7 Kasım 2014 Cuma

BİR YAZ MAVİSİ YOLCULUĞUDUR’ GÖÇ …

BİR YAZ MAVİSİ YOLCULUĞUDUR’ GÖÇ 

On yıllar sonra bir göç konferansına konudur, referanstır, yazılan veya yazılmayan kısmıyla,  usulca söylenen, kulaklara fısıldanan, akılda kalan ve anımsanan kadarıyla kar kış kıyamet ansızın başlayan ‘bir yaz mavisi yolculuk’ları…

Mikro faşist çığırtkanlar ve hayınlar hala delirtiyor suya hasret susamışlığın rengini balcanlarda, balkonlarda. Ve sırıtıyor en aykırı zamanda yarım kalmış sevdalar o susamışlık ve suskunlukta kuruyan topraklara. Limansızlığın o derin boyutunda, gözyaşları bezeli nem savrulur tüm yolculuklara ve göğün yüzü kızarır arından.

Bir yaz mavisi yolculuğudur göç, karda kışta, çayda çamurda başlayan ve zoraki hayat gemisine yüklenen. Ellerde seyri zor keyfi isyanlar ve yürek yangınları, dillerde kıvrak ve narin ağıtlar ve nice ayrılıklar. Yaşanır tüm yaşanmaz bilinen ve görünenler bir kalemde. Asla unutulmaz ama unutulmuş sayılır binbir türlü nedenlerle. Fırtına gibi çöker bir yaz mavisi yolculuğu…

Kutlu olsun tüm kayıplar, tüm ayrılıklar ve o en aykırı serüvenler. Her ne kadar kutlulansa da avaz avaz alazlanan, kırılgan yüreklerde inanmayışı perçinleyen dualarla bile evvel zaman içindeyi anlatan o insanlık ötesi masallardan ve masal canavarlarından hiç kurtulamaz yaz mavisi yolcuları. Vedalar ve vedialar ise akarsuları, denizleri, denizler ötesi okyanusları taşıran bir damla gözyaşı zerresinde gizlidir. Rengârenk çiçek saksıları dizili pencerelere vuran yaz güneşinden içeriye, kar kış kıyamet yarınlara sürülüş ve dökülmeler, defteri dürülmüşlükler süzülür. Ve eksik korunmuşlukların yer sergisinde ruhun en renkli alacasına o ısrarcı kırılganlık ve kahramanlıklar yön verir.

Öyleki, tüyler ürperten ıslak saatlerde başörtüsünden gözbağından damlar vicdan sızlatan emir ve demir yüklü yolculuklar. Göğsünde ismi yazılı makro faşist sorguçların mekanik bir gıcırtıyı andıran sesleri çalınır kulaklara. Ve her dem bir türlü yetişmeyen, yettik seslerine kabartılır yaralı yürekler. Sürüklenilen uzaklaşmalar yaşanırken tüm insanlık sırları en yakına vurur harabatını ve garabetini. Ve bir garip iskelelere düşer gölgeler ve ana kucağına sığınır solan güller. Acımasızca gülleyi savuran, silleyi indirenlerin rahatlığı ve pervasızlığı yaralar gönülleri. Yüreğe korkular musallat olsa da korkulmaz asla kefereden. Sonuçta oltaya takılır cesaret ve yiğitlik dışında her şeyden çoktan vazgeçmişlik vurur dalga dalga kıyılara. Sefereler açıkça yazmasa da seferi ve seferileri, taşınır on yıllar sonrasına kurgusuz, kuşkusuz alenen göç olgusu.

Karda kışta, çayda çamurda, karada denizde başlanan ve hayat gemisine yüklenen ‘Bir yaz mavisi yolculuğudur’ göç. Nice yanıtsız haykırışlar saklıdır heybelerde. Saklanılır mavinin en karanlığında anıların sıcağına. Denizin ay yüzlü sıkılganlığında ise en keskin acılar yaşanır. Karabasan gibi çöker bir yaz mavisi yolculuğu…

‘Bir yaz mavisi yolculuğu’ yazılsa da alınlara, ağırdır ve ağrıtır bedenleri yolculuklar ve yolculukta başa gelenler. Sanki gün ağartan dönencelere döner yüzünü insanlık ve görmez hiçbir şeyi. Oysa ekmek arası akıl yemek gibi bir şeydir tarihin yapraklarından al renkte süzülenler. Bu saf ve Kafdağı ötesi bitkinliği ve bitmişliği haykırsa da gözler, sözde kendi kendine süren normal bir muhaceret ve ağır safariliktir kayda geçenler. Tüm gecelere sızar yürek sızlatan arsızlıklar, ayarsızlıklar ve bir gün mutlaka, beklenen yolculuklar bir yaz mavisi ertesine ertelenemez hiç. Er geç çıkılacak sayılır yola ve vira bismillah çekilir.

Deniz püskülü gökyüzünde mavi bulutların korumasında kaç çeşit yalancı şahitlik yüzer. Yüzer yüzmesine de yüzsüzlüğün yüksünmesidir arkada bırakılanlar. Semtlerin adlarına yansıyan ışıklar, eşikler ve de beşikler bırakılır mezalimcinin merhametine. Ve gökyüzünde sahipsiz gemiler yüzer anayurda doğru. Yükleri ağlamaklı düşünceler ve masumiyetin suskunluğudur sadece. Tepeden tırnağa arınmışlık kanatlanınca semaya satılmış rüzgârlar ve paranın neferi kefereler işbaşı yaparlar. Ve çaresiz kuşların kanatlarına fırtınalı isyanlar yapışır. İşte tam o anda başlar bir yaz mavisi yolculuğu ve şarkılar vurur elleri, telleri ve tenleri gurbet gurbet.

‘Bir yaz mavisi yolculuğudur’ göç, çayda çırada, karda kışta, çamurda başlayan ve bitişi olmayan. Çağa ne ayıplar, ne kayıplar çağlar ve çığ gibi çöker bir yaz mavisi yolculuğu, yolcuları hala ağlar…

Kutlu olsun tüm terk edişler, özlü sözlü, yazılı ser verilen serüvenler. Serüvenlerdeki kahraman yolcular, nutku dolduran utkular, kutlu olsun. Hayat salıncağında hep tek kişilik monologlar sallanıp durur ama tutkusu milyonları vurur. O durulukta ve durgunlukta tahterevallinin bir ucunda kan donduran terk edişler diğer ucunda durduk yerde topraktan taşan ve haykıran ayrılıklar terler. Ve tam ortaya oturur bitmeyen kavgaların romansı, savaşların romanı ve koskoca hasret. Bozar tüm dengeleri hicret ve başlar esaret. Birlikte sallandıkça salda anılar, allanır yüzler ve yolcunun yüreği döner, başı düşer. O döngüde aşkla özlem dolaplarındaki tüm raflar sarsılır. Camdan kalpler kırılır ve yalancı bir dünyada yaşanmış öykülere savrulur tüm ‘bir yaz mavisi yolculukları’.

‘Bir yaz mavisi yolculuğudur’ göç…

Hiç yorum yok: