27 Ekim 2015 Salı

CUMHURİYET SEÇİMİ VE SEÇİM BAYRAMI…

CUMHURİYET SEÇİMİ VE SEÇİM BAYRAMI…
 
İki gün sonra “Cumhuriyet Bayramı “ var. Cumhuriyet’in 91. yılı kutlanacak. Sonra da genel seçim. Cumhuriyetle seçim çakıştı, bayram seçim ertesine ertelenecek gibi. Cumhuriyet seçimi ve seçim bayramı günleri. Bu sıcak günlerde 29 Ekim kutlamaları ve resmi bayramlaşmalar yani 29 Ekim Recepsiyonu var mı yok mu yoksa seçime kurban mı gidecek göreceğiz…
 
Bu kez Cumhurreisi recepsiyon meselesini nasıl çözecek bakacağız. Recepsiyon varsa eğer şu recepsiyon davetiyesi niye hep ballı belli kesimlere gider, niye halktan kişilere, bizim gibilere, muhaliflere her daim adres şaşırır anlamak mümkün değil. Şu mübarek bayram niçin hep akpak saraylarda, köşklerde malum kesimlerin hakkıdır, niye halka açılmaz koskoca bir soru işareti olarak ilgililerin bilgisine!
 
Ayrıca saray dışındaki Cumhur-u asil’in yüreği yanmış, başı sıkışmış, peri perişanmış, yurtta tansiyon yükselmiş, enflasyon varmış kimsenin umurunda değil. Ey ahali aslında tam uyanma vakti; yakında seçim var ya, ger gerebildiğince ortamı, sonra gelsin oylar ve hep ayni hikâye. Ayni son.
 
Sakın bir kez daha aldanma ey Cumhuriyet evladı…

Eğer recepsiyon varsa hükümet keşmekeşinde bitaraf olanlar, iktidardan zerre rahatsızlık duymayanlar, larlar, akpak saray’da ip gibi sıraya dizilip yüzlerde yapmacık sırıtış bir kez daha bayramlaşacaklar. Recepsiyonu protesto edip Protestan takılanlar ise diğer bayramlarda, “kırmızı boyalı kurbanlıklar” olarak Cumhurun önüne atılırlar. 
 
Eğer recepsiyon varsa bu recepsiyonda da devlet başa kuzgun leşe, fırkası-hırkası-fesi, tası-tarağı-takunyası, süslümanı küslümanı, yan yana saf tutup muhabbet simsarlığına soyunurlar. Fotoğraf verme, karelere girme derdindekiler şu bereketli topraklarda dört başı mağrur tam tapınmalık dürüst idarecilere, beştepeden başkomutanlık eyleyenlere ahbaplık peşine düşerler. Vira Bismillah, nokta “İde”si olmayan limanlara uğrar bu yana yatık gemiler. Tel tel dökülmelerin yaşandığı şu talihsiz ülkede, dibi delik gemi kaptanları halktan rol çalarlar bu recepsiyonda da.
 
Sakın son bir kez daha aldanma ey Cumhuriyet evladı…
 
Eğer recepsiyon varsa bu recepsiyonda  29 Ekim’de akpak sarayın sırsıcağında üşüyecek cicili bicili, oyalı boyalı süslüman Cumhuralar ve en marka-lacileri çekmiş küslüman cumhurlar şen mutlu el sıkışırlar veya büyük günahtan sebep başlaşırlar. Günah evet, hükmettikçe hükmedenler, iktidar sürme keyfinin altın çağını yaşayanlar, kadife yumuşaklığındaki başkaldırılara dahi aşırı tahammülsüzleşenler birbirleriyle oynaşırlar, oylaşırlar.
 
Hayırlı bayramlar. Allah büyük muhabbetinizi artırsın…
 
EğerCumhuriyet’in 91. yılında recepsiyon varsa bu recepsiyonda akpak saray, davetiyeli ayrımcılığını ve kümelenme körüklemekteki ısrarcılığını bir kenara bırakırsa arife tarif gerekmez. Hem köylü hem kentliyiz, hem gelenekçi hem çağdaşız. Linklerde şimdilik bir kopukluk yaşanıyor, yaşatılıyor olsa da; küssek de küsmeyiz bir kerelik akpak saraya. Ola ki bir davet varsa Akpak sarayın davetini görmezden gelemeyiz.
 
Davete icabet usuldendir. ‘Kel başı, körün taşı yarar.’ Belki gideriz, seyredelim diye...
 
Ama davete icabet usuldendir babında usul yerine getirdik diye de Ata’nın yüreğinin sızlatacak şeylere, sızım sızım sızlatanlara gönül koymaktan geri durmayız. Recepsiyon bir kenara ezelden ebediyette 1071, 1453, 1940, 2023, 2071’lere takılı kalmış siyasi parti anlayışlı siyasilerin, hükümetlerin, belediyelerin yapmaması gerekirken yaptıklarını da asla hoş görmeyiz. Bunlar bir dizi yasa ve etkinliklerle geçmişten geleceğe kendi köprülerini kurnazca kurarlarken kim dur diyebilecek bu gidişata? Sorusunu da sorar, yılmadan usanmadan dur, durun da deriz.
 
Ayrıca dünyanın merkezine santim santim yolculuk başladığında, bin bir palavralarla kaçıncı cumhuriyetçi, kaçıncı saltanatçı oldukları belli olmayanların sıkıştıklarında “Nutuk”çu kesilmelerine de asla kanmayız. Çünkü ne yazık Cumhuriyetin vazgeçilmezleri arasındaki asıl köprüler çoktan bir kenara atılmış. Atmışlar. Bu bölünme, parçalanma kime ne fayda sağlayacaksa artık her şey anlamsızlaşmış, anlamsızlaştırılmış. Bu alenen Toprak Ana’ ya da ihanettir. Öyle ise fukara hevesiyle helvalarını hazırlıyorlar deriz, geçeriz.
 
Davete icabet usuldendir babında ‘Kel başı, körün taşı yarar’ misali, belki giderdik sadece seyredelim diye düşündükse de; unutmayız cumhuriyeti. Cumhuriyetin zenginliklerini har vurup harman savurmak, kökü derinlerde bir geçmişe sahip olmakla övünmeye tam tezattır. Tarih geriye sarıldığında Cumhuriyetin ne zor şartlar altında ilan edildiğiyle karşılaşırız. Asla unutmayız, onları o günleri. Ahde vefa gereği, sisler arasında büyüyen Türkiye’nin her bireyine düşen sorumluluk ise geçen on yıllar içinde olduğu gibi gelecekte de Cumhuriyeti korumaktır.
 
Ve dahi ilelebet korumaktır…
 
Bayram biter seçim sathına girilir. Girilir girmesine de acayip keskin bir tuhaflık var havada. Seçim havası hiç yok. Sanki insanı insan yapan, var eden neler varsa aniden sıfırlanmış. Ekmek kavgası kadar sıcak, ekmek kadar kutsal her değer, değerler bir bir sıfırlanmış sanki elbirliğiyle. Düdüklü dünyanın şeytani volkanı patladıkça sıtkı sıyrılmış vatandaşların. Bakalım can simidi yerine bu kez nelere sarılacak ahali. Kimlerden medet umacak bu kez…


Durum vaziyet böyle olunca ülkedaşlar Cumhuriyetin kurulduğu dönem şartlarından daha zor ve sıkı şartlarla karşı karşıya bırakılmış olunduklarını bir gün olsa da anlayabilecekler mi?Bol nasihatli hikâyelerle yoğrulmuş Cumhuriyet sempatizanlığının, yoksulluğun nimet, günlük yaşam sürdürmenin velinimet sayıldığı bir anlayışa tutsak edildiğini görecekler mi acaba bir kez?


Cumhuriyetin 100. yılına şurada ne kaldı ki; Ömrümüz belki vefa eder görürüz bayramı. Belki de etmez, eyvallah. Cumhuriyetin ömrü vefa etsin sonsuza dek bize yeter. İşte bu seçim o seçim, o seçimlerden.
 
Sakın son bir kez daha aldanma ey Cumhuriyet evladı…

Hiç yorum yok: