MAAŞ VE NAAŞ EĞİTİMİ
Zamanın birinde bir fakir memlekette milletvekili maaşları öğretmen maaşlarını geçince memleketin çivisi kopar. Oysa eğitimdir önemli olan. İşte gerçek ve yaşanan hayatın formülü budur. Hayatın ve devletin önsözü; Öğrenciler ve öğretmenleri. Sıfırdan başlanır ve zambaklar ülkesi yaratılır…
Ne Anayasa ne baba yasa ne de Başkan örgüsü gerekir. Minnet örgüsü gerekir sadece. En başta emek. Örgün eğitimin bilimsel temelleri mutasyona uğramayacak biçimde bir eğitim öğretim stratejisi gerekir yalnızca. Ve aslan yürekli öğretmenler. Maaş ve naaş arasına sıkışmış, sıkıştırılmış eğitimciler değil.
Her öğretisine “Sizleri bir kıvılcım gibi gönderiyorum alev topu olarak geri dönmelisiniz…” benzeri bir diyalogla başlayanlar değiştirir maaş ve naaş sistematiğini. İşte budur eğitim, devrimciliktir. Budur yıkık dökük ülke gerçeği. Ve ne yazık ki acı gerçeğin tecellisi bambaşkadır şu garip memlekette. Eğitim yolculuğu kendi içine bir yolculuktur aslında. Temenninin ötesinde eğitimli alçak gönüllülük, temeli realizm ve her şeyi sevgi saygıdır.
İki ayrı hayatı yaşayan, iki ayrı insanı olan ve ortadan ikiye bölünmüş bir memlekette elbette öğretmen maaşları da önemlidir. Her ne kafadan olursa olsun öğretmendir. Ve öğretmen insanca yaşamalıdır. Tabii ki öğrenciye ideolojik açıdan direkt ilişmedikçe. Ancak nedense hangi kafaya hizmetse her fırsatta ilişiyorlar. Vicdanlarda değersizleşiyorlar aklınca bu saydırmayı doğru sayıp.
Ayrıca artık başkanlık modelinde milletvekilleri de değersiz. Sanki değersizleştiriliyor vekiller ve yüce meclis. Peki, milletvekili maaşları ne olacak, yine artacak mı? Öğretmen maaşı düzeyinde mi olacak yoksa. Veya öğretmen maaşlarına mevcut milletvekili maaşlarına göre bir düzenleme mi yapılacak. Hayal ama düşünülebilir. Yapılabilir. Çünkü iki hayatı sürdürenlerden iktidar erkine tapanlar her ikisinin de alacağını vereceğini biliyorlar ve değiştirebilirler.
Şu garip memlekette vekil ve öğretmen ilişkisi yeni değil. Çok yıllar önce vekil öğretmenler vardı, yine de var gibi. Ama o yıllar eğitimin altın yıllarıydı, öğretimin mükemmel dönemleriydi. Yapboz öncesiydi. Ve büyük zaferlerden sonra beyin gelişiminin çağıydı. Bugün bile üzerinde en çok durulan en çok savunulan köy-kent öğretmenliği vardı. Köy Enstitüsü şahinliği vardı. Ve o karalanan süreç nice yaşam öykülerini değiştirdi. Bu dönem memleket değişti, gelişti. Benzersiz bir inşa modeliydi. Çünkü maaş ve naaş üzerine kurulu bir dünya yaşatılmıyordu. Bir nebze de olsa mutluluk veren aş ve aşk katılmış bir yeniden oluş ve kendini buluş iddiasıydı.
Ya şimdi tasarımsız, tasarısız, yaması bol maaş ve naaş üzerine kurulu bir eğitim düzeni var. Düzensizlik deryası veya. Karanlığa bu denli hapsoluş on yıllar öncesinde yoktu. Şimdi eğitim sözde ışıl ışıl övgüler ışığında maalesef geriye, tarihin dehlizlerine yuvarlanıyor. Bugün hangi platformda kulak verildiği belirsiz bir çağ bunalımı yaşıyor eğitim modeli. Öğrenciler ve öğretmenlik mesleği. Örneğin bir türlü atanamayış ama Ata'ya tersten bakış var. Hangi gizli servis projesidir bu bozuk sistem belli değil. Öğrenci ve öğretmenlerdeki bu asosyallik, bu tarih düşmanlığı nedendir hiç önemsenmiyor. Bu derin devletleşme millete resmen dayatılıyor.
Bu antidemokratik algı biçimlenişi yazgı sanılıyor, yazıya çiziye dökülüyor. Ve küçüklerin dünyasında büyük olmak, küçük düşünmek ve küçük küçük düşünmeyi öğretmek gözlerde büyütülüyor. Sonra ‘adam yerine konulmamak birilerini üzüyor’ hem de çok üzüyor. Daha çok üzülenler olacak bu destursuz ortamda.
Bilim dışına kayıp öğretmek üzere özel maksatlı eğitilip kurgulanmışların kısıtlı dünyaları kaç paraya kaç yaşa denk düşer acaba. Maaş ne kadar yeter bu mevcudun öğretmenlerine. On yıllardır yoksulluk ve yoksunluk girdabında direnen tüm yurtsever öğretmenler ve vekiller iğne deliğinden neler geçiriyorlar acaba. Bir anlaşılsa mesele toptan hallolur.
Anlar anlamazlara bu yüzden tavır koymak gerekir. Çünkü sıkıntılar tanıdık. Dersin derdi derdin dermanı açık. Çözüm yolu bir. Ama gözünü karartanların eline geçince köprüler önce rahat geçilir. Geçildiği sanılır. Köprüler geçildikten sonra bir bir yıkılır. Bu ne insafsız bir hesaptır. Ne çarpık bir hesaplaşmadır. Eğitimsizliktir resmen. Kimseler ödeyemez bu faturayı. Sorun yok sıkıntı yok babında da halledilemez mesele. Bir sınav kaldırılır bir sınav bindirilir. Hayatlar ters yüz edilir.
Maaş ve naaş rezaleti hayatın realitesi ve devletlilerin önerileri ile anayasa ve babayasaya kadar dayanır. Yok pahasına yıkık harabe bir memleket geleneğinden başlayan asri gelecek yoz gelenek girdabına hapsedilir. Dayanılmaz boyutta bir tutsaklık dayatılır öğretmen ve öğrencilere…
Bilenler bilir hak edenlere verilen değeri; “ Vekil maaşları öğretmen maaşlarını geçmesin.” Bilmeyenlere ve bilmezden gelenlere ise mevcut maaş yeter de artar…
Zamanın birinde bir fakir memlekette milletvekili maaşları öğretmen maaşlarını geçince memleketin çivisi kopar. Oysa eğitimdir önemli olan. İşte gerçek ve yaşanan hayatın formülü budur. Hayatın ve devletin önsözü; Öğrenciler ve öğretmenleri. Sıfırdan başlanır ve zambaklar ülkesi yaratılır…
Ne Anayasa ne baba yasa ne de Başkan örgüsü gerekir. Minnet örgüsü gerekir sadece. En başta emek. Örgün eğitimin bilimsel temelleri mutasyona uğramayacak biçimde bir eğitim öğretim stratejisi gerekir yalnızca. Ve aslan yürekli öğretmenler. Maaş ve naaş arasına sıkışmış, sıkıştırılmış eğitimciler değil.
Her öğretisine “Sizleri bir kıvılcım gibi gönderiyorum alev topu olarak geri dönmelisiniz…” benzeri bir diyalogla başlayanlar değiştirir maaş ve naaş sistematiğini. İşte budur eğitim, devrimciliktir. Budur yıkık dökük ülke gerçeği. Ve ne yazık ki acı gerçeğin tecellisi bambaşkadır şu garip memlekette. Eğitim yolculuğu kendi içine bir yolculuktur aslında. Temenninin ötesinde eğitimli alçak gönüllülük, temeli realizm ve her şeyi sevgi saygıdır.
İki ayrı hayatı yaşayan, iki ayrı insanı olan ve ortadan ikiye bölünmüş bir memlekette elbette öğretmen maaşları da önemlidir. Her ne kafadan olursa olsun öğretmendir. Ve öğretmen insanca yaşamalıdır. Tabii ki öğrenciye ideolojik açıdan direkt ilişmedikçe. Ancak nedense hangi kafaya hizmetse her fırsatta ilişiyorlar. Vicdanlarda değersizleşiyorlar aklınca bu saydırmayı doğru sayıp.
Ayrıca artık başkanlık modelinde milletvekilleri de değersiz. Sanki değersizleştiriliyor vekiller ve yüce meclis. Peki, milletvekili maaşları ne olacak, yine artacak mı? Öğretmen maaşı düzeyinde mi olacak yoksa. Veya öğretmen maaşlarına mevcut milletvekili maaşlarına göre bir düzenleme mi yapılacak. Hayal ama düşünülebilir. Yapılabilir. Çünkü iki hayatı sürdürenlerden iktidar erkine tapanlar her ikisinin de alacağını vereceğini biliyorlar ve değiştirebilirler.
Şu garip memlekette vekil ve öğretmen ilişkisi yeni değil. Çok yıllar önce vekil öğretmenler vardı, yine de var gibi. Ama o yıllar eğitimin altın yıllarıydı, öğretimin mükemmel dönemleriydi. Yapboz öncesiydi. Ve büyük zaferlerden sonra beyin gelişiminin çağıydı. Bugün bile üzerinde en çok durulan en çok savunulan köy-kent öğretmenliği vardı. Köy Enstitüsü şahinliği vardı. Ve o karalanan süreç nice yaşam öykülerini değiştirdi. Bu dönem memleket değişti, gelişti. Benzersiz bir inşa modeliydi. Çünkü maaş ve naaş üzerine kurulu bir dünya yaşatılmıyordu. Bir nebze de olsa mutluluk veren aş ve aşk katılmış bir yeniden oluş ve kendini buluş iddiasıydı.
Ya şimdi tasarımsız, tasarısız, yaması bol maaş ve naaş üzerine kurulu bir eğitim düzeni var. Düzensizlik deryası veya. Karanlığa bu denli hapsoluş on yıllar öncesinde yoktu. Şimdi eğitim sözde ışıl ışıl övgüler ışığında maalesef geriye, tarihin dehlizlerine yuvarlanıyor. Bugün hangi platformda kulak verildiği belirsiz bir çağ bunalımı yaşıyor eğitim modeli. Öğrenciler ve öğretmenlik mesleği. Örneğin bir türlü atanamayış ama Ata'ya tersten bakış var. Hangi gizli servis projesidir bu bozuk sistem belli değil. Öğrenci ve öğretmenlerdeki bu asosyallik, bu tarih düşmanlığı nedendir hiç önemsenmiyor. Bu derin devletleşme millete resmen dayatılıyor.
Bu antidemokratik algı biçimlenişi yazgı sanılıyor, yazıya çiziye dökülüyor. Ve küçüklerin dünyasında büyük olmak, küçük düşünmek ve küçük küçük düşünmeyi öğretmek gözlerde büyütülüyor. Sonra ‘adam yerine konulmamak birilerini üzüyor’ hem de çok üzüyor. Daha çok üzülenler olacak bu destursuz ortamda.
Bilim dışına kayıp öğretmek üzere özel maksatlı eğitilip kurgulanmışların kısıtlı dünyaları kaç paraya kaç yaşa denk düşer acaba. Maaş ne kadar yeter bu mevcudun öğretmenlerine. On yıllardır yoksulluk ve yoksunluk girdabında direnen tüm yurtsever öğretmenler ve vekiller iğne deliğinden neler geçiriyorlar acaba. Bir anlaşılsa mesele toptan hallolur.
Anlar anlamazlara bu yüzden tavır koymak gerekir. Çünkü sıkıntılar tanıdık. Dersin derdi derdin dermanı açık. Çözüm yolu bir. Ama gözünü karartanların eline geçince köprüler önce rahat geçilir. Geçildiği sanılır. Köprüler geçildikten sonra bir bir yıkılır. Bu ne insafsız bir hesaptır. Ne çarpık bir hesaplaşmadır. Eğitimsizliktir resmen. Kimseler ödeyemez bu faturayı. Sorun yok sıkıntı yok babında da halledilemez mesele. Bir sınav kaldırılır bir sınav bindirilir. Hayatlar ters yüz edilir.
Maaş ve naaş rezaleti hayatın realitesi ve devletlilerin önerileri ile anayasa ve babayasaya kadar dayanır. Yok pahasına yıkık harabe bir memleket geleneğinden başlayan asri gelecek yoz gelenek girdabına hapsedilir. Dayanılmaz boyutta bir tutsaklık dayatılır öğretmen ve öğrencilere…
Bilenler bilir hak edenlere verilen değeri; “ Vekil maaşları öğretmen maaşlarını geçmesin.” Bilmeyenlere ve bilmezden gelenlere ise mevcut maaş yeter de artar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder