24 Nisan 2015 Cuma

HEYELAN, HEYECAN, YOL VE YOLCU…

HEYELAN, HEYECAN, YOL VE YOLCU…

Tüm işgaller özetlenemeyecek, ileride övgülenemeyecek biçimde ağır hasarlar bırakır gerisinde, kapanır yollar ve yine yol görünür yolculara…

Yol görünür akan toprak yekten evin içinde sonlanınca. Geçici konukluk bitiverir ve yolculuk başlar, yol görünmüştür ufukta yeniden. Çünkü sel artığı yalanlar, palavralar heyelana gebedir. Çöküş başladığında derinden konukluk ıssız bahçeye açılan arka odaya yine yeniden doğmaktır. Sonra hayatın cilvesi yolu bir daha en baştan yarılamaktır. Yol açılacak, vuruldu vurulacak derken görüntü bozukluğu, ses kirlenmesidir başa çakılan. Yani aksuya açılan dar pencerede boğulmaktır gerçek.

Gerçek zindanlara çekildiğinde o muhteşem manzara artık silik marazalar resmeder taş duvara. Bu yıkılışta sanki vücudun arka duvarı çökmüş, ciğer pare pare olmuş bir tanıklıktır hayatın gayesi. Bu enderun devrilişte dost gözükür beygirler önce, sonra yollar kapanır ve gidilecek yere gidilemez. Onlarca sütçü beygirleriyle bile ulaşılamaz denize. Akan toprak evin içinde arsız misafirdir artık ve yol görünür uslanmaz yolculara.

Ve heyelan vurur eşref saatlerini, kel görünür bir defa daha, külah düşmüştür yine. Heyecan kemirmeye başlar kapanan yolları…

Çıplak gözleriyle deniz de görür bu yılkıyı. Oralarda niye böyle acayip bir doğa vardır ve niye canlar yakar kolayca anlayamaz. Kökleri bile sürükler kızgın doğa ve er geç doğanları da siler tarih sahnesinden. Dev ceviz ağaçları, koca çınarlar bile eğilir heyelanın ihtişamına. Sil baştan yoğrulur toprak ve bereketi doğurur. Orta yerde ise bir orman manzarası asılı kalır. Bal gibi ve ıhlamur kokan bir ormandır telef olan. Yangın içinde yangıdır döngüye bulaşan. Bunca alamete üstü üstüne deniz de kabarsaydı kim bilirdi acaba orada bir yol vardı ve de yolcular. Kim arardı anlatıların rengini.

Hangi akla zarar ara verilirse verilsin yepyeni heyelanlar vurur aklı ve sanki heyecandan durur kalpler. Patron kim olursa olsun büyük patron bellidir. Onun dediği olur ve tüm kutsal yolculuklar daha başlarken biter. Hangi ersiz ertelemeler varsa da en tepeden patron ister ve her zaman onun dediği olacak sanılır. Sanılır çünkü büyük patron unutulmuştur.

Ve o vakit eksik heyecanlar vurur eşref saatlerini. Kel görünmüştür bir defa daha, külah düşmüştür yine. Heyelan kapar yolları ve yolcuların beynini kuşku kemirmeye başlar…

Mantıkla hareket etmenin zorlaştığı, kaderci yaklaşımların baş tacı edildiği o muhteşem ayrışmada başka başka yollar açılır ama yolcular içine kapanır. Hangi bahardır gelen, hangi kaynaktan beslenilir hiç düşünmeden her baharda tekrar tekrar aldanılır. Asıl ürkütücü olan en hırpalanmış toplum olunmasına karşın ağır işgallere boyun eğiştir, selam duruştur. Bu sıradanlaşma öyle bir sıradanlaşmadır ki ortalıkta dönüp dolanan gerçekleri hiç ödeyemeyeceklere fatura etmektir marifet. Eğer her aksak modeli metodu dayatmalarla kabullendirmek mubah, direnmeyi günahtan saymak modalaştırılmış ise son sözü, satır arası ve dip notu olmaz bu yolun ve yolculuğun.

Ve kimsenin kılı kıpırdamayınca olan bitene heyelan vurur, nice heyecanlı, maharetli menfaat odaklı talanlar vurur geçer eşref saatlerini…

Birçok parçalanmalar görmüştür tarih yaprakları. Tarihin arka sokaklarında nice çıkmazlar türemiş yine geçici konuklar kazanmış, yolcular sürgüne gitmiştir. Sol artığı kucaklaşmaları bile içine sindiremeyen, yok sayan iktidarlar yüzleşmeleri geciktirir sadece. Ama hiçbir zaman hakkıyla, adaletlice özetleyemez geçip giden onca yılların verilmemiş hesabını. Söylem boylam tutsaklığında küçük özgürleşmeler ile tüm ağır işgalleri lanetlemek ve mevcut işgallerin üstesinden gelmek ise zor mümkün olur. Olmaz belki de. Yoldan çıkmak yerine içten gelen ilk ses kulak vererek, duygu kabartarak yol göründe yine diyerek yollanmak gerekir. Zoraki eşliğin bıraktığı hasar zamansız ve çok yoğun yağmurların toprağı çürütmesi gibi çürütür gönülleri. Ve çürüme bir kez başlayınca da kazalar çoğalır ha çoğalır.

Hangi sahil yolunda olursa olsun kıyıları dev dalgalar döver veya okşar. Deniz şiddetli lodoslarla da buluşunca hiçbir acil yardım ekibi kurtaramaz zevatı. Bodrumları da çatıları da yel, su ve toprak basar. Aslında mesele doğanın gazabını aksuya açılan dar pencereden layığınca görmek ve görüntülemektir.

Ve can alıcı dalgalar vuru eşref saatlerini. Kol kırılır yen içinde kalır ama yol görünmüştür yine de. Ve yolcular heyelanı da görür ve heyecanla vururlar denizden içeri kapanan yollarla. Tüm ağır işgallere direnişin özeti ise sözde büyük patronun istekliliğine bin kez daha dur diyebilmektir.

İşin özeti ise yollar kapandığında yolcuların eşref saatlerini ülfet saatlerine dönüştürecek heyelan ve heyecandır…

Hiç yorum yok: