMLAR…

"YAŞAR NE YAŞAR NE YAŞAMAZ" LARA DİNİ BAYRAMLAR…
Pek yakında Kurban Bayramı var…

“ Kurban et bayramı, Ramazan şeker bayramı olalı beri maalesef dini bir ritüelden öteye gitmiyor bayramlar. İçi boşaldı onlarında, her şeyin içi boşaldığı-boşaltıldığı gibi.

Festival havasında geçen, tüketim çılgınlığını tetikleyen, kapitalizme koşut bir gelişmişlik veya gerileyiş hüküm sürüyor bu bayramlarda. Dostluk, paylaşım, yardımlaşma ve dayanışma en alt düzeye çekilmiş, dinin öngördüğü değerler ikincil plana itilmiş durumda. Sadece adı dini bayram…”

Cep telefonundan bir kısa mesajı bile, Türkçeyi hakkınca kullanarak yazamayanlar, bu bayramların baş itirafçısı, baş tenkitçisi olarak başköşedeler.

Eskiden yaşanan o naifliği, “Rengârenk resimli kartpostalların arkasına birkaç cümlecik tumturaklı bayram tebriği yazabilme güzelliği“ ni yaşamayanlar bugün el öpüyorlar çıkarları uğruna.

Çıkarsamaları da o yüzden anlamsız ve çıkarcı. Bize göre “ Yaşar ne yaşar ne yaşamaz “ hissiyatıyla anımsanacak bu bayramlar da. Bayram tebriği biçareleri ne anlarlar namelerden. Ara nağmede yitip gider alimcikler.  Kaderde tüm karanlıklara inat fasikül fasikül devirdikten sonra, çarık çürüklerle uğraşmak da varmış ne yazık ki…

Ne hikmetse gök pamuk tarlası, yer demirden gülle ve sırat köprüsü.

“Kurban kesenler, Sırat Köprüsü’nü kazasız belasız geçebilmek için o kurbanlara binecekler “ derler “yaşar ne yaşar ne yaşamazlara” engin bilgileriyle âlimler…

İyi de cehennem üzerinde kıldan ince kılıçtan keskin Sırat Köprüsü’nün varlığını vurgulayan ayet hükmü var mı ki. Sahte cennet bezirgânlarıyla bir olunca yalan dünyacılar havada uçuşur öngörüler. Büyükbaş ve küçükbaşlar kurtarıcı olur insanım diye geçinenlere.

Allah akıl fikir versin şu âlimlere, yaşar ne yaşar ne yaşamazlara da âlimlik…

Bu söylencenin kurban kesilmesini teşvikten öte bir gerçeklik içermediği apaçık belli. İlla ki kurban kesilecek, etinden tadılacak denilmesi de dini hüküm ve dayanağı net olmayan bir durum diyenler var. Ayrıca kurban kesilecek diye islamda bir dinsel zorunluluğun olmadığını da dillendirenler var.

Dilin ucundakileri yaşamaktan "yaşar ne yaşar ne yaşamaz" hale gelindiğini görmedikçe düzelmez hiçbir şey. Bayram seyran dinlemeden kurbanlıklar sırasına girilir.

Çalınan hayatları, asırlık kızgınlıklarla görmezden gelenlerin ilahlaştırıldığı, bu kuru gürültü günlerinde bayramlar da eski tadını yitirdi. Yıllarca gizli kalan, gizlenen gerçekler su yüzüne çıktıkça, ebabiller öter her celse ve dava bitmez, ahrete kalır. Maskaralıklar kara dolaplardan saçıldıkça yer gök efsaneden geçilmez. Eline su dökecekler sıraya dizilir ve o eline su dökülmez hilkat garibeleri övünür arsızca. Bayram keyfi böylece sürer gider.

Bereket versin ki bayramların zengin ve geniş içeriğini bilip, sayıp, anıp, berber mızıkası çalmayacaklar da var, sayısı az da olsa. Patavatsız ahenk cambazları, angusu-angutu, asmalı bahçelerde sarhoşlarken, sükseden uzak bayramlaşmalar da yapılır gül bahçelerde.

Süssüz, mütevazi, sükseden uzak bayramlaşmalar bu bayram da, yine bize kaldı..

"Yaşar ne yaşar ne yaşamazlara", Bayramları bayram yapan değerlere selam olsun…

Hiç yorum yok: