18 Kasım 2014 Salı

KÜLTÜREL AKILLILIK VE KİTAP…

KÜLTÜREL AKILLILIK VE KİTAP…

Fuarların her türlüsü elbette ticari bir olaydır. Ama konu kitap olunca, amaç kitapla buluşmak olunca hele hele orada kitaplarını imzalayan yakın dost ve dostlar bulununca şekli şemali değişir işin. Yazılarıyla şu garip haber sitesine bila bedel katkı sunan Mustafa Kemal Erdemol ve Hatice Eroğlu Akdoğan başta diğer dostlara da imza günü yapılınca onlara sevgi, saygı ve teşekkürler bağlamında bu yazı kendiliğinden doğar.

Simsiyah dalgaları dövünce dümensiz kitaplar, aşkın ve devrimlerin müebbet hapsine alışır saçlardaki bembeyaz köpükler…

Fuarların izdüşümünde düşler kitaplaşınca düşünceler evsiz barksızlaşır yüreklerde. Bir baba ocağında yüzyıllık haksızlık mağduriyeti metaforları kitapları ticarileştirir, babaları da kitapsızlaştırır. Fuardan fuara kırılır zincir.

Kitap okumayan bir toplum olma yolunda kitaplara konu olacak biçimde ilerliyor tüm toplumsal denkleme ilericiliği. Yine de bu tarz etkinlikleri takip etme modası hala güzel ve güncel. Kitap almasalar bile ziyaretçilerin, maddi yetersizliklerden dolayı kitap alamasalar bile kitapseverlerin kitaba dokunabilmesi, hele hele çocukların kitaba yoğunlaşması ne güzel bir sadadır.  İmza günleri, söyleşi ve paneller ile desteklenerek cazibesi artırılan bu fuarın otuz üç kurşunundan en az yirmi beşini yakalamışlığımız vardır havada karada. Kitaplar arasında dolaşmışlığın, kitap yolculuğunun hazzıyla bu evrensel hikayeye herkes kendi çapında kelimeler eklemek ister ve ekler de.

Simsiyah dalgalar ile boğuşunca dümensiz kitaplar, aşkın ve devrimlerin müebbet hapsine alışır saçlardaki bembeyaz köpükler…

Yaşlanmışız gerçekten, tansiyonumuz düştü… Yeni Türkiye, yeni demokrasi topluma üç maymunu oynamayı şartlarken, şartsız şurtsuz başrol oyuncuları yüz yıllık beyaz perdeyi bile kıskandıracak yasak savmacı replikler ve aceleye getirilmiş yasaları uygulama maharetiyle ezdi geçti akan yılları. Belli azınlık ise bazinofla beraber her şeyin ötesinde gençliğini buldu bu fuarda ve kitaplarda.

Kültürel yaşamlar yolları bir eder, derler toplar. Çizgileri serttir gerçeğin ve sosyolojisi ise toplumda kendine yer açmak üzerine kurgulanır. Seyyiata seyyahlık seyyar siyaset satıcılığı tezgâhında kitaplı şairler, kitapsız yazarlar ararken, arayan Mevlasını da bulur belasını da.

Zaten evlerin ocakların izdüşümünde sıcak düşler kitaplaşınca düşünceler de evsiz barksızlaşır, sokağa adımını atar. Bir baba, baba ocağında evladına kitaplarını miras bırakmak istiyorsa, ay ışığı güzel terbiyeyi sürükler mağluplar mahzenine. Ve mahzen aydınlanır…

Hiç pürüz kalmayacak, parmağa kıymık batmayacak denli sıfır numara ile delice zımparalanmış aykırılıkların mağlubu olmaktır en zoru. Alet edevat kutularıyla erken yaşta tanışmak gibi bir şeydir ustalığın ve dâhiliğin ilk penceresi kitaplar, kitap okumak ve yazmak.

Simsiyah dalgaların defterini dürünce dümensiz kitaplar, aşkın ve devrimlerin müebbet hapsine alışır saçlardaki bembeyaz köpükler…

Keşke ben yazsaydım, ben de… Kıskanma değil kesinlikle ama bu işin kültü, kültürel aklın gereği böyle kütleleşir yüreklerde. Keşke her şeye her zorluğa karşın tarihin dönüm noktalarını capcanlı yaşamışlardan her biri kitaplı kitapsız kendilerini sürseler bu fuara.

Keşke ben de… Hayatımı yazsam roman olur… Herkes romanını kendi zekasına göre yazar, romansını kendi bekasına göre yaşar. Asi çocukların romanında ise hep en uysallar devrim yapar.

Tek dilek vardır ölmeden önce. Çam ağaçlarından dinlemektir ölümü ve dinlenmektir yorulduğunca. Acı tecrübeleri unutmak ve mehtaba yalnız başına sarılmaktır. Ve çıkılan berbat yolculuğu ilk molada terk ederek bir daha uğramamaktır o limana. Çam kokusu yüze çarptığı an ayılmak ve başıbozukluğu anında bırakmaktır uslanmazlıkla. Böyledir işte kültürle iç içe yaşamak ve telef olmak. Ama kitaplara tutunmaktır uçuruma düşmeden evvel tek yol olarak ve devrime inanmaktır ömür yettiğince.

Kara kutusu sıkışınca kaçanın anası ağlamazı ön gören bir dünyada hayatın öznesinin kitap olması zorlaşır. Örselenmiş öksüzlükleri metinleştirse de her sayfa, cümlelere gizlenmiş ilişkilerde asla yalnız değilsinizi haykırır kahramanlar. Kara kurumlu kuyularda, masmavi denizin altın sarısı kıyılarında kapalı gişe oynayan o ayni filmde rol çalmadan rol alabilmektir amaç, fuar bahane.

Simsiyah dalgaların üstüne üstüne gidince dümensiz kitaplar, aşkın ve devrimlerin müebbet hapsine alışır saçlardaki bembeyaz köpükler…

Akıldan gelse de, sezgilerden oluşsa da, alt kültürler etkisinde gelişse de, tecrübeler ile var olsa da bilgi bilgidir. Akıl üzerinde maksatlı denemeler yapmaya da hiç gerek yok bu fuar ortamında. Kitaplar vardır tüm kitapsızlara ayar çeken demek kafidir.

Çileli hayatlara her kitap kendinden parçalar bulmasını sağlar. Şaşırtıcı boyutta kendin olmak, kendini bulmaktır mesele. Ve okumakla başlar tüm misaller. Mutlak olunur ve bulunur. Kitaplardan yansıyan ışık aslında kusursuzluğa uzayan yola yolcu olmak ve her imkansızlığın imkanlı duruşuna ise asla kanmamak ve tapınmamamaktır.

Fuarların izdüşümünde sıcak düşler kitaplaşınca düşünceler evsiz barksızlaşır yüreklerde ve sokağa inecek yol bulur. Bir baba, baba ocağında evladına simsiyah dalgaların hesabını gören dümensiz kitaplar miras bırakmak istiyorsa eğer, ay ışığı yakamozlara hapsolur.

Ve Deniz aydınlanır…

Hiç yorum yok: