11 Ekim 2012 Perşembe

Sonsuzluk Kapusu'na Varış…


Sonsuzluk Kapusu'na Varış…
 
Her yakınımız öldükçe...

"Ateşin rengine içim cız etti. Ben o ateşe yandım. Bari bu günlere Ata’nın ilkeleri yanmasın. Anlıyorum duygusal bir gün ve ışık zerresine yazılı hakikat. Romantik eğilimli yoğunlaşmalar eşiğinde vakit. Ne engellemeler ne serbestiler önemsenir oldu güpegündüz. Kararsızlığı ise ancak tarih cezalandırabilir. Ceberut saltanatı sürenler değil. Kararlılığı ise tarih baba, altın yaldızlarla düşer altın yapraklarına.
   
Yağmur bulutları fişekleyince zaferi, tek vücut olundu, kortej halinde cephe önü ve gerisinde. Bu direnişi görmek lazım, yaşamak ve hep bir ağızdan haykırmak. Çok ama çok gecikmiş iyi niyetle tek yürek olmak gerek.

Bir tehlike başımızda, bin tehlike köşe başlarında. Bu ucu bucağı yok gidiş yolunda dönülecek yüzlerce köşe var. Unutmadan, tarih çeşmesinden bir avuç soğuk sudur; kutsal isyan. Uyku mahmurluğunu bir çırpıda yok eden. Ön bahçede ateşe kızan terk edilmişlik, arka bahçede bayram. Ne vecizler saçıldı toprağa zamanında, şimdi fidana durdu hayat. Ekin yanıyor baştanbaşa. Her yirmi dokuz ekimde her isyanda bir hikmet var. Ne yazıktır bu gün özgürlüğü taksitle ediniyoruz. Çünkü hayata bağlanmanın güneşi tutulmuş ay çaresiz. Nesepsiz gücenikliklerin tortusu dibe vurmuş ve sular bulanmış.

Geride açıklanamaz önsezi eksiklikleri. Kızıla boyalı gökte bir çift kırlangıç. Kanatlarında ümit; kavgası yıllar önce verilmiş. Yeryüzünde dillenir nazlı al çiçekler, yerle göğün birleştiği yerde. Şanlı uğurlanışlar emanet millete. Bilmek gerek.
 
Toprağın bağrında kurtarılamaz denilen rehin ülke. Uzun çileler tarlasında erken hasatla, çok geç kurtarıldı. Kol kola yürüyüşlerin sıcağında hep ayni nida; tek ses tek yürek. Yüreklerdeki lamba sönmüşse ve küstah karanlık, zeytin karalığında çökmüşse yağ gibi kayar zaman. Zeminsel travma hat boyunda. Sadece; yüreklerdeki deli ateş tekrarlar anıları, kol kanat gerer yaratılara. Eğer, çekirdeğinde asalet varsa ve kaldıysa.
 
Önsözü olmayan el yazması kitabın son sayfasında, Ata’nın ateş gibi gözleri. O gözler ki hüzne boyalı. Kucak dolusu alev yakışır elbette yiğit ellere. Ateşin rengine yürek mi dayanır. Ben o renge yandım. Bari Ata’mın devrimleri yanmasın.
        
Çileden başka mülkümüz de yok…"

Yüreğimiz yanar...

Hiç yorum yok: