7 Aralık 2015 Pazartesi

İYİ KÖTÜ BİR KONGRE DAHA…

İYİ KÖTÜ BİR KONGRE DAHA…

Üç küsur yıldan sonra iyi kötü, kazasız belasız bir kongre daha atlattık…

Bu kongreden de aklımızda kalan yine düşüncesizlikler, yine ezberlerin bozulmadığı, oruçların bozulamayacağı olacak. Aklımızda malum gezgin kongre-marketingçilerinin malı mevkiiyi kapmak uğruna nasıl çakmak çakmak yandıkları, çapmaları kalacak. Malum ucuz senaryo düzeyinde ters köşe yapanlar, belleği uyuşturan oyunları onayanlar, düzeysiz masum tavır takınanlar ve daha iyisi olacak hikayesiyle her seferinde olduğu gibi bu kez deuyutulanlar kalacak aklımızda.

Hiç de gerek yoktu ama geleneksel alışkanlıktan dolayı biz de iyi veya kötü aklımızdan süzülenleri sıraladık divandan başlayıp, baştan sona harcı alem sıvayıp. Aslında bilimsel düzeyde bildiri tadında bir sunum yapmak üzere şartlanmıştık ama şartı şurtu kenara bıraktık selamlama sonrasında. Çünkü ne kadar sakin kalmak istesek de nedendir bilinmez izin verilmiyor bize. Üç beş laf etmeden gergin ve gerzek tesadüfler ve teessüfler anında araya sokuluyor. Sanki birilerine yaranma yarışı yapılıyor birilerince. Bahaneye maharet katma ustalığının bize işlemeyeceğini iyi bilenler, bildikleri halde boşuna parantez açıp duruyorlar. Açarlar ama kapatamazlar. Biz kapatırız. Yine biz kapatırız tüm açıkları, iyi kötü kapatırız.

İki elin parmaklarınca yeniden dizaynlanan bu kusurlu, bozuk düzenin hayatın rengini belirlemesine yine biz bozuk çalarız, harbiden. Abiler ablalar bozulursa da bozulsunlar çiviyi de hakkıyla biz çakarız. Ve bizden başka kimse soramaz onlara, üç yıldan fazladır nerelerdeydiniz, en iyi becerdiğiniz iş, çamur gibi listelere kendinizi çek etmeden çark etmekte hiç gecikmediniz. Üst üste sıkış tıkış kendinizi listelettiniz yeniden. Peki, ne değişti, hiç. Ayni listelere listelendiniz diye vebalden kurtulabilecek misiniz acaba?

Kurtulamazsınız, bu gün yarın karşınıza dikilir tüm yaptıklarınız.

Bizden size ne, biz kurtulduk..

Kurtulduk çünkü günlerden bir gün nasıl düşünülebileceğini öğrendik ve tüm öğrendiklerimizi, bize öğretilenlerin tamamını vallahi de unuttuk. İşte o unutkanlığımız bilgiye açılan ilk andı, ilk adımdı. Ve bu günlerimize kadar iyi kötü öylece geldik…

Şimdi kongre kaybetmişliğin hırsı ve sözde kazanmışlığın hazzı ile iyi veya kötü, adımıza ve namımıza orada burada, yüzümüze değil de ardımızdan kim ne laf eder ise etsin yanıtı şudur;

“ Kötü isek eğer kötüyüz size ne. Bizim kötü oluşumuz sizin kötülüklerinizi veya yapacağınız kötülüklerinizi asla meşrulaştırmaz. Bu tavır sizi doğrulamaz ve haklı da çıkarmaz. Sizin kötülüğe dünden meyilli oluşunuzun nedeni de sayılmaz. Kötülüğümüzden bizi veya bizden etkilenecekleri kurtarmak amacıyla yaptığınız veya yapacağınız kötülükler sizinde kötü olduğunuzu gösterir. Göstermenin ötesinde içten içe kavrulduğunuz kötülüklerinize bahane aradığınızı da açıkça ortaya koyar..”

Günlerden bir gün nasıl düşünülebileceğimizi öğrendik ve düşündük; inanılanlar, tüm gerçek sayılanlar tuhaftı ve küflüydü. Tüm ezberler de öyle. Ezberlerimizi bozduk, oruçlarımızı bozduk o yüzden. Geometrik sayılarla doluydu ruhun alfabesi ve okuduk, yuttuk.

Ve unutulmuş beyin gücünün ve akıl göçünün boş yere din-mezhep ile bilim-ilim savaşına itilmesinin anlamsızlığını keşfettik. Böylece başladı serüven.

Ayrıca kendi kubbemizde de gördüğümüz siyaset ve din üzerine veya dinci siyaset bağlamında ortaçağın günümüzde teşkilatlandırılmasıydı tüm kongresel çabalar. Tarihten alınmayan derslerin bileşkesi statükoculuk ve ideolojisizlik temelinde kökleşen bir travmaydı solanlardan salonlara yansıyan. Kökeni nereden olduğu belirsiz bu sayrılık sadece nasıl büyük adam olunur çapsızlığına sarkıyordu. Bu beyin girdabından nasıl olur kurtulunur ve eylemciliğin kıyıcığında nasıl beyleşilir onu da gördük. Nasıl sıyrılırım tarzında bir tutukluktu başa çalınan. Zaten aklın ve insanın nutku tutulunca başlar tatsız tutkular.

Günlerden bir gün nasıl düşünüleceği öğrenildiğinde sahip olunan eski masallardaki yasak meyveye uzanış yanlışlıkları da bir bir görülür. Bu görgüsüzlükte dikkate değer bulunulması gereken tek durum ise tüm kavgaların içine niçin sürüklenildiği değil, isyan ve ayaklanmaların gerçekliğidir. Bu çizgideki buluşmalar öğretileri güçlendirir tüm başsız başkaldırıları da yönlendirir. Vallahi de hem güçlendirir hem göçerir hemde göçürtür. İşte böyle devam eder yıllardır sürdürdüğümüz macera.

Bu kavga bizim. Ustamız kendi yazdığımız manifestolarımız, tehlikeli ağır uykulardan umut yüklü uyanışlara seyirtmeyenler ise malum hazirun olunca kongreler iyi kötü bir kaç anekdot dışında anılmazlar kısa zaman sonra. O anekdotlar da bizim armağanımızdır yarınlara. İşte sadece bu yüzden delice görülse de, değmez denilse de, değişmez bilinse de düşman çatlatan bir kırık hikayedir tüm sunumlarımız. Tüm başımıza gelenler, daha da gelecek olanlar işte bu kürsü kutsallığına saygıdan ve kürsü hâkimiyetindendir. Başkaca bir şey değil.

Aklımıza dolanlar, insanlık halidir, insanlığı kaybetmeden öteki beriki rüyalara hazırlanıştır, öteki beriki dünyalara aldanmayıştır. O nedenledir aklımıza dolanları korkmadan dışa vuruşumuz. Bir denizden diğerine, ahenkle okyanusa dolmaktır düşünmek düşüncemiz. Elli yıla varan yarenlikte otuz beşinden fazlasını düşünmeyi öldüren sistematiğe direnmektir, düşünmektir eylemliliğimiz. İşte günlerden bir gün nasıl düşünülebileceğini öğrenmekle başlar bilgi kirliliğinden kurtulmak ve kirlenmemek. İşte o direncin, özgür ve özgün olmanın, tam karşıtlığın dirilişidir, benliğimize belleğimize yerleşen.

Günlerden bir gün nasıl düşünmemiz gerektiğini düşünmeyi öğrendik ve çölde hapsolmuş deli dolu bir gezgin olduğumuzu anladık. Ve o andan sonra hayatımızda iyi veya kötü geçecek kongrelerin hiçbir anlamı ve önemi kalmadı. Çünkü ayıp günah demeden kayıp hayallerin peşinde koşan, geçici bir gülüş ve sahipli bir düş olanlara baktıkça işin aslının astarının ne olduğunu da anladık. İki arada bir derede kalmalara, dere tepe düze dâhil olmalara tanıklığımız bitmedi hiç yıllar boyunca. Niçin böyle oluyorsa oluyor hep ayni zikzaklar hep aynı martaval. Bizim tuttuğumuz yol ise bayılırsınız ama hiç işinize gelmez, bizim yolumuz dimdirek ve en doğrusudur.

Gün işte o gündür, Kongre ertesi ilk gün. İyisiyle kötüsüyle, kazasız belasız bir kongre daha yaşadık. Bu günler ta iyi günleriniz, günlerimiz demek en doğrusu. Eğrisi doğrusuyla kaç kuşağı, kuşakları etkileyecek bir sınırsızlığın içine döküldü tüm yorgunluklarımız. Ve asla yakınlık hissini en yoğun veren ayaküstü tanışıklarla şekillenmez kariyer. Yıllanmış yalanlar aklımızın kuytularına asla yerleşemez, kesinlikle izin vermeyiz. İz üstünde kuytu köşelerde birleşen ama hepten ayrıştıran maraz paylaşımlarla büyüyor büyük yalnızlık. Ve her daim düşüncesizlik her kongre her daim yine kötü ellerde bayağı iyi genişletiliyor.

Üç küsur yıldan sonra bu dar alanda kısa paslaşmalar genişliğinde iyi kötü, kazasız belasız bir kongre daha atlattık. Sevinçliyiz. Ancak kongreden çıkan tabloya, özellikle il delegasyonuna bakıldığında, yine atı alan Üsküdar’ı geçecek gibi…

Hiç yorum yok: