ÇAĞIN EMEK ÖRGÜTLENMESİNE DİNAMİZM KATMAK…
Emeğin artık çağın gereklerine uyumlu biçimde yeniden ve tam örgütlenmeye
gereksinimi var veya mevcut emek örgütlenmesine dinamizm katacak çabalara...
Günümüzde birçok eğitimli, hatta iyi eğitimli ve nitelikli insan kalifiye
olmayı gerektirmeyen işlerde, sigortasız ve düşük ücretle veya part-time çalışıyor.
Teknik ve teknolojik gelişmelerin yepyeni iş imkânları ve alanları yarattığı
yadsınamaz bir gerçeklik olarak tanımlanabilir. Ancak bu yeniçağ gelişmelerinin
günden güne artan ve göz ardı edilmemesi gereken teknolojik işsizliği de oluşturduğunu
tanımlama içine almak gerekir.
Bu gün bilimsel yanı tartışılması gereken bu teşhis ve tanılardan hareketle
emeğin, mevcuda göre yeniden ve geniş kapsamlı örgütlenmesi şart görüşü ağır
basıyor. Artık emeğin aşamaları da kendi içinde oluşan ve birbirini tamamlar
biçimde değerlendirilmesi önemli bir devinim taşıması gerekiyor. Statükonun,
durağanlığın emekçileri getirdiği boyut ortada.
Bilinmeli ki; emeğin örgütlülüğü ile
demokrasinin tam anlamıyla işlemesi ve işletilmesi paralellik arz eder. İnsan hakları
ile örtüşen bir sosyo-siyasal idari yapı güncellenmediği sürece de emeğin
örgütlenmesi daima güdük kalır. İşte emeğin karşı karşıya kaldığı asıl mesele
budur.
Oysa çalışma hakkı en temel haklardandır. Yaşamın idamesi demektir çalışmak
ve alın teri dökmek. Örgütlülük bu en temel hakkı çalışma hakkını grev ve
lokavt bir yana en ufak iş bırakmada bile, emekçinin elinden şıp diye kaydırıveriyorsa
hak yerine haksızlık doğuruyor demektir o övünülen yeni yasalar ve yasaları
tanzim eden o yepyeni-ama eski siyasi yapı.
Bir başka değerlemeye göre emeğe her şey yönetime katılma ve örgütlenme
hakkına bağlı ve ancak örgütlenerek yönetime katılabilirsin denilip, en baştan
örgütlenmenin önü tıkanıyor, örgütlenenler ise tırpanlanıyor. Böylece yönetim
doğal olarak, istenilen tarzda ve biçimde emek dışında kalanların inisiyatifine
geçiyor.
Bir başka ayrıntıya göre toplantı ve yürüyüş yapma hakkı tanınıyor, bu hak
da işe geldiğine göre yeri gelip ters yüz edilebiliyor. Yapamazsın edemezsine
getirilerek uygulanan ağır yaptırımlar ile yasal platformda direnen emekçinin
eli kolu da bağlanmış oluyor.
Ve emek kesimleri yeni yepyeni iş imkanlarına rağmen mevcudu, elindekini
koruma içgüdüsü ve iş kaybetme korkusu ile emir buyrulanı yapar hale geliyor. Köleymişçesine
çalışıp, didinerek daima susan, sustukça susan bir yığın oluşuyor sermayeyi
sevince boğan.
Günümüzde emek hangi açmazla-hastalıklarla boğuşacak hiç mi hiç belli değil…
Öncelikle en temel hakları hakkınca veren ve sınırlı-sınırsız geniş haklar
tanıyan yasal düzenlemelere gerek var. Demek ki bu teknik ve teknolojik
gelişmeler çağında tüm hakları kesinlikle garantileyen bir yasal güvence yeni
anayasa da düzenlenmedikçe emeğin yeniden örgütlenmesi veya güçlenmesi zor
görünüyor.
Ayrıca emeği, bu temel haklar çerçevesinde zorlayıcı, itici güç, baskı
aracı ve yönlendirici kuvvet, bütünleştirici kudret olarak görmek istemeyen bir
anlayış hükümran ise yeniden örgütlenmek bir yana, örgütlülüğün mevcudunu
koruyabilmek bile güçleşir.
Ve yaşam kalitesini yükseltecek, sağlıklı bir toplum üretecek, adaletli bir
gelir dağılımı da olmayınca emeğin sinmişliği-sindirilmişliği bir kat daha
artar. Bir başkaldırıya, daha fazla istemeye ve toplumsal isteme dönüşecek bir
hareketlik daha çok beklenir.
Ve de siyasi partiler, sendikalar, dernek ve meslek örgütlenmeleri,
vakıflaşma ve kooperatifleşme ile uluslar arası anlaşmalar yoluyla veya
evrensel dayanışma biçiminde, hayat bulacak demokratik dayanışma modeline emek
gerekli katkıyı sağlamadıkça-sağlayamadıkça ülke yerinde sayar, sayar ve
geriler…
Çağın gereklerine uyumlu biçimde geliştirilecek yeniden ve tam emek örgütlülüğü
sayesinde emek, emeği esas alan mantalite; başka türden-türdeş sınıf egemenliğine de son
verecektir. Emek, Ezen ve ezilenin olmayacağı sosyal devlet bileşkesine kendi
dinamizmini de katarak çemberi genişletecektir.
İşte bu yüzden bu ülkede yıllarca envai çeşit yaklaşımlar ve önermelerle
emeğin örgütlenmesi sağlam temellere bir türlü oturtulmayarak, daima zayıf
bırakılmıştır. Çünkü emeğin yıkılmaz ve kırılmaz örgütlülüğü ideolojisi ne
olursa olsun hedefe giden yolda öncü güç olur, direnci artırır.
Ve yeniden örgütlenmek gerekliliği bir yana mevcut emek örgütlenmesine dinamizm
katacak çabalardan bile bu nedenle çekiniliyor…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder