13 Ekim 2014 Pazartesi

ÇÖL FIRTINASI ŞAŞKINLIĞI…

ÇÖL FIRTINASI ŞAŞKINLIĞI…

Hayatta minnetlikler çoğaldıkça, akıl ve duygular minyatürleşir, özgürlükleri yel alır, kurtuluş sel olur, ihanetler yol olur gider ve peşi sıra fırtınalar vurur…

Her çılgın fırtına sonrası bir çöl durgunluğu ve suskunluğu yaşanır, ortalık kumlanır ve sonra yine eski ateşler harlanır. Bu ateş deryasında siyasetin sesinden zesine ateş yiyenler alev kusarlar çünkü her boğulacaklarında sarıldıkları can simitleri odur. Özdeyişi, bendeyişi bir yana, meselenin özü kesintisiz götürüş proje ve programlarında saklıdır aslında. Yalnızca öncelikler değişir, özellikleri benzeşir ve gizli formülü bile olmayan denklemler dizgeleşir. Bu şarki şekillenişin şematiği kayınca da din iman, kitap mezhep adına yapılanlardan Allah muhafaza…

Tanrı’nın seçilmişlerinden olduğu savları ile arenaya sürülenlerin fırtına öncesi ve sonrasındaki tavırları görüldükten sonra bir şeylerin projelendirildiği gibi yolunda yordamında gitmediği açıkça belirginleşiyor. Ömürlerini acemi neşterler gibi sadece kendilerine yol açma, kesip biçmeyle heba etmişlerin artık beni bizi anlayınız şansı kalmayacak biçimde azalmalıdır. Ama azmışlık vurmuş bir kere ardamarına, artıyor azalmıyor.

Bu artık değer kaçkınlarının arkalarında takip edilesi bir iz bırakmadan kayıp gidecekleri, ufacık bir tereddüde yol vermeyecek biçimde kaçıp gidecekleri günler iyice yakınlaştı deniliyor. Çok kısa zamanda belki kayda geçer bu gerçeklik ama ar damarı çatlamış bir kere süre ıraksıyor. Yanında en sevdikleri ile okyanusu izleyip, birlikte okyanus izleme vaadinde bulunanların birliklerinin bozulduğu, denizi geçip ak derelerde boğuldukları görüldü. Bu galiz görüntü şimdi yerel yaşama dönük mecburiyetlerin karşıtlığını ivmeliyor.

Hareketliliğin haraç mezat harcandığı bu çöl susuzluğunda, çal soysuzluğunda, çil huysuzluğunda ve kum fırtınasında çifte kavrulmuşluk bin yaz gününe değse de, milletin illetimsi yine ayni şeyler diyerek geçiştirme meraksızlığı akla zarardır ve en günahtır.

Bu gün birilerini besleyenler yarınlarda o beslemelerin açığı ve açlığı olur. Bu gün gözleri kapalı, bazı gözleri kapalıları besleyenler, yarınların açları, açgözlüleridir tarih sahnesinin. O halde her fırtına sonrası durulmayı beklemek yerine, çöl durgunluğunu vahaya çevirtme planlarını kaşımaktan bile uzaklaşıp evvelallah hesabını sorarız sarmalına girmek iktidar ayıbıdır, iktidar kaybıdır. Bu öyle büyülü ve örgülü bir canlanma ve canlandırma getirmez ama günü kurtarır. Her zamanki gibi söyle, saldır, suçla, suçlarından kurtul veya kurtulduğunu farzet. Yıllardır ertelenmiş, ötelenmiş, örselenmiş, hangi değer ve eğerler var ise onları incelemeden, irdelemeden engellemeci bir tavırla ince ayar çekmek bir sonraki fırtınalarda aşırı zarar görecek olmanın da açık emaresidir.

Artık bu görme engelli tavrını, görme engellilere görme engelli sayılan ama gönülden, gönül gözü ve akıl gözü ile görenleri görerek değiştirme vakti gelmiş de geçip gidiyor. Bu kara körlük daha nereye kadar. Bu manasız benmerkezci, baş teskereci mantık devlet adamı saygınlığını da zedeliyor. Her yapılan siyaset diplomasinin ince ruhuna aşırı zarar verecek boyuta indirgeniyor. Bu içerik gerçeği tüm yönleriyle algılayanları ve görenleri direnç ve direniş yoluna itiyor.

İlerleyiş, yenileniş, gelişim ve değişimde hiçbir gizli formüle ihtiyaç olmaksızın dikkatleri kendi üzerinde tutmak, dikteleri kendi nüvesine çekmek yetmez. Bu tanrısal bağlanışın seçkinliği artık kökten halledilmelidir, yoksa daha çok fırtınalara yakalanılır. Ayak izleri sürerek esenliğe kavuşulacağına inanmak ummanda kaybolmayı hızlandırılır. Dili sürçen, aklı sürtenlerin son yaşananlarla ilgili çınar edebiyatından dem vurmaları, komplo kulpuna sarılmalarıyla geçer gider sıcak günler. Hayatta var bunlar ama hassasiyetle kurullar toplamadan sözde yeni idealiyle herkesi topa tutmak ve acı ortası toylar kurmak hiçte yerel ve yaygın geleneğe uymaz.

İşin ağırı, her geçen ve gelecek fırtına sonrası kuru çölde, kum denizinde, kan ummanında hangi âmâna sarılacağını şaşırmaktır. Ve bu ağıra giden şaşkınlık asla gelenekten sayılmamalı…

Hiç yorum yok: