Gecenin
zil zurna sarhoşluğunda
yıllardan
sonra ertelediğim ayaklanmaların zilleri çalıyor
dört
bir yanım zil zurna ayaklanmalar.
Kırk
yıllardan sonra ardına düştüm
kılı
kırk yaran inceliği hiçe sayıp acıklı anıların.
En
ertelediğim anda kucağına saçıldım
dört
mavi göz ve sapsarı saçlar
ince
narin elller.
Baba
bizden ana yabancı çocukları sanki benden çok ben
galiba
bilemediğimiz sırlardan sızmışlar
hangi
milletten muştulandıkları malum.
Aklıma
düştüler birden en gecikmiş usluluk anımda
sıyrılıp
zil zurna anılardan
en
keskin isyanla.
Yerinden
hiç kıpırdayamadı suda yüzen zil canavarı
çalakalem
çalamadı.
Oysa
mekan yarım saatlik mesafede
Canlara
zil zurnalık bir tıklık uzaklık
Cankurtaran’da.
İnmek
istedikçe inemedim boyalı merdivenlerden
kesik
başımda keskin ağrı
kıyamadım
gerçeğin tahtına,
hem
öldüm hem canlandım.
Arkamda
sevişgen kız kızgınlığında esmer akşamlar koyarak
esnemeler
ve esler bırakarak yolculandım
hem
zil zurnalığımdan hem de şahımdan
vallahi
utandım.
Neyse
ki zulam yanımda zulamda ziller
Sulu
süpürgeler sahillerden süpürürken anılaşmış tozları
poşetimde
mermersi anılar en tozlusu
tuza tere bulanmış tozutmuşluğumun ertesi.
Ardımda
kareleri karartılmış hayat bilmecesi
sulusepken
yollarda kendimi mülteci gibi hissettiğim anda
zil
zurna ayaklanmalar.
Gecenin
zil zurna sarhoşluğunda
her
daim hava kapkara ve bulutlu buğulu ve bağımlı
elbette
beklemeyecek beni öteye ertelediğim ayaklanmalar
veya
yolumu gözleyecek yıllarca hiç unutmadan.
Mavi
Gözlü Sarı Paşaya herkesin aşıklığı değme yalanmış
yalan
anlaşılınca
yalandan
yılanların seramik biblolarını yapmış ince elli kız
Paşanın
kini bronzdan.
O
kız gecenin zil zurna sarhoşluğunda yüzümü inceledi
ince
elleriyle bir güzel elledi,
bedenimi
Babil surlarında bir kenara bipleyecekti.
Çipleyecekti
kodlarımı suları çekilmiş Marmara’nın dibine
ardamarı
çatlamış insanlığın şaşı şatosuna
Kuzeyde
bir ormana ocak ocak.
Kılını
kıpırdatamadı suda gezinen canavar
elli
yıllık anıları tuttu, tek lokmada yuttu
ve
deniz karardı uykusunda.
Öyle
bir karanlık ki çöktü çatıma sathıma
gecenin
zil zurna sarhoşluğundayım
en
beklediğim lazım anlarda bile yetişmedi ardımdan ayaklanmalar
hepsi
hepsi üç beş dakikalık sayıklamalar.
Siyah
inciler süzülünce mavi atlasın üzerine üzerine
ve
şimalden kayan şekillere baktıkça canım acıdı.
Kuzey
Atlantik’ten esen kasırgalara taptı alemin elleri
ellerimde
ateş ateşli bir öpücükle ayıldım
başım
küçük elli kızın ellerinde.
Çağrının
ağrına gidiyor bu ağır gece karartmaları
Kim
kime kimi kesiyor bu bozgunda bu bilinmezlikte
bostan
tarlalarına erende girende cayırtı
sanki
frenler boşaldı sebepsiz.
Ve
sevişgen kızın mahzun duruşu yansıdı esmer camlara.
İki
yetişkin kızı ve bir gözü turkuaz mavi diğeri kehribar kedisiyle yaşar
yerli
yabancı polisiye okur bir kadın
bir
kadın görüntüsüydü
zil
zurna ayaklanmalar.
Zil
zurna sarhoşluğun Arnavut kaldırımlarına oturanı ise
sanki
beni etrafa silkeleyerek geçip gidecek hayat
gailesi
kaidesi başka bir dönence.
Gecenin
zil zurna sarhoşluğunda
aklıma
düştü birden eylül akşamları
yakalayıp
sevmeyi istediğimdi ayaklanan anılar
karıştılar
kara giysili zilli zorbalara
kırmızı
turp gibi suratlılarca tutuklandılar.
Küçük
küçüğüm, bebeğim sanki kundakta
beni
o anımla yakala ve tut
tutkuyla
sev ey sevgili.
Öyle
zil zurna sarhoş ki zaman
babam
kısa pantolonlu ve bacak bacak üstüne atmış
dizleri
yara bere, kabuk bağlamış
annem
yabancı bir lisanla konuşuyor sanki
usulünce
ve adaplı
tek
anladığım ismim geçiyor arada bir.
İsmimin
e hali ta o günlerden kalma
Edibin
e tipinde bir mahkum.
Hep
esmer sanırdım meğer annemde sarışınmış
babamın
çocukluğuna sarılmış
korkulu
yeşil gözleri üzerimde hapis.
Kum
saati onu kırk geçe durdu.
Kim
saati acayip bir atmosferde benliğini arıyor hala.
Daracık
koltuklara sığınmış dünyamda kalpten kalbe isyan atıyor
ve
yerinden kıpırdamıyor sanki suda uçan canavar.
Mekân
yıllardır ayni mekan
ayni
mesafede muhteşem doğasıyla hazır ve nazır
içten
nazlanmalar.
Ne
zaman uyanırsam uyanayım nerdeyim hemen anlarım
anılarımda
gizli zil zurna sarhoşluklar
en
derin uykudalar.
Eteklerim
zil çalınca ayaklanır anılarım zil zurna
düşlerimde
zorla bastırılmış isyanlar
hala
isyandalar.
Kırmızı
mürekkepli parmak basarım hali rapt ile zapta
tutmaz
ellerim kırık kalemi
imzam
gecenin zil zurna sarhoşluğunda kayıp gezegen.
Yıllarım
on yıllarım var beş on dakikaya sığdırılmış
en
beklemediğim bir anda geldi aklıma ertelediğim ayaklanmalar
elli
dilden ziller çalıyor akıl.
canavarlaştıkça
canavarlaşmış alem
akıl
aleme inat kızıl kelebek.
Gecenin
zil zurna sarhoşluğunda
ince
elli esmer kız renklendirdiği ve canlandırdığı tüm bibloları kırdı
kılı
kırk yaran inceleyiciliğime karşın anlayamadım…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder