8 Nisan 2015 Çarşamba

KIRIK DÖKÜK CÜMLELERLE…

KIRIK DÖKÜK CÜMLELERLE…

Elbette kırıp dökmekle imparatorluklar kurulmayacağı gibi, kırıp dökmekle imparatorluklar da yıkılmaz. Ancak zaruret tecelli ettiğinde dünya halidir hiç de belli olmaz, meselenin özü kayar gider kelime kelime...

Kırık dökük cümlelerle imparatorluklar yıkmak çok zor görünebilir. Ama vadesi dolduğunda tüm imparatorlukların bir gün çöktüğü de tarihsel bir gerçektir. Kim ne derse desin o beklenen süreci o kırık dökük sayılan cümleler de ağırdan hızlandırır. O halde kırık dökük cümlelerle şu sonuca varılabilir;

Bizi biz yapan kalbimizin derinliklerinde taşıdığımız ve ebediyen taşıyacak olduğumuz yara izlerinden esinlenerek mücadeleye devam…

Atalarımızdan bize kölelik içgüdüsü değil de kahramanlık içgüdüsü miras kaldığından bu tavrın en muteber olduğu da bir başka alt kültür gerçeğidir. Yani var olmak ve yok olmak arasındaki o sinir bozucu çizgiden ileri geri yürümek bize yakışmaz. Ata baba mirası mücadeleye devamdır ve çizgi dışı kalmayı göze almaktır mesele. O mirasa ihanet en kutsala aykırı harekettir. Doğruluğun dostdoğruluğuna selam duruş, inanılan çizgideki en çizgi dışı diriliş olduğu halde, yok sayılsa da bu uğurda yapılan yolculuk en babasından ibadettir.

Zaten radikal düşünceler veya işe öyle geldiğinden radikal sayılan düşünceler asla anlaşılmak istenmez nedense. O bilinçten yoksunluk kırık dökük de olsa kendiliğinden oluşa gelen cümleleri asla tersine yazdıramaz ve asla okutturamaz. Bilinçli külden cümleler o çokbilmişlerin bildiğinin aksine Yaradan dilerse kıyamete kadar göğe asılı kalır. İlahi adaletin mahkemeleri kurulduğunda ise o kırık dökük farz edilen ve dışlanan cümlelere bel bağlayışta çare etmez. O Kırık dökük cümleler bizim kurtuluşumuz birilerinin de hezimeti olur diye başlamıştır ezelinden ebede. O yüzden yeryüzünün her gün sessizce okyanuslara döküldüğü saatlerde elde kalem dilde kelam tek bir an mir kelam olmadan sınır ötesi yolculuklar yaparız.

Ve inanırız ki canı gönülden sözler ve sesler zaman mekân ötesine geçince ve göğe çivilenince dünyanın tüm dilleri de artık hiçbir işe yaramaz. İşte o vakit artık tek bir dil kalır geriye. Ve o dilde kırık dökük cümlelerin incelikli aritmetiği de kolayca çözülür…

Yani dürüstçe üste verecek bir şeyi olmayanların pazarlığı orada da burada da hiç tutmaz. O nedenle bu kırık dökük cümleleri ardı arkası kesilmeyen bombardımanlara rağmen sırlamak ve sıralamak daima son görevdir. Sırası geldiğinde dilden dökülür, sırası geldiğinde ise harf harf kağıdın ipine sarılır. Arı kovanına çomak sokmak biraz da yürek ve bilek işidir kıssadan hisse. Kelimeler piramidinde nice hayatlar paramparça olur da zayıf düşmez, düşkün düşmez. Yani para piramidindeki gibi işlemez hesap.

Kendi içinde tutarlı iddiaları yetenek ölçüsünde kırık döküklüğün içine içine saklamak mahirliktir. İyi olan her şey daha iyi olabilir mantığıdır dünyaya dünyalıklara tapmamak. Şanssızlıklar hayat boyu peşimizi bırakmıyor olsa da yürekten inanırız sarf ettiğimiz her kırık dökük cümlemize. Ve cümlesine dünyanın bittiği denizin başladığı yerde en harbisinden görüşeceğimizi bildiğimizi bildiririz her bildirimizde. Bütün son görüşmelerde bizim kırık dökük cümlelerimiz hesap sorarken yalancı imparatorluktan ve imparatoriçelerinden yanalar, saltanatın tüm nüveleri hangi kırık dökük cümlelerle kendilerini savunacaklar bekleriz.

Cümleler kırık dökük olsa da kırıp dökenlere iktidar hırsıyla yol yordam şaşıranlara dokundukça dokunur. Bir dokun bin ah işit faslına geçildiğinde ise akan sular durur, yanan ışıklar söner. Sanki deri değiştirenlerden değilmişçesine bir havayı estirmelerde kifayet etmez,
kıyafet yetmez. Havası civası bir yana anlamsızlıktan, başka başka anlamlar çıkartmayı becermekle olmaz hakikat yolculuğu.

İşin hakikati kırık dökük cümlelerle belirtildiği üzere hak tecelli ettiğinde, halk eceli gördüğünde kırık dökük bir son bekler cemi cümlesini…

Hiç yorum yok: