29 Nisan 2019 Pazartesi

İLKYAZ, BAŞLANGIÇ YAZI...

Ömür hızla akıp geçerken, hep herşeyin ayni kalacağı sanılır. Ama bazen umulmadık biçimde gidişatın rengi soluğu değişebilir. İlkyaz öncesi belli çoğunluk birden yarınları düşünme telaşına düştü. Düşündürttü. Sırtı sağlama yaslama kolaycılığını seçenler dahi irkildi. Titredi. İlkeli duruş sahipleri zoru kolay eyleyecek akıl dünyasının kapılarını bir bir araladı. Böylece uzun yıllar resmen kodlarıyla oynanan kısır tarih de kendine geldi. Sonuç, yeni bir başlangıç. Diri bir denge. İlkyaz yaz. Ve yazı tarihe geçti...

Gecikmişliği bir yana şimdi yaz başından itibaren yazı ve yazgı edebiyatına hiç sığınılmadan özellikle metropol kentlerde koordinatlar yeniden çizilecek. Resmiyete tabiilik kıskacına restler çekilecek. Ve on yılların, sadece öze, öde mahsus ödün tarihi kısa zamanda bitecek.

İster istemez bitik, kemikleşmiş görsel-işitsel, yazısal yazınsal dünya da muktedaya sıkı takipçiliği bırakacak. Buz kesen havalardan kurtulmayla birlikte medeniyete katkı sunan göz alıcı yolculukların izi sürülecek. Tarafgir tasvirler, tavsiyeci amigoluk, amip beyin anlatıcılığı bir süre daha gitse de bitecek. Boşa çaba. Giden ömürden giden, bir güzel anlaşılacak. Devir değişecek.

Değişimin gereği sırasıyla bu günlere dek taşınan, tek sesli, tek adamlı, hiç esneklik taşımayan, algı operasyonlarına dayalı katı yazılımlar, yaman yancılık ve din direkt tasarımların gerçek yüzleri ortaya dökülecek. Lafta hissiyata dayalı, gafta özel istikbal izlenimli küflü siyaset de tarihe gömülecek.

Dahası on yıllardır anlamsız detaylarda boğulan, sağda solda kandırılan, yüzer geçer ucuzluk farz edilen ve cezbedici hikayelerle cendereye sokulan, süslü koleksiyonun temel parçası haline getirilmiş ömrü cahimler de, kara cahillikten kurtulacak.

Kurutulan yitik ömürlerin sebebi belli kurgu olduğundan; on yıllardır, maziye benzer metod ve çağ dışı tarzda, göz boyamacı, dar ve sığ, çeyrek yüzyılı kuşatan uygarlık karşıtlığında ısrar da çökecek. Demir, örs, kerpeten ve çekice düşmanlık da çözülecek. Çekim gücünün boş hayallere çekilmesi de. Demirin tavında dövülmeyişi ve çeliğe zamanında su verilmeyiş de sona erecek.

Asla tarihe tarif gerekmez. Geçip giden zamanın ruhu ve çalınan ömürler bıçak kemiğe dayanınca, dakkasında hanedan hayranlığına noktayı koyar. Uyduruk kaydırık masallarla derinleşen uykudan
uyandırır.

İşte o saatten sonra eskiye, gerilemeye modern dokunuşlar gerekir. Çağdaş kazanımları kaybetmemek gerekir. Yani zaman hızla akıp giderken en büyük gerçekliktir değişim. Uygarlık simgesidir.

Onun için özgürce, dönem ruhunu yansıtan akla ve felsefeye yaslanmak ilkyaza çıkmaktır.

İlkyaz sonrası umutla yeni yazı beklemektir. Çünkü ömür uzadıkça, kısalır...

Hiç yorum yok: