25 Nisan 2013 Perşembe

ÇOKULUSLU ŞİRKETLERİN YERLİ MALI MÜDÜRLERİNCE İŞLETİLMEK…

ÇOKULUSLU ŞİRKETLERİN YERLİ MALI MÜDÜRLERİNCE İŞLETİLMEK…

Bir mayısa sayılı günler kala emek sermaye çelişkisini güncelleyen birkaç yazı karalamak istedik. Bu gün çokuluslu şirketlerin yerli malı müdürlerince nasıl işletildiğimizi işleyeceğiz…

Günümüzde dünya ekonomisinin yüzde yirmisinden fazlası uluslar arası şirketlerin denetiminde. Bu çok uluslu şirketler hegemonyası ve oranlar dünyada yaşanan tüm sorunların temeli olarak görülmesi gereken bir durum aslında.

Böylesi bir ekonomik süzgeçten süzülen dünyada neyi ne kadar yapabilme serbestisi var bu konuşulmalı, konuşulmasından öte tartışılmalı ve kurtuluş çarelere aranmalı ivedilikle. Özgür birey, özgür toplum liboş safsataları ile yoğrulan bu çağda gerçekten kişiler ne kadar özgür veya ne kadar tutsak ona bakmak gerek aslında.

Birey olmak, özgür birey olabilmek için ne kadar mücadeleci bir ruha sahip olmak gerektiği ve ne kadar mücadele edildiği önemli aslında. Madalyonun hangi yüzünün önemsendiği de izahı gereken bir muamma ayrıca.

Yarın söylendiği üzere dünya ekonomisinin yüzde sekseni çok uluslu şirketlerin eline geçerse eğer dünya daha vahşi, ve acayip acımasız katı şirket kurallarının gölgesinde yönetilir. Ve kimse de artık bir şey yapamaz.

Tek amacı sadece daha çok kar etmek olan bu egemen güç-büyük sermaye egemenliği yok edilmiş ülkelere ve tüm dünyaya aracılar ve temsilciler yoluyla hükmederse vay haline insanlığın.

İşte o hüküm doğrultusunda kalkınma, kültür, kentleşme, bilim ve sanat gibi değerler de hiçe sayılır. Veya insanlık yararına olması ve kullanılması iyice denetlenir, izlenir. İnsanı insan yapan bu değerler ve erdemlerde sermayenin güdümünde sermayeye hizmet eder, ettirilir başka seçeneklere aldırılmaksızın.

Zaten sermaye örgütlendi, tek yürek oldu ve artık tek merkezden atıyor. Kapitalizmin özünde de aslında bu kaynaşmanın varlığı yatar. Sermayenin uluslar arası boyutta pervasızca cirit atması da kapitalizmin başta küreselleşme devamında ileri demokrasi ile çap ve kap değiştiren maskları peşi sıra takmasından kaynaklanan bir oyun.

Kocaman dünya pazarının, rekabet olanaksız çok uluslu firmalar eliyle örgütlü sermayenin aktiflerine geçmesi incelikle işlenmiş ve oynanan bir senaryodur aslında. Bu senaryoda bırakın işçileri halkların da ciddi bir rolü yok. Amaç büyük sermayenin ürettiğini hiç zorlanmadan kolayca satması olduğuna göre bu yolculukta her makul gördüğü araca binmesi kaçınılmaz bir gerçektir.

Büyük sermaye üretir satar, satar yeniden üretir bir daha satar ve satacaklarına yeni pazarlar uyarlar. Almayan topla tüfekle, alana cennet çıkması kötekle çılgınlık düzeyinde tüketim pompalanır. Dönüştürülen toplumlar, uluslar, ülkeler ve kıtalar bu tezgâhtan geçirilir. Lüks ve hazır mal panayırında markalaşma tanrısına tapılan yeni bir din ve inanç sistemi yaratılır.

Bu öyle bir imansızlıktır ki; büyük sermaye ulusların gelişmişlik düzeyini bile tüketim ölçüsüyle belirler. Üretme tüket reklamsal bir repliktir her türlü pentagonsal metot kullanılarak beyne kazınan. Ebeye bebeye şırınga edilen şartlı şartsız tüketim talebi ve parolası, çok uluslu firmalara ve büyük sermayeye köleliğin ilk adımlarıdır aslında.

İyidir güzeldir ancak, misli misline kötü ortamlarda yaşamak, fukaralığı yaşamaya mahkumiyet,  tükettiğimiz oranda zenginleştirdiğimiz o uluslar arası sermayenin tek ve ilelebet isteğidir aslında.

Aslısı keremi bir yana, sosyal bir sınıfın diğer bir sosyal sınıf üzerindeki baskısı yalnızca gelişmesi engellenen, engellenmesi gereken ülkelerde emekçiler adına kullanılır. Çünkü esas hedeflenen kendi kendine yetmemeyi yaşatmaktır. Tek yürek atarak mahvolmak budur işte.

Böyle olur dünyada hep söylenen o hak edilen yeri alamamak, ulaşamamak. Onurlu duruş göstermeden dilek ve temennilerle gidilen yol yol değildir aslında. Korkulası gerçekler saklanarak oluşturulan sessiz bekleyişlerin sonu ise tufandır.

Bir mayısa sayılı günler kala dünya ekonomisini belirleyen çokuluslu şirketlerin yerli malı müdürlerince hala uyutulmak hiç yakışmıyor bu ülke insanına…

Hiç yorum yok: