KAYGILARIMLA…
Bu makale yaşamım boyunca evirdiğim çevirdiğim
birçok makaleden sonra kaleme alınan ilkyazı.
İlkyazım, sonbaharım…
Evrende çok kışı yazı asilce yaşadım, soy
soyladım. Şimdilerde;
Gelecekten kaygılıyım…
Narsist ve megaloman diktatör bozuntularının
kaderi bir gün yapayalnız kalmalarıdır. Yapayalnız kalacak olmalarıdır.
Önce biat etmeyenler temizlenir, sonra hafifçe
ses çıkaranlar. Sonra bir adım öne çıkanlar, çıkmaya çalışanlar. Daha sonra
yağmadan pay isteme cüreti gösterenler…
O cüretkârlar ve kendi atadığı yeteneksiz ama
rol çalma heveslisi 23 Nisan başkanları ve sonunda da onun gibi düşünen düşünmeyen
herkes temizlenir.
Bir de bakar ki sonunda bir avuç yalakası ve
akrabasıyla yapayalnız kalmıştır. O çok güvendiği % 50'si de baki değildir zaten. Koltuk değneği Devlet'in saltanatı da tehlikeye
girmiş, kıytırık mahkeme kararlarıyla süreci uzatma ve olağanüstü kurultayı
yaptırtmama çabalarına girmek zorunda kalmıştır.
Dindar ve
kindarların Doğu ve Güneydoğudaki şiddeti ve terörü daha da tırmandırmak ve
olası bir erken seçimde hem MHP'yi hem de HDP'yi barajın altına itme çabaları
meyvelerini verirse istedikleri gerçekleşecek.
Dindar ve
kindar amacına ulaşacaklar.
Böylece laik cumhuriyet yıkılıp yerine İslam cumhuriyetini kuracaklar,
en baştakinin kendisi de başkan olabilecektir.
Sonra belki de
Ortadoğu’nun ve garibim İslam ülkelerinin halifesi...
Tezgâh bu.
İşlerse…
Ülkemizde bunu
bozabilecek zinde güçler var mı? Ne yazık ki şu an yok.
Halkının
önemli çoğunluğunun ramazan Müslümanı olduğu, yok yazılmamak için Cuma'ya
koşturanların, rejim niyetine oruç tutanların, aslında oruç tutmayıp da boşu
boşuna aç kaldıklarını bilmeyenlerin, arapça okunan nikah suresine bile hüngür
hüngür ağlayanların,IŞİD'e sempati duyan on milyonların bu gidişattan rahatsız
olmaları söz konusu bile değildir.
O zaman?
Ne yapacağız o
zaman. Ne yapmalı?
ABD'nin
belirlemiş olduğu son kullanma tarihinin dolmasını mı bekleyeceğiz?
Miadı miladı
ne bu gidişin?
Nereye varacak sonu bu işin?
Peki, hiç irdelemeyecek miyiz, sorgulamayacak
mıyız, sormayacak mıyız? Gerçeğin peşinde koşulmayacak mı?
Koşamasak da yürüyeceğiz yine, soracağız
elbette. Direneceğiz ve kazanacağız…
Kafamda deli
sorular…
Aklımda veli yanıtlar…
Kaygılarım var.
Kaygılarımla.
AŞKIN KİTABI KALPTE YAZILIR…
Yazmak önemli ama okumak da gerekir. Bilgece bilgilenmek…
Önemli olan okuma yazma bilmek değildir,
yazılanı okunanı gereğince anlayabilmektir. Okuma, yazma diyen o kadar çok kara
yobaz var ki bu yüzden işimiz hiçte kolay değil.
Önemli olan ise zoru başarmaktır…
Gerçeklerden kaçmak eksik yaşananların
boşluğunu doldurmaz. Yazılanlar okunabilir ama silinenler okunamaz.
O yüzden çabamız…
Türkçeyi iyi öğrenip adam gibi konuşabilsek, karşımızdaki
insanın fikrine saygı duyup sabırla dinleyebilsek, kendimizi dost doğru ifade
edebilsek, sorunların anlaşmazlıkların tamamına yakınını çözmüş olurduk.
Anlaşamamazlık tarih olurdu…
Yüzyılın hastalığı oportünizm ve
revizyonizmdir. Bunlar ideolojik, ekonomik ve politik anlamda burjuvaziye
hizmet ederler. Gerici sınıflarla yapılan savaşımın kazanımında en büyük
engeldirler. Hâkim sınıfların her dönemde gizli ortaklarıdır topu.
Sabah akşam padişahım çok yaşa diyen
dalkavukların yüzünden hakiki soytarıları arar olduk. Piyasada kırık, pişmiş tavuk
kalmadı. Enayilik kara borsada.
Borsa da çöktü…
Bayramlara
ipotek koyanlar çocuklarımızın geleceğine bomba
koyanlardır. Çocuklardan, bayramlarından korkanlar ülkenin geleceğinden korkanlardır.
Genel doğrular kaybetmez, yanlışlarsa kaybederler. Evrenin her yerinde iki kere
iki dörttür
Aritmetik bilmezler sizi...
Aşkın kitabı kalpte yazılır, okunur. Ezberlenen
metnin hiç bir anlamı yoktur. Fotokopisi de çekilmez.
Anadolu’nun aşk tarihi hünkâr Hacı Bektaşi Veli ile baslar.
Yunus Emre, Mevlana, Ahi Evren, Pir Sultan Abdal, Hacı Bayramı Veli, Nesimi,
gibi hak erenleriyle yol alır. Âşık Veysel, Mahzuni Şerif, Neşet Ertaş’la günümüze
gelip yoluna devam eder. İçinde sevgi, ahlak, vicdan, hak aşkı var. Tarihi başka
yerde aramayın. Aramayın ki yalanın, hilenin, din sömürüsünün olmadığı hak
yolunda nurunuz artsın.
Kandiliniz yansın. Miracınız kutlu olsun.
‘Elimde olsa mavi üzerinde sarı, sarı yıldızları
halı gibi serer, nakış gibi işlerdim gökyüzüne. Asi olur, isyan ederdim Tanrı’ya.
Senden güzelini getirebilseydi yeryüzüne…’
Bu yolda erenlere karıştık. Hallacı Mansur ile yoldaş
olduk.
İnsanlığın varlık deryasında tüm canlıların acılarını
bal diye yiyebilmektir yoldaşlık. Kandil dostun bağında gül olabilen tüm
insanlara kandildir.
Bu gece demimizi düşkünlerden uzak tutup hünkâra
sığındık aşk ola erenler…
Köleliğim boynuna ilmik olsun. Ayrık otları
bitsin üstünde. Yataklık yapsın kalleşlik. Adalılar türkü söylesin. Kanımız
bedenimizden çekildiği gün. Oylumunda büyüdük darağacının.
Mahzuni Şerif söylesin türkümüzü.
Sessizce severim. Yüreğime taş basabilirim ama
kıyamam onların gölgelerine basmaya. Tarih baba asla unutmayacak nasılsa.
Çeliğin sıcağında eridik. Haydalayarak yapılara
harç çektik. Omzumuzda dünyayı taşır gibi acıları taşıdık. Uykularımız bile
bölündü. Aklımıza geldi bir bir ekmek savaşı, kısacası yasamak savaşı.
Bayram gibi…
Bayram seyran geçen dünkü edinimlerimiz bugünümüzün
yapı taşlarıdır. Dünde insandım bugünde. Bazıları dünde geviş getiriyorlardı bugünde.
İnsanlar ve insanlık ölmesin. Erken ölümlere
hayır…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder