17 Eylül 2017 Pazar

FINDIKTA BİR NEVİ CEZALANDIRMA…

FINDIKTA BİR NEVİ CEZALANDIRMA…
 
Bu yıl fındık Bakan ve bakanlık düzeyinde açıklamalara göre sözde 10-10,5 lira taban fiyattan piyasaya inecekti.  İnemedi. İnmediği gibi fiyat 7 liraya kadar geriledi. Bakanın milyonlarca üreticiyi birebir etkileyen vahim olaya sadece baktığı tez anlaşıldı…
 
Fındıkta bakıp da görülmeyen, görülüp de işe gelmeyen çok şey var. Anlaşılmayan konuların başında göz göre göre son on yıllarda ihracat sayısı 150’lerden 10’lara, ihracatçı sayısının üçe beşe inmesi indirilmesi. Üretici resmen çokuluslu firmaların denetiminde yerli yabancı tüccarın vicdanına bırakılmış. İşler ayna neden fiyat artırsınlar ki. Atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş. Ve gelinen son kertede, iyice geliştirilen bu vahşi kapitalist pazarda üretici fındığını yaklaşık on yıldır bir önceki yılın fiyatına bile satamaz halde...
 
Satamaz çünkü devlet fındık üretim fazlası var diyerek kenara çekilmiş, usulden göz boyamacı alımlar yapıyor. Uzun yıllar öncesindeki gibi aldığının parasını da ödeyemiyor. Hükümet on yıllardır fındık ocaklarının sökülmesi ve alternatif ürünlere geçilmesi için üreticiyi teşvik ediyor. Fiskobirlik zaten iflas etmiş. Ettirilmiş. Kooperatif ile üretici arasındaki organik bağ çoktan kopmuş. Ne yapsın üretici devletten medet umuyor ama boş.
 
Yani fındık üreticisi bu yıl da resmen kaderiyle baş başa, zararın da ötesinde zararda…
 
Böyle giderse, ciddi önlemler alınmaz ise Kuzeyde yükseklerden akan toprağı tutan, erozyona kafa tutan; fındık ocakları çok yakında tarihe karışacak. Güç birliği, imece, yevmiye ve ela gözlere güneş kırmızısı değen ve eş zamanlı loş derinlikte toplanan bu altınımsı bereket başa bela olacak. İstikrar yerine düşkünlük kapıyı çalacak...
 
Ve kuzey doğudan batıya beli bükülmüş yatak, batak, yatık bahçelerde ocak diplerinde canla başla toplanan fındık zerresi kor ateş gibi yüreğe oturacak. Atadan baki bir ormanda bala bulanmış fındık tanesinde buluşmalar can yakacak. Cep yakacak. Fındıkkabuğuna saklı dünyalar hayatın cilvesi buymuş, Allah kitap dedikçe fındık rençberliğine tutsak edilmişlik daha da yaygınlaşacak.
 
Kuzey doğudan batıya bir yerlerde, ana baba hatırına üç beş dönümlük bir bal ormanı derinliğinde üçbeş veya on kantar ağırlığında fındık üretme pahasına çotanak çotanak savrulup karşılığını bulamayanlar arttıkça artacak. Oysa deniz yosunundan yoksun, küflü ve garip bilinmezlikte, diplerde yükseklerde toplam rekoltenin %65’ini işte bunlar gerçekleştiriyor. Yani ezilen yine çetin doğayı yenme mücadelesini yükseltenler.
 
İşte bu fındık üreticileri bu yıl ettikleri zararı bir kez daha sineye çekerek yarınlarda nasıl bir yol haritası çizeceklerinin de kararını verecekler. Başka çare yok, bu gemi böyle gitmez. Alaşağı hesap günü yakında…
 
Elbette bir karara varılacak. Gelen yıl ekim dikim, seçim geçim yılı. İşin aslı bir yerlerde, tepelerde bir yanlış var. Yakında anlaşılacak türden zarar veren, zararı dokunan bir hiyerarşinin getirdiği ve dayattığı türden, yalandan çözümlemeler ve çözülmeler var. Yıllardır başa kakılan ‘çok üretirsen kim alacak, o yüzden kesin fındık ocaklarını zaten fındık bir orman yemişi, yerine getirisi bol şunu bunu ekin’ hikâyesi var.
 
Ayrıca fındık denildiği gibi sadece çıtır çerez, çalı çırpı meyvesi değil. Babalar gibi vazgeçilmez bir sanayi ürünü. Boru değil dünyada yılda tam 800 bin tondan fazla fındık işleniyor. Yalnızca çikolata ve benzeri ürünler sektörüne 700 bin ton fındık gerekiyor. Eloğlu karteli kurmuş bu kadar fındıkla 7-8 milyon ton çikolata üretiyor. Fındık asıl bu demek. Ve her yıl 600 bin tondan fazlası şu fakir memlekette üretiliyor. Yedirirler mi hiç. Yıllardır zarar eden zavallı üreticinin dört bir yanını iki ayaklı fındık fareleri sarmış kemirip duruyor. Kan saçan yarayı gören yok, duyan devlet yok. Hükümet yok.
 
Zaten işler kesatlaşınca, zihinler kasetlenir. Ve fesat ile hasetler farkındalıkları ve farklılıkları sonlandırarak bu fındık farelerine bir güzel hizmet ederler. Yaşanan resmen bu…
 
Yani atalar babalar, analar bacılar memleket sevdası ile doğayla bitmeyen kavgada, ölmeyen kara sevdayla tutmuşlar bir fidan dikmişler. Meyvelerini tıka basa hep başkaları yiyecek bir ürün seçmişler. Küçük kıyametler peşi sıra kopmuş. Evliya düzünde, Paşa çimeninde ve değirmen çayırında seyirten çocukların hepsi büyümüş. İçteki çocuklar bir bir ölmüş. Vakti zamanı gelmiş onları yaşatacak ve doğan bebekleri kaşla göz arası büyütecek fındık para etmiyor. Çoluk çocuk tane tane peşine düşülen fındık vahşi serbest piyasada sabır taşını çatlatacak fiyattan bile gitmiyor.
 
Ömürlerinde kendi emeği ve parasıyla bir fidan dahi dikmeyenler bu çaresizliği elbette anlayamaz. Baltayı, orağı, girebiyi kapıp ocakları, fidanları keserek odunlaşanlar şöyle bir geçmişlerine baksınlar yeter. Yanlışlarını şıppadak anlarlar. Çünkü hayatın nabzını elde tutabilmektir mahirlik. Baltayla, girebiyle öykünmek şov yapmak değil marifet.  O yüzden özellikle haneleri deniz boyuna, nehir kıyısına sıralanmış toprakların dışında büklüm büklüm gelişmiş fındık ocağı şelalesi ile şenlenenler, akılları sıra on yıllardır kimleri payelendirmişler bir baksınlar. Besbelli dönüp kendilerine bir baksınlar
 
Zor oyunu bozar o yüzden özellikle gurbetçi fındıkçıların memleket sevdasına asla dokunmamak gerekir. Kısmen kent hayatına bulaşmışlar felsefesi bozuk uydurma gelenekleri gün gelir tanımaz, reddeder. Hele çatmalarında altı cemekli motifleri kazımışlar ve Arapça dualar serpilmişler değişme. Ve kaybolmaz mührü tahta sıcağıyla tam yerine vururlar. Yani öze köz düştükçe, gözlerden sakınılanlar da artık saklanamaz.
 
Diğer yandan yaşı ilerleyenler öncesinde doyamadıkları, ağaçları, ocakları ve ormanı nihayetinde severler. Ondan ötesi tüm faniler için ölümsüz hasat zamanıdır. Bu kez en çok zararı da onların çektiği aşikar. Yol paralarını çıkaramadılar.
 
Her şey bir yana üçüncü dünya ülkelerinde bile üretimi azalt, üretim yapma diye teşvik yok. havadan sudan ödüllendirme yer yurt parası yok. İnsanı toprağına tohum serpmediği için sevindirme nerede var. Sadece şu fakir memlekette var. Alırken verirken iyiydi. Ama gün olur tılsım bozulur.
 
 
Şimdi geleceğin nasıl yok edildiğinin farkına varma zamanı. Dayanaksız kıytırık geri ödemesiz ödüllendirmeler ile fındık tarımcılarının geleceğinin nasıl ipotek altına alındığını artık görme zamanı. Zararın neresinden dönülse kardır.
 
İkili hanelere bir türlü ulaşmayan fındık fiyatına gelince;  bir nevi cezalandırma…

Hiç yorum yok: