3 Mayıs 2015 Pazar

İKİ RUH BİR BEDEN, BABAM VE BEN…

İKİ RUH BİR BEDEN, BABAM VE BEN…

Babam benim, koca bir beynelmilel olarak kahramanca, yiğitçe o atlas maviliğe kanatlandığın, o sınırsız boyuta uçtuğun günden itibaren denizi karartan imanla, fındıklıkları yeşerten inançla, hırslarımı bir kenara koyup, ayak izlerini takip ediyorum beynelmilelce. 
Beynelmilelce, hiç korkmadan, sıkılmadan, usanmadan memleket esenliği için iskele, sahil, meydan, turlayarak…
Beynelmileldi benim babam. Her çılgın fırsatta lafı gediğine koyup ‘ben beynelmilelim’ derdi. Onu yakından tanıyanlar öyle söyleyeceğini gayet iyi bilirler, sadece vakti zamanını beklerlerdi. Önce çocuktum anlamını çıkaramazdım, sormazdım da. Çünkü bilirdim ki babam doğruluk ve dürüstlük abidesi bir kişiydi. Beynelmilelinde o anlama geldiğine inanırdım. Acılarımın zirveye tırmandığı anlarda, ta çocukluk yıllarımdan kalan süzme hayatın özünde babamın beynelmilelliğine rastlarım. Hem de en güleryüzlü ve sıcak biçimde.Sonra, sonraları öğrendik biraz hayatın gerçeğini…
Babam sayesinde beynelmilel olduk, etnik açıdan kompleksleri olmayanlardan olmayacaklardan, boyutuna evrildik ister istemez. Öylesine hem de veya belki de beynelmilellik usulca bize geçti. Adının başına ölene dek Laz eklendi ama Laz değildi. Beynelmileldi ama Kapıkule’den dışarı çıkamadı ömründe. Olsun varsın. Biz de aklı başımıza devşirdiğimizde babadan miras beynelmilel insan olduk. Çıktık Dereköy’den dışarı. Yani baba mirası bizim beynelmilelliğimiz.
Çok on yıllar öncesine dayanır bizim bu kendiliğinden beynelmilel oluşumuz. Babamın beynelmilelliği nedendir hiç sormadım, belki de doğuştandır. Yoksa ondört yaşında bir başına korkmadan kaçar çıkar mıydı gurbete. 12 Eylül faşist darbesine kurban giden gençlik yıllarımızda lafın gelişi de olsa acayip hoşumuza giderdi bizim beynelmilelliğimiz en babasından.
Çünkü yıllar yıllar içinde beynelmilel nedir az biraz öğrenmeye başlamış, şehir kırsalından dağlara savrulmuştu heyecanlarımız. Sonra tek başıma kaldığım, kendim olduğumdan, babam yaşına eriştiğim günlere beynelmilellik tek dayanağım oldu. Tanıyanlar babama benzediğimi söyleseler de o bir başkaydı, tekti ve kendi şahsına münhasırdı. İyi, gerçekten iyi, çok iyi insandı vesselam. Bizim daha çok fırın ekmek yememiz lazım, sevdiği renk ise beyazdı.
Her ağızda topun ağzındaydık günlerinden topuna isyan aşamasına gelmişlik yıllarımızda bile faydasını gördük beynelmilelliğin. Ve hala babamı yaşıyorum tüm beynelmilel benliğimde.
Beynelmilelliğimiz, sanki iki ruh bir beden, babam ve ben…
Demek ki yavaş yavaş babalaşıyorum veya hiç de hissetmeden babalaşmışız Hayat denizinde dalgalanan, dalgalandıkça durulan, durgunlaştıkça daralan, her karaltıda yaralanan bir kısır döngü yaşıyoruz ne yazık ki. Yine de beynelmilellik ipine sarılıp kurtulan bir baba ve bir ben var içimde. Allahına kurban, bu benzeşme kutsallığı özünde öylesine barındıran bir benzeşme ki, her baba ve evladına nasip olmaz. Bu beynelmilellik öylesine bir aşk ki beni her zorda kalış evresinde bir defa daha yakınlaştırıyor babama. Aklını seveyim beynelmilel babam, zamansız ve mekânsız bir boyutta buluşturuyor aklımızı.
Babam ve ben, iki beden tek ruh.
Yaşanan tüm dönem ruhsuzluklarına inat beynelmilel direniş yetkinliğine kavuşmamızın mucidi babam. Her anısal kaymada bizim açımızdan baba oğul dayanışmasının tek dayanağı beynelmilellik. Yarım asırlığa dayandırdığımız şu er doğmuşluğun beyliğinde içimiz sızlıyorsa her mayısın ilk haftası, dördü ile altısı arası özlenenler arasından onları çekip çıkarmamın o dur müsebbibi. Eğer şu baba oğul birliğini beynelmilellik çizgisinde kayda geçirmeseydik boşa geçmiş sayardım ömürlerimizi. O vakit içimiz sızlardı gerçekten. Şimdi ise içim sızlıyor beynelmilel babama ama.
Beynelmilel babam öyle çılgınlıklar, azgınlıklar, başıbozukluklar yaşanıyor, yaşatılıyor ki dünyan, ülken ve memleketinde yaşıyor olsaydın eğer senin de için o biçim sızlardı. Sızlardı ama ben beynelmilelim der çıkardın işin içinden. Bu nedenle babamsın, o nedenle evladınım, fakirmişiz ne gam, bu memleket bizim. Varsın varsıllar orada burada tırmalasın. Biz zaten, yirmidört yaşındayken, ‘kendimi Türkiye’nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum’ diyebilme zenginliğini yaşayanlardanız. Belki arta kalanlarız ama o beynelmilellik çizgisinden sapmamışlık yeter de artar bize.
Bildiğin üzere beynelmilel babam,  işte ben sadece o nedenle deniz derya, yirmibeş yaşımdan sonra Allahına kadar, dünya şahit seni hiç üzmedim…
Hiçliğe veya hepliğe yolculuğundan sonra ise ben söyleyenlerin yalancısıyım daha bir sen olmuşum. Hala ufak tefek eksikliklerim var ama sen kadar beynelmilel olursam aramızdaki açık bir nebze de olsa kapanır düşüncesindeyim. Boynuz kulağı geçermiş ama seni geçmek ne mümkün.
Babam ve ben, iki ruh tek beden…
Benden sonra bana benzeyebilecek kara gözlüsünden bir beynelmilel denizim var ise eğer ne ala. Gerçeğin özüne zamansız girişin mükâfatıdır beynelmilellik. Elli küsur büklümlü özleme saygıdır. Senin gibi sessiz sedasız eyvallah diyebilmek kolaylaşacak belki. Sanki biraz daha huzurlu buluşacağız en beynelmilellikte ikimiz.
Bundan sonra beynelmilel kelimesini sana ait kılarak fazla kullanmasam da sık sık anımsama ve anımsatma dileğindeyim. Belki de senin gibi beynelmilelim derim beynine mil çekilmişlere inat. Kızcem ve cemil cümlesi anlasın babam da babası da en delikanlısından beynelmileldi diye…
Alalade yaşanan, aklıevvelliğin bol para ettiği yad ellerde şu yad günlerinde bir kez daha elimden tuttun. Kolkola yürüyoruz beynelmilelce sonsuza. Yaşadığım sürece yenileneceğim beynelmilel babam, kabrine deli dolu her merhaba deyişimde. Kalbimde atacaksın harikulade. Rahatlayacağım babam beynelmileldi, ben de öyle, kara denizi gördüğünde belki kızcem de…

Ve sürecek, iki ruh bir beden, babam ve ben…

Hiç yorum yok: