10 Ekim 2014 Cuma

IŞİT İŞİTİLİNCE BAŞTA EN BAŞTAKİLER…

IŞİT İŞİTİLİNCE BAŞTA EN BAŞTAKİLER…

Aklıyla hareket etmeyenler her ciddi bunalımda ve akımda akın akın kötülüğü bağırırlar ve en kötüyü çağırırlar.

Başta Işiti gerektiğince işitmemekle başlayan süreç, ne kadar iyi yönetildiği iddia edilse de bu Ortadoğu karanlığı ve sarmalında ülkenin başına daha çok işler açar.

Işit işitilince iş işten geçer…

Akıl kaçkınlığı ilerledikçe akıl ne renk diye tahtaya vurdurur. Ruhlar asla satılık değildir diye devam eder ama ederini etmezini zikreder tinsizler. Oluşan ritim bozukluğu sen kaçasın diye sorgular bu meselede çoğalan itirazları. Her ritmik ilerleyiş her benzer makalede çeşit çeşit hünerlilik bulunsa da en okunması zor paragrafı kategoriler akıl kaçkınları. Bu stilize edilmişlik diyarında bir gece ve her gece akıl alaborasıdır yaşanan ve yaşatılan. Ve isyanın kara sularına girildiğinde ise sağa sola gazlamalar ve bombardımanlar başlar.

Işit işitilince başta başa başka işler açılır…

Yazgı bir yana yazı ilerlediğinde ve okunduğunda biraz daha kaçaklığı simgeler tüm kelimeler. Yüreğin buğusu toprağa düştüğünde ve haberci dumanların izi genizlere dolduğunda en akıllı usluluklar bile azar azar, azar. Dümene geçer dümenden de olsa en paylaşılamaz duygular. Mantığa inat erksel hüküm icraatlarına karşı duruş sokaklaşır ve caddelerde direnişin kıvılcımı çakılır yeniden.

Işit işitilince başta en baştakilerin keyfi kaçar…

Aslında tüm kargaşalar kimsin sen, ne zamandan beri varsın, neyi takiptesin, neyin peşindesin, peşindesiniz, peşin kaça olur sorularıyla bunalımlar artıklığına malzeme olmaktır. Gamzelerinden hüzün içilen hayat şehir ışıklarını paramparça edince karanlığa gömülür her şey. Ve kaçaklar ve kaçamaklara gün doğar. İşte o zaman gerçekten kederlenilmelidir.

Işit işitilince başta en baştakiler sözde sözden şaşar…

Ve hayat durmaksızın çark edince kuzeyden güneye, doğudan batıya kendi halindeyken kendi kendine tüm akıl depoları birden boşalır. Her konuda boşa geçen günlere, yıllara hayıflanmak ve huylanmak kaçaklığın kaça mal olacağını da iyice belirginleştirir. Orada bir yerlerde koca levhalarda bu şehir bize haram, makinelere yol ver kaptan ibaresi ibretlik bir armada olarak kazınınca akıl kaçkınlığı ve kaçaklık üzerine somut düşünceler artarak yoğunlaşır.

Işit işitilince başta en baştakiler özde sözde gözden düşer…

Bütün yepyenilikler ve en ilerilikler aslında hiçbir yenileniş olmadan yokluğa sürüklenmek ve sürüklemektir ahvali. Ahval ve şeraiti düşünmeden durumdan vazife çıkaranlar o sürek avında kim kaçak kim kaçağı tutacak anlamsızlığında akıl kaçkınlığına iyice yakalanırlar. O dakikadan sonra nedenselliği sorgulamak, yeni çareler aramak ve aranmak da nafiledir. İşin özü yenilenmek değil üç beş kuruş, üç beş yıl daha uğruna yenilmedir, yenilmelerdir. Başka çare kalmayınca da büsbütün şaha kalkan savaş atlarının nallarındaki mıhları saymaktır.

Işit işitilince başta en baştakiler ile en sondakilerin çatışması başlar…

Akıl akar durur bu şehirler ve bölgeler karmaşasında ve kaçar durur yasaklar ve yasaklanmalar, o haller. Bilinse ki kaç şehir, kaç ülke yanardöner ağlar bu hallere, ateş düştüğü yeri yakar misali. Düşünülse ki kaç şehre, kaç millete takılır akıllar ve nakaratlar ve nasıl sonlanır bu yanık ezgiler ve kaç insan bir gecede bir kalemde bulaşıverir bu yazgıya. İşte gereğince düşünüldüğünde tüm bu ahkâm kesmeler anında kesilir.

Işit işitilince başta en baştakiler, sonra en sondakiler ve kuyrukçularının kuru tutuşur…

Yaşandıkça yaşantının her evresi nasıl sayılmazlaştırılır ve en tenha yüreklere kaç şehir kaçkınlığı sığdırılır görüldü. Simsiyah dalgalar savruldukça sağa sola en temel değerler dahi anlamsızlaşır. Bu algı yalpalamasında, bu olgu karmaşasında notasız rotasız yarar göğü saçlardaki ak köpükler ve yüreklerdeki al kütükler. Birilerinin çıkar savaşında köpük köpük imkânsızlıktır aslında her yeni doğanı mekânsızlaştıran ve vatansızlaştıran. Ayrıca akıl küpünü kapaklamamışlara da akıl bocalaması hissettiren. Tüm sonuçsuz terkipler, takipler ve taktikler ilmek ilmek beyinciklerin ince kıvrımlarında dolaştırılınca beyinsizler nöbet tutar büyük sermeyenin küçük kapılarında. Nöbet nöbet yaşanan kavgalara alkış tutmalar o en içten sarsılışla altından kumlara gömülür.  O tüm tutuk, yatık tutkular gömülüverince de umutlar deniz renkli doğar.

Işit işitilince tüm gerçekler başta en baştakiler, sonra en sondakiler ve kuyrukçularının kuruna batar…

Ve son tümceler tümlenir yazıta. Gözyaşlarında orta doğu mehtabı, kirpiklerinde yasak şehirler, gözbebeklerinde memleket serabı ve ardı sıra kaçaklık savmalar. Bu günden yarına savlananlar her ne olur ise olsun avlananlar, acı gerçek budur ve yaşanmışlıklarla sabittir, kadınlar ve çocuklar olur. Bu ve benzer sorgulamaları yapmadan akıllıyım diye dolaşmalar ise sadece kordon boyu salınması ve aile boyu kodamanlaşmasıdır. Tüm bu kıyımlar kimin ak kimin kara olduğunu da çok yakında gösterir. Kimin ak kimin kara olduğunu anlatmak için akla karayı seçenler, bu akıl kaçkınlığı ve kaçaklığına açık davetiyelere kapılarını kapatanlardır. Kılı kırk yararak anlatmaya ne havet.

Ve Işit işitilince başta en baştakiler, sonra en sondakiler ve kuyrukçularının kuru, kurnası delinir…

Hiç yorum yok: