28 Mayıs 2015 Perşembe

GÖRMEZDEN GELMEK…

GÖRMEZDEN GELMEK…

Olan biteni görmezden ve bilmezden gelerek iç karartan tabloları, yan yatıp, kör bakıp iç rahatlığıyla izlemek hak mıdır değil midir yakında belli olur. Halkın içinde eğer böyle görmezler varsa ve böylesi yağmacı tercihler benim hakkımdır diyor ise şimdilik işin içinden çıkılamaz. Ancak vakti zamanı geldiğinde devran tersine döndüğünde de görmezden gelip yan cebime koyulsun babından geçen hiç kimse, kimse ayılıp bayılıp kendinden geçse de işin içinden asla çıkamaz. Acı olan ise acı tabloyu çocuk görür uslu görmez…

Çocuktan al doğru haberi denir; “Çocuk elinde kalın uçlu fırça, vakitsizce çekirdek görüntüsü ve izlenimi veren bölgeyi bastıra bastıra çağla rengine boyar. Ama bölgeler çağlamaz donar ağlar kalır. Fırça artık kimin elindeyse elinde bana mısın demeden kendi bildiğini okur. Eskilerden yenilere bir demet fırıldaklık sunar ama rengi sevilmez. Sonra dizleri kabuk bağlamış yaralarla kaplı çocuk tualin tam ortasına oturur. Elindeki fırçayı uzatır paletine ve çarpıyı çeker kırmızı kırmızı.

Ve çocuk tablonun sol kenarına imza yerine ‘doğru bilinmedikçe yanlışlar görülmez, yanlışlar ve yanlışta ısrar ise adım adım doğrudan uzaklaştırır’ yazar…”

Büyüklere aforizmalar sıralandıkça da doğrudan saralanılır; Yalan yanlışta boşa ısrarcılık birilerine rekor üstü rekor kırdırır, kasaları doldurur. Havada geceyi dizginleyen ne varsa metni yazar bozar ve her kurum tütsülendikçe büyülendikçe feci uysallaşmalar bulaşır adamakıllı akıllara. Böyledir işte lider olup lider kalamamak. Aboneliğin bönlüğü ise üzümler bir bir kararırken sapsarı güneşe tapınmaktır ve pestillik, pekmezlik üzümüm var bağımda diyerek böbürlenmektir.

Uğurlu uğursuz uğultulardan bunaldıkça nehrin bittiği yerde sessizliğe sarkan korkunç maceraları da görmezden gelmek değil aksine görmek gerekir. Çünkü yalan rızkın azalmasına geçim sıkıntılarının artmasına temel nedendir. Olan biteni görmezden gelmek veya görüp bildiği halde yalanlamak, yalanlamasa da yavanlamak ayıp ötesidir. Görmezler iyi bilir iki cihanda başa gelecekleri. Bilir de olayların kontrolden çıkmasını seyrederler azizler ve muhteremler katında.

Oysa ki dere boyu gün boyu çamaşır yıkayıp, çaplarını çaputlarını ak sakız hale  dönüştüren emekçi kadınların altın terinde yakut alınyazısındadır ilahi hüküm ve ebedi hükümet. Ve kasten örülmüş duvarların asaleten yıkılışındadır öngörünün kuvveti ve görmezlerin zafiyeti. Apaçık yaşamı doğuran anaların sürüyle ağıtlarındadır en değişmez tanrısal olgu. Tüm bunları ve benzer değişmez algıları görmezden gelerek almak, allayıp pullamak ve sallamak medrebazlıktan madrabazlığa geçişi sağlar.

Ve her şakacı son yalan en çirkin ve en büyük günahlardandır ilkesini unutmakla başlar. Oysa görmezlerin en iyi bildikleridir bu ilke, yanlış sollarken unutulur nedense. Adam uyutmaya gelindi mi öyle bir ayar çekilir ki ayarsızca kapılar aralanır, aralanır ama ahlak yiter, din iman sallanır, bilene bulana aşk olsun. O demden sonra ihanet ve hıyanet başköşeye kurulur ve görmezleri bekler. Kutsal isyan ise bu yargısız, görgüsüz ve görmezden geliş sürecinin görgülülüğü ve örgünlüğüdür.

Ateş olsalar da gölgelerine bakıldığında zevattan kimileri bazen yüce bazen de cüce olurlar. Yücelik ile cücelik birbirine karışınca görmezden gelmek değil aksine perdeleri aralamak gerekir. Zaten bitli yorgan yandığında beyaz perdede endişe belirir ve kahırlı vedalarla donanmış düşük filmleri başlar. Vatan hasretliği ve millet aşkı derinden etkiler ve tetikler güneş tutulmasını.

Güneşe yolculukta, tutukluluk başladığında cennet ile cehennem yeryüzünde öpüşür. Kim bu sahteci edadan etkilenir ise sonrasında acayip buyurganlığa geçişin hızını artırır ve değişimin hızını engeller. Görmezden gelenler o an ayılsalar da ayyuka çıkmış şiddeti yine de görmezden gelirler. Görmezden gelseler de bezmeldeklerin gözüne gözüne ölümden hiç korkmayanların devri başlar. Ve zulme ve vahşete kölelikten muzdaripler son bir gayret saf değiştirirler ama nafiledir bu ham hamleler.

Umudun tükenişi boğazda düğümlenmiş parça tesirli bombadır. Karanlık yüzlü mayındır parlak ve soğukça ciğere saplanan. O yüzden sakınmak gerek sessizliğin bol tesirli aldatılarından. Görmek, bilmek ve duymak gerek sessizliğin çılgın sesini ve görmezlerin yalan dolan nefesini.

Gözde can tükendiğinde de görmek gerek kazara kayıtlanmış illeti. Fotoğraflanmış o günlerden her yol mubah sıyrılmayı görmezden gelmek çokbilmişliktir belki ama bilginliği zedeler. En gözdenin bile eline kara toprak bulaştığında adalet yerini bulur. Çukurlardan en yüksek çukur beğenilse de bir elmayı kırk kemale pay etmektir âlimlik.

Görmezden gele gele olan biteni yok sayarak ancak zulmün batağına adaletsizliğin sazlığına düşülür. Gözdenin gözdeliğine yazılmak köleliğin bereketine aldanmakla aynidir. Yarım yamalak fedakârlıklar yandım anam seviyesine dekorlandığında zindanlar gözde büyür. İşte o vakit görmezden gelmek işe yaramaz, görmek gerek kara taş duvarların herkese açık olabileceğini. Ve okumak gerekir duvar yazılarını. Kapalı devre canlı yayın gibidir hayat. İzlemek ve görmek gerekir tüm saklanmış gerçekleri. En açıkları bile görmezden gelmek abdest mi bozar yoksa neyi bozar bilmek gerekir enikonu.

Eni boyu olan bitene bakıldıkça örnek alınacak, dersler çıkarılacak binlerce mahrumiyet ziyaret ediyor adamakıllı akılları. Üç günlük dünyada görmek gerek yapılanları edilenleri. Ömür uzatmaz, günah azaltmaz üç maymunu oynamak. İleri geri tüm karışıklıklar karmakarışık bir hal aldığında görmek gerek ilahi emir ve bilimsel işaretlerin insanlık içiliğini ve insanlık dışılığını.

Görmezden gelmek yerine görmek gerek o ilk saftakilerin afra, tafra ve safralığını. Safça da olsa görmek gerek, görmezleri de…

Hiç yorum yok: