5 Eylül 2016 Pazartesi

SELAM OLSUN “MEMLEKETİ SOLDAN DALGALANDIRANLARA”…

SELAM OLSUN “MEMLEKETİ SOLDAN DALGALANDIRANLARA”…
 
Yıllar yılı yakın gelecekten vazgeçilip, ahir zamandan söz edilerek boşa geçirilen zamana ve ahrete tapınmaya gerçekten çok yazık. Adresi besbelli merkezlerden yalan yanlış kurgulanan yoz yobaz yarınlara inat gerçek hayat vahasına, muhteşem dil vadisine, akıl kapıları daima açık bırakılarak yapılan solculuğa ise tek kelimeyle bravo.

Çünkü o beğenilmeyen solcular idesi bir yana pozitif ve rasyonel düşünce doğrultusunda ilerleyip, boşa vaaz, boşa avaz, boşa niyaz edenlere ve şimdi aymazlık aynasından sarkan o sünepe silik yüzlere, çapsız anlamsız beyanlara, düpedüz yersiz ve yararsız yanıtlara ve boş temennilere hiç bir zaman zerrece olsun aldanmadan direndiler daima.

Ve en başından bildiler, ülkeyi bataklığa sürükleyen Din iman adına verilen özdür sözdür, gülen yüzlü iki gözdür veya sözde ahenkli kültürel alışverişlerdir. Gördüler varılacak son durağı, tarihe koyulan son noktayı en başından. Türlü kumpaslara rağmen körleşmeyi arsızca hareketlendirenleri de mimlediler. Bu yapay din dinamiğinin içerisinde dostluk üstü kayırmalar varsa eğer, verilen sözlerin haşmeti hayır yolunda seyreden hayırsızları da cesaretlendirecektir elbette diye uyardılar. Söylediler ama dinletemediler.

Ve bir gece kalkışıldı şu nemrut işe.

Adamlık biterse eğer resmen nemrutlaşılır. İlleti milleti ayni kefede tartıldığından, insanına hürmetle davranmak, hiç haksız hükmetmeden, ezeli müjdeye kökünden kökeninden uymak, açıkça sözünde ve vaatlerinde durmak da zorlaşır aniden. Rota şaşar. Ve hainlik tescillenir. Aynen böyle oldu.

İşte böylesi melun bir ortamda solcu kalmak, kavga ve mücadele adamı olmak bambaşka bir eylemliliktir. Hem de herkesin olamayacağı türden bir mahirliktir. Yani devrimcilik kim ne derse desin Allah vergisidir ve de az şahsa sunulmuş Yaratıcı nimetidir. Baştan ayağa bilerek hissedilerek gelinen şu çıkmazda aklı, kalbi ve dili tümden mühürlenmişlerin tüme varması, kendini O’ndan bir parça sayması ve alabildiğine öteye beriye saydırması hepten yalancılıktır. Zaten topunun yalan dolan oldukları da görüldü. Ve akla tek bir gerçeklik yani gerçek dışılık mıhlandı; toptan ihanet.

Şimdi kamdan namdan korkularak av havası kollanıldığında, pusu havası koklandığında zorunluluktan kaçak göçek iğreti salınmalar başlar. Öyle ki iktidar erkini ele geçirenlerin köşe başlarını tutarak, vurarak, sallamak ve sallandırmak maksatlı gözde çırpınmaları da sözde demokratik gelişmeleri içselleştirmek değil aslında tamamen hiçleştirmektir.

Yıllardır karga tulumba kurgulanan bu koca hiçlikte toplumların kendini içerisinde bulacağı mantıksal deliller bir bir yok edilip, felsefe de safha safha karartılınca her haklı eylemlilik öylesine, öylesinden sayıldı doğrusu. Bu sayı sayma bilmeyenler yüzünden de memleket bu hale geldi. Şimdi ise her kendinden olmayanın peşine gizli ortaklık ve ikiz yapılı benzeşmeler yaftalanıyor. Böylesi bir kuş beyinlilik açmazında resmen zalimlik zuhur eder. Ertesinde şeffaflığı ortadan kaldıran ve pratik düşüncenin eridiği acılı bir süreç yaşanır. Zaten mantık zincirinin halkaları bir bir kırılınca da olsun varsın babında mantık tersine işlemeye başlar. Söylendiği gibiyse eğer tüm bu keskin yanılmalar ve gözü kara kanmaların hayata birebir yansımaları ise yalnızca sönmeye yüz tutmuş ateşi körükler, sönmeyecek yangını alevler.

Her fırsatta dogmasal durağanlık metazori dayatılır. Asıl nutuk unutulur unutturulur. Dinleyenlerin üzerinde aşırı etki yapacak, izler bırakacak metne dayalı hasabi nutuklar atılır. Bu çalıntı nutukların çalımlı nutukçuları kötü yönettikçe de nedeni apaçık daha bir önemsenirler. Utkusuz nutkun amacı ise halkı hareketsizleştirmek ve uyutmaktır. Tüm atıflar din iman temeline dayandırıldığından, dini önseziler benlikleri uyuşturur. Meydanları boş hayallere sevk etme teması bol bol işlenir. Geniş yığınlar tarafından bu asılsız iddiasız metinlerdeki ayıp ve kayıplar, hatalar hiç önemsenmez. Ver gazı gitsin babında ciltler dolusu laftan ibaret bu kopuk köpük nutuklar aslında halkın geleceğine dair sarf edilen özlü birkaç cümleden daha da değerli değildir. Ama çağın modası kananlara kanılır. Tersine, gerisingeri değişim ve değişim özlemleri tüm katmanlara dağılır ve yayılır.

Zaten mucizeyi sadece gözde ama sahte mucize sahiplerinden göreceğine inandırılan ve gerçek olmayanın gerçeğe üstünlük sağlayacağı safsatası ile binlerce yıl oyalanan toplumlarda, özellikle son on yıllarda zordur solculuk, zordur devrimcilik. Yine de yaşanan bunca yönetsel zaafa, kurumsal depresyona ve siyasal erozyona karşın toplumsal kurtuluşu tesis edecek devrim inancı son ana kadar hissedilir.

Bu öyle bir histir ki bu deli saçması sarmalda gün gelir mucitlerin icadı, fatihlerin fethi, devletlerin kudreti, iktidarların azameti, öylesi böylesi, topu yekûnu anlamlarını bir bir kaybeder. An gelir sadece halkın hayal gücü üzerine oturtulan ve hiçbir şey yapılmadan boşa geçen yıllar hilafsız anımsanır. Ve mizan tutmaz.

Ancak şimdiyi fırsat bilen o fırsat düşkünleri, o bıçkın aktörler nedense suçsuz mertebesine kertilirler. Ve yine nedense zorbalaştıkça zorbalaşırlar. Bu zorbalaşmanın asıl nedeni aslında fikir zikir kayganlığında ibreti alem yalancıların kendi yalanlarına kendilerinin kanmasından ve ayaklarının kaymasından ibarettir.

İşte bu siyasi dağınıklık ve yönetsel savurganlıkta önemli olan ise özel insanlardan olmaktır. Tüm mesele dün olduğu gibi bu günden yarına yine solcu kalmaktır. Ve özel ve güzel yaşamaktır hayatı...

Biliriz, şu garip ülkede hayat hiç durmaz. Dalgalanır al bayrak ve devrimler de hiç durmaz. Devrimcileri de hiç bitmez. Karaya vurduğunda memleket anında Denizleşilir. Bizim de tek suçumuz odur. Biz de zaman zaman en keskin biçimde soldan dalgalanırız…

Selam olsun, her şeye rağmen ‘Memleketi Soldan Dalgalandıranlara’…

Hiç yorum yok: