14 Ekim 2014 Salı

AÇILAN VE SAÇILAN KISMIYLA BAKILDIĞINDA…

AÇILAN VE SAÇILAN KISMIYLA BAKILDIĞINDA…

Harflerin değersiz kâğıtla dansından doğan ve değerleşen bir ahenktir açılan ve saçılan, atlanan ve saklanan kısmıyla da olsa belgeler, belgelendirmeler ve bilgilendirmeler…

Her can alıcı konuda basına açılan ve saçılan kısmıyla bakıldığında rüzgârı arkasına alan uçar gider girizgâhı netleştirilir. Sonra pişkinlikle top taca atılır. Ancak kadro kimlerden teşkil ederse etsin, teknik direktör ayni kalınca hezimet de kaçınılmazlaşır. Baskın basanındır sözü yıllardır akıllıca kullanıldığından ve uygulandığından ortada müthiş ve mucizevi bir başkalaşma ve başkanlaşma var sanılıyor. Veya böyle bir sanı ve kanı yaratılıyor. Oysa eski tas eski hamam. Acı gerçekler bu başkanlaşmayı bir şekilde yakasından yakaladığında anca her şey anlaşılır ama atı alan Üsküdar’ı geçmiş olur.

Açıkça kazanmak ve mutlak kaybetmek kısmıyla bakıldığında ahenk bozulur. Evet kazanmak güzel ama her sözde yengi başka başka ve can alıcı yenilgileri ve tabloları yaratır. Veya yaratacaktır. Nihayetinde ayıp ve kayıp bir şeyler dönüyor, dönderiliyor memlekette. Her fırsatı değerlendiren ve sadece kendi kendine kendini eğlendiren bu eğilimler çıkmazında hangi müjde beklenilirse beklensin emir büyük yerden gelince başkan duvarına toslar akla ihtiyaç duymayan başkanlaşmalar. İdeale yaklaşmanın yolu, ideleri türlü çeşit taktikler ile zafer sevincine endekslemek ileride kaçınılmazlaşan sonuçlara gebeliktir. O gebelik içiyle dışıyla tüm ahisel yetenekleri en doğurganlık anında çökertir. O vakitten sonra aşırı sorumluluk almalar dahi güllerin solmasını engelleyemez. Yani hangi cepheden değerlendirilirse değerlendirilsin tuzağa düşülmüş demektir. Başlar önde eve dönüş başlamış demektir. Neler olacağını da görmek için iyice yaşlanmak beklenmeyecektir. Öyle veya böyle bu başkanlaşma sevdasının sonunu ömrü olan görür.

Açık seçik bataklığa düşmeye karşı duruş kısmıyla bakıldığında düşlere yansır bataklık canavarları. Canı var etmeye çabalayan azınlığın düşünceleri için kim ne düşünür, ne der belli ama kesinlikle ve çoğunlukla o düşünülenler gerçeğin ta kendisi meselenin özüdür. Aklı, gözü ve bedeni kuvvetli olmakla orantılı bir dördüncü kuvvet yanılmazlığıdır bu yankı.

Başlı başına başa açılan dertler kısmıyla bakıldığında ise yakın tarih saptamaları bir yana, binlerce yıllık fakat eskimeyen tarihsel öğütlere gereğince uymamakla orantılıdır her şey, her şeyleşme. Kıstaslara uymayan liderlerin başa çıkamayacağı, asla başkanlaşamayacağı ve ilelebet var olamayacağı bir kısır durumdur başa gelen. Kaçırdıklarına üzülen ama yaptığı kötülüklere hala pişmanlık hissetmeyen bir başkalaşmadır şu başkanlaşma sevdası.  Ve bu açık kaçık iç dinamizmi ile dinamitler patlar ve çok yakında çığ altında kalınır. Bu çağda, şu çöl mevsiminde kum çığlarına bel bağlamak kar taneleri gibi etrafa savrulan yargılarla uğraşabilmek demektir. Uğruna katlanmaya değse bari bu teskerecilik.

Dağına taşına açılan ve saçılan dertler kısmıyla bakıldığında ise önyargıların ortadan kaldırılamadığı, kaldırılamayacağı bir ara dönemden geçiyor tüm kazanımlar. Bağımsızlık destanına esenlik dolu yarınlar adına bir dönüp bakmayanlar, yaptıklarına bir değerlemeyi ve sağlamayı çok görenler, kimseyi takmayanlar şunu bilmeli ki çok az zaman sonra başkanlaşma da işe yaramayacaktır.

Kötü ahlaklıların pençesine düşmek, iyi olunsa da insanı kötü zan altında bırakır kısmıyla bakıldığında da abartı dozu yüksek her ilgi ve bilgi şüphe taşır. Aslında yükseklerde uçanlar aşağıdakiler kadar emniyette değildirler. Kıymette olabilirler, kıymetli görülebilirler ancak kısmette ne varsa onları yaşarlar yalnızca. İşte o yalnızlaşma başladığında başa nice dertler açılır baştan ayağa. Güneşin en parlaklığını söndürecek kısmetlilik de bir yere kadar. Serde, yerde ve gökte sunulmuş o kıymetlilik bir anda sekterlenir ve söner.

Aklı başındalıktan dolayı baş ağrıması kısmıyla bakıldığında ise kıskançlık çektiği için kederlenenlerden ve kaderlenenlerden değiliz. Değiliz ve başımız ağrısa da ağrıya katlanırız. Hırslara tutsakların, kalplerinde imanı eskimiş ve yenileyemeyenlerin ilerlemek adına yaptıkları ve ahkâm kesmeleri ağrıtır ağrısız başları. İlerlemek bir nebze de olsa olgunlaşmaktır, arka ve ön bahçelerde. Ancak arzuladıklarına, emellerine tez elden ulaşanların eşyanın tabiatı gereği karakterleri de zaafa uğrar. Birilerinin dürtmesi ve yönlendirmesi ile de bozulur ıralar. Ve aklını başına denk al deyimi kısmıyla bakılır dönen dolaplara.

Açılıp saçılarak gereksiz konuşmaktan kendilerini kurtaramayanlar kısmıyla bakıldığında ise defter sayfaları başa açılan dertler ile dolar, taşar. Yarın o dertleri, dertlerden muzdaripleri ve dertlenenleri kalın ciltli kitaplar yazar. O yazılar ve yazanlar ve yazarlar kısmıyla bakıldığında ise hepsi de asıl suçlu ilan edileceklerdir. Yerli yersiz davranmaktan kendini kurtaranlar ve zabıttan kendini kurtaramayacak olanlar kısmıyla bakıldığında ise özgürlük güvencesi yıkılmıştır.

Bu yıkıma hangi noktadan hangi yelpazeden, hangi pencereden bakılırsa bakılsın, bakıldığında susmayı bilenler kendi kurtuluşlarını sağlar, susmayanlar ise solsalar da toplumsal kurtuluşu hazırlar…

Hiç yorum yok: